Şeytana Uymak
Şeytana uymak nasıl olur bilir miyiz? Hiç hayatımız boyunca şeytana uymasak bile o durmadan bizi yoklar bu nedenle biraz fikrimiz vardır herhalde.
Siyaset te şeytana uymak da çok farklı değildir. Bedelleri ise çok daha büyüktür.
Siyasette Okyanusların ötesinde Amerika kıtasında olduğu sanılan ama bize şah damarımız kadar olmasa da çok yakınımızda olan dünyanın en büyük terörist devleti, baş şeytanın devleti vardır. Örgütler kuran, hem de terör örgütleri kuran, kurulu olan örgütleri ele geçiren, satın alan, silahlandıran ve dilediğince kullanan bir Baş Şeytan var. İşte para, mal, mülk, güç kudret her türlü dünya nimetleri bunun elindedir.
Beni belki bunları yazan çılgını yazdıktan bir kaç dakika sonra yok edebilecek yada zindanlara atıp çürüterek öldürebilecek kadar güçlüdür. Varsın olsun gencecik Mehmetçiklerimizinkinden daha değerli değil bizim hayatımız. Sevdiklerimizi sevenlerimize emanet eder yolumuza bakarız.
Bu şeytan a bir kez uyduğunuz da fena çarpılmışsınız demektir.
Bir çok kez bir kerecikten bir şey olmaz, sonra biz şeytanı kandırıp ona külahını ters giydirir ve ülkemizi milletimizi ve kendimizi de kurtarır refah a ereriz herkes kazanır biz de kazanırız yani "kazan kazan olur".deyip böylece iyi niyetlerle şeytana uyabilirsiniz. Herhalde bir çok şeytana uyma olayının böyle masum bir hikayesi vardır.
Şimdi tamamen hayal ürünü, gerçek kişi ve kurumlarla alakası olmayan bir şeytana uyma hikayesi anlatalım...
Bir zamanlar , ülkenin birinde hiç bir köklü geleneği ideolojisi olmayan toplama sağlı sollu, yamalı bohça tarzı bir iktidar kuruluyormuş. ( Öyle oluyorsa bilin ki şeytan çarptıklarını bir araya topluyor demektir. )
Rüşvet, yolsuzluk, hırsızlık, arsızlık, gizli kamera skandal videoları ile nefsine uyup şeytana esir olmuş ruhlar birden bire ortaya çıkıp büyük işlere imza atıp üst üste kazanmışlar. Oy oranları artıyor eksilmiyormuş. Deniz fenerlerini söndüren, ayakkabı kutularının faizini ödeyen şeytani bir güç varmış arkalarında.
Değerli okur bunlar şeytanın bazı isteklerini yerine getirirken ülke halkını da bulaştırırlarmış işlerine, referandum yapalım derlermiş.
Örneğin;
21 Ekim 2007 gecesi Dağlıcam diye bir yerde karakol baskınında 12 şehit verilmiş sonra halkın içi yanarken o sabah ;
O ülkede Cumhurun reisini halk mı seçsin? Ve sonra o Başkan gibi Padişah gibi bir şey mi olsun?
Yoksa bizim seçtiğimiz tüm adamlar aralarında anlaşsın ve hepsinin ve herkesin saygı duyacağı gelecek ve maddiyat kaygısı olmayan, tok gözlü, tarafsız, adam gibi adam, danışman gibi biri mi cumhurun reisi olsun?
sorusuna yanıt vermek için sandık başına gidilmiş.
Sevgili okur bu sana bir şey hatırlatıyor mu?
Hatırlamayabiliriz, çünkü bir skandal video yüzünden daha sonra koltuğuna veda edecek olan Deniz isimli bir vatandaş varmış muhalefetin başında. Dönemimizin hakaret davası rekortmeninin ceza evinden çıkıp millet vekili ve her bir şeylerin başı olmasının önünü de açmış olan bu muhterem Deniz bey herkese:
"Bu referandumu protesto edin sandık başına gitmeyin demiş." "Sandığa gidin ve hayır deyin" dememiş.
21 Ekim 2007 gece baskınında Dağlıcamın 12 lerin acısı içindeyken o ülkenin halkı lanet etmiş seçime de referanduma da.
"Katılım düşük olur, zaten bu referandum geçersiz sayılır bu adamları da elbet birileri başımızdan alır sanmış halkın bir bölümü."
