Âmentü
Meyhane köşesinde kırık bir şişeydim,
Dolup boşalarak geceyi ışıldatan,
Zamanın kahkahalara boğan geç saatlerini,
Floresan altında tutkuyla karşılayan.Masalar, geceyle mühürlenmiş yüzümü,
Şarapla yıkayan bir vaftiz çanağına dönüştüğünde,
Gecenin şen ve aykırı çocukları tarafından,
Doğumum alkışlarla kutsanıyor sanırdım.
Oysa her gece, bir doğum sancısı,
Düşük bırakan sancıların korkusu gibi,
Kötü ihtimaller de düşürürdü aklıma.
Düşmanlar kazanırdım kimseyi düşürmeden
Bir kez bile harcatmadan asil yürüyüşümü,
Kendimi kendime astırırdım hep,
Sabaha karşı, yollar boyunca.
Gündüz, kokusuz, görünmeyen, meçhul bir kelime,
Gece ise yeniden doğduğum bir masal ülkesi,
Yeniden yıkanır,
Ve çözerdim boynumdaki urganımı usul usul.
Akşam olunca, iştahla masama konan,
Rengarenk, doyurduğum düşlerim gelirdi,
Kanatlarını okşayıp öperdim,
Uçar giderlerdi.
Ama boynumdaki bu iz,
Muhabbetin dilindeki bu küfür kokusu...
Kendiliğinden yaşanıyordu her şey,
Kendimden ırak olmaktı belki de
Teklifsizce sundurtan bana kendimi.
Kaldırım bilmeyen bir adamın,
Adımlarına şahitlik edecek kimdir?
Adam, ismin özgün halinde çekimlenir,
Kendini, kendiliğinden çıkarır,
Adam, ismin özgün halinde çekimlenir,
Adımlarından doğar fecir.
#