Ama öyle olmayacağı sonradan anlaşılmış. Şimdi bunu kimse hatırlamıyormuş bile.
Çünkü o gün çok büyük bir acı yaşamışlar ve hafızalarında 21 Ekim 2007 e dair Dağlıcamın acısından başka hiç bir şey kalmamış. Psikolojik harekatla hazfızalarını almışlar akıllarından.
Beyin acı hatıraları uzun süre taşımayıp silme eğilimindedir, referandum dahil her şeyi unutmuşlar.
Aradan bir kaç yıl geçmiş. Sonraları O ülkenin anayasasını koruyan mahkeme iktidar partisini kapatmak istemiş.
Çünkü o ülkenin yasalarına göre Irk, Din, mezhep, etnik köken, bölge ayrımcılığı yaparak siyaset yapmak yasakmış.
O ülkede. bunu yapan iki büyük çevre varmış. Bunlardan daha önce defalarca kapatılmış terörist Zebaniler örgütünün uzantısı olan bir parti başka başka adlarla tekrar tekrar açılmış. Artık ona kapatma davası bile açan yokmuş...
Bu kez daha büyük ve her ne yapsa akça pakça kalan iktidar partisine kapatma davası açılmış.
Anayasa koruyucu mahkemenin yüce adaleti karşısında anlaşmalı olduğu BOB eş başkanının partisini kurtarmaya gücü yetmeme ihtimali olan şeytan bu kez diğer şer güçlerini, zebanileri devreye sokmuş diye de bir rivayet varmış...
O ülkenin eski başkentlerinden biri olan bir kentin Güngören bir meydanında düğmeye basılmış. 29 Temmuz 2008 de patlayan bombaları ve ölen bir sürü sivil masum insanı şimdi hiç hatırlamıyormuş o ülke halkı.
O ülkede Güngören meydanda düğmeye basılmasının ertesi gün yani 30 Temmuz 2008 de Anayasal mahkemenin o Akça pakça parti örgütünü kapatmama kararını bu bombalı katliamın etkilediğini düşünmek arada bir bağlantı olduğunu düşünmek bir hayal ürünüymüş tabii ki. Hem tesadüfen karar gününden bir gün önce düğmeye basılıp böyle bir katliam olduysa ne yapabiliriz ki. Tesadüftür.
Anayasal olarak kapatılması gereken bir partinin kapatılmaması sadece uyarı cezaları almasıyla beraber, daha sonraları O ülkede işler artık hukuka, yasalara göre değilde güçlü olanların talimatlarına göre yürümeye başlamış. Zaten değiştirilmek istenen bir anayasaya pek kimsenin uymaya niyeti de yokmuş.
Şimdi yasa, kural, kanun olmayan ortamları pek seven şeytan; artık bunlardan hep yeni bir şeyler yapmasını isteyecektir ve durduracak hukuk olmayınca onlarda mecburen iyice şeytana uyacaklardır.
Mesela pek de önemsemedikleri milletlerine ait kaynakları yok pahasına vermekten çekinmeyeceklerdir. Nede olsa dünyada güçlü ve ekonomiye müdahil devlet trendi bitmiş liberal sistem, (gücü olana her şer serbest sistemi ) modadır. O halde devletin elinde ne varsa ucuz pahalı demeden elden çıkartılmalıdır.
Ancak şeytanın istediği mal ve para değildir o mal ve parayı insanları, toplumları esir almak için kullanmaktadır.
Elinde seni esir düşmekten koruyan ata mirası helal bir şeylerin varsa onu elinden almak istemesi de mal için değil seni esir almak içindir.
Sonuçta senin elinde değersiz kağıt para, şeytanın elinde ise seni sen yapan tüm değerli varlıkların kalır. Satılmışsındır, çaresiz kalırsın.
Peki bu Şeytan bunlardan ne istiyormuş? Bu gizli gündemli istekler nelermiş?
"Resmen boşkanlık ve heyalet sistemine geçin ve sonra heyalet parçalarınızın idaresini özerkleştirin" diyormuş.
"Anayasanızın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez." maddelerini değiştirin. Artık Sovyet tehdidi yok o nedenle milliyetçi bir anayasaya ihtiyacınız yok diyormuş.
Ordunuz fazla büyük dünyayı korkutuyor, küçültün ve bazı bölgelerden çekin. Çekileceğiniz yerlere, Çakalistan diyeceğiz, batı ile doğunun, Avrupa, Asya, Kafkasların ve israil oğullarının yeni petrol, gaz, enerji... vs boru hatları, yolları geçecek oralardan. diyormuş.
Oralarda senin ordunun boşaltacağı yerlere çakallar ordusunu ve bir punduna getirip NATO destekli birleşmiş illetler barış gücü koyabiliriz diyormuş.
Her ülkenin anayasasında kanla yazılmış ve ancak kanla değiştirilebilecek maddeler vardır.
Yakın bir geçmişte bir kez daha sandık başına gitmiş o ülkenin seçmenleri ve bunlara şeytanın bu isteklerini yerine getirmeleri için yeterli yetki vermemiş bu kez. Ne tek başına hükümet kurabilmişler ne de Anayasayı değiştirecek güçleri varmış. Ortalık karışmış.
Bu durumdan şeytan hiç memnun olmamış. Dönemin en çok hakaret davası açanlarından olan ve her şeyin başı olan kişi derhal Deniz beyi çağırmış konuşmak istemiş. Skandal bir video yüzünden koltuğundan olan Deniz bey bu kez muhalefetin başında değilmiş.
Her şeyin başkanı onu çağırmış ve oturup konuşmuşlar.Buna hiç kimse bir anlam verememiş.
Acaba şeytan da mı oradaydı ve şeytana artık isteklerini yerine getirecek güçleri olmadığını söylemiş ve ne yapmaları gerektiğini sormuş olabilirler mi acaba? diyorlarmış insanlar.
Anayasanın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerini değiştirmeye güçlerinin ve yüreklerinin yetmediğini mi söylemişler acaba şeytana?
Şeytan yine kudurmuş ve yine zebanilerini devreye sokmuş, Bu kez Güngören den değil de SUR UÇ 'ta düğmeye basılmış, bomba patlamış. Suriye, Kuzey Irak, falan derken başka yerlerden dönmüş dolaşmış ve yine Dağlıcam 'a gelmiş. 17 genç can gitmiş. Yine kıyametler kopmuş... ve de kopacak...
Yine katliamlar devam ediyormuş. O ülkeyi şeytan ve zebanileri terör ve şiddetle rehin almışlar.
Peki Rehineyi kurtarmak kimin görevi? Rehine müzakere ile mi kurtulur yoksa zebanileri alnının ortasından tek bir seferde vurarak mı? Zebani çetesinin eski ele başı ABDullah ı asarak güne başlayıp aynı gün Kandili söndürecek hatta kandilde Cuma yı kılacak gücü yok muymuş bu ülkenin?
Böyle bir iş için %95 - 100 arası oy ve 500 - 550 arası millet temsilcisi ve 20 30 milyon kadar hazır asker gücü garanti gözüküyormuş aslında o ülkede.
Hem zebaniler, hem de paralel kenarcılar kandırmış mışlar, yanıltmış mışlar. Yeni farkına varmışlar. Korkmadan tövbe edip zararın bir yerinden dönseler karmış, belki de bir hamle yapsalar şeytan korkup kaçacakmış ama korkuyorlarmış çok...
Bazen öyle büyük şeyler yapmak istersiniz ki. Sonuçta başarılı olursanız büyük bir kahraman, halkın baş tacı olursunuz, başarısız olursanız da hain olur ve linç edilirsiniz. Büyük adam olmak tehlikeli ve zor bir iştir. Nerede duracağını iyi bilmelidir insan.
Çünkü en büyük olan Yaradan vardır. Şeytana uymamak lazımdır.
Not: Önceki yazılarıma yapılan şahsımın ideolojik eğilimleri ile ilgili yorumlara bir cevap vermek kaçınılmaz oldu.
"Evet ben hem kendimden, hem atadan babadan kalma Halk partiliyim biraz, ama karışık değil bizimki. Ben Atatürkçüyüm."
Sosyalistliğimiz ise Markslara, Engelslere, Stalin ve Leninlere, kopyacı sosyalistlere değil de daha çok Mirsaid Sultangaliyev lere, dayanır. Kim mi onlar? Merak eden internetten kolayca öğrenir.
Ben iyi solcular doğru dürüst adamlardır ve aynı zamanda da iyi Müslümanlardır diye öğrenerek büyüyenlerdenim. Her ne kadar kimilerine tuhaf ve saçma gelse de ben de böyleyim ve böyle bir şey de var.
Saygı ve sevgilerimle selamlar.
#