Bilirim Ben Bu Ateşin Yangınını...
Teröre şehit vermiş biri olarak bilirim bu ateşin yangınını..Ateşin düştüğü yerdeki yangının içinde yanan biri olarak,on bir “mehmet’imin” fidanımın yangını yüreğimi sardı,ve gözyaşlarım da söndüremedi bu alevi,serinletemedi sinemi…Beynim hiçbir şeyi düşünmek ,kalemim hiçbir şeyi yazmak istemiyor;ülkemin sevgisi ve bu yolda kalleşçe geleceğimizi katleden gafillere ve hainlere öfkenin dışında…Bilirim hangi doğruları söylesen,hain ve gafiller,kendi siyasi görüş ve ideolojilerinin penceresinden bakarak “yavuz hırsız” olur seni bir tarafa koyarlar.
Ve şu anda Mustafa Kemal’in gelecekteki ihtimalleri sıraladığı “Gençliğe hitabını” hatırlıyorum.O günlerin tek partili siyasi şartlarında söylenen bu hitabeyi Atatürk çok partili dönemde söylemiş olsaydı ;…iktidara sahip olanlar (ve karşılarında muhalif olanlar);…hatta bu iktidar sahipleri (ve muhalif olanlar) ilavelerini yapardı sanırım.
“Ey Türk gençliği ,Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların(kötülüğü isteyenler) olacaktır
….iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin(işgal ve istila eden) siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.” Mustafa Kemal Atatürk.
Orduyu sorguluyorum:
Bu halk "Ortadoğu'nun 700 bin-800 bin kişilik en büyük ordusu"nu besliyor. Peki neden bu dev ordu yirmi beş yılı geçen bir süredir üç-beş bin teröriste karşı silahlı mücadeleyi kazanamıyor? Evet, teröre karşı mücadele sadece askeri alanda hele düzenli ordu ile kazanılamaz;Özal zamanında tesis edilen PKK nın korkulu rüyası olan profesyonel“Özel Tim” ler niçin pasifize edilerek büyük rütbelilerin korumalığına tahsis edildi ?Olayın uluslararası, siyasal, toplumsal, tarihsel, ekonomik boyutları olduğunu elbette biliyoruz.
Hakkari Tekeli’de yaşadığımız acıyı daha önce defalarca yaşamadık mı biz ?
Üstelik bu acıların neredeyse hepsinin de altından bütün Türkiye’yi kahreden ihmaller çıkmadı mı ?
7 Ekim 2007'de Şırnak Gabar’da operasyondan dönen birliğe teröristlerin saldırısında 13 şehit verdik.
Bundan iki hafta sonra 21 Ekim 2007'de Dağlıca baskınında yine 13 askerimiz şehit oldu.
Üstelik Dağlıca’da teröristlerin gelişi ve karakola saldıracakları olaydan 9 gün önce Jandarma İstihbarat raporuyla Genelkurmay dahil tüm birimlere bildirildiği halde, saldırının olacağını neredeyse bilmeyen, duymayan kalmadığı halde bu acıyı yaşamadık mı ?
11 Ağustos 2008'de Erzincan Kemah’ta mayın patlaması sonucu biri yarbay 9 asker şehit oldu.Üç köylünün, olaydan bir gün önce Erzincan İl Jandarma İstihbarat Müdürü Binbaşı Nedim Ersan'ı telefonla arayıp köyde PKK'lıların olduğunu ihbar ettikleri ortaya çıkmadı mı ?
4 Kasım 2008'de Aktütün’de 200 kişilik terörist grubun gelişi görüntülenmesine rağmen göstere göstere 17 şehit vermedik mi ?Aktütün baskınından sadece 5 gün önce Van Asayiş Güvenlik Komutanlığı Hareket Merkezinden “gizli ve çok ivedi” rumuzuyla başta Genelkurmay’a ve ilgili tüm birimlere gönderilen İç Güvenlik Hareket Günlük Durum raporunda, PKK’nın bölgede eylem hazırlığı içerisinde olduğu bildirilmedi mi ?Daha da ötesi Aktütün baskınından bir gün önce yine Van Asayiş Güvenlik Komutanlığı Harekat Merkezi tarafından, Genelkurmay da dahil tüm birimlere geçilen raporda ertesi gün yaşanacak saldırının koordinatları verilmedi mi ?
27 Mayıs 2009’da tüm bu ihmallere ilaveten Çukurca’da 7 askerimiz mayına basarak şehit olmadı mı ?Hepsinden de acısı bu mayınlar TSK'ya ait çıkmadı mı ?
Ve ortaya çıkan ses kayıtlarında bölgenin komutanı; şehit 7 asker için “önemli değil, olur böyle kazalar” demiyor muydu ?
7 Aralık 2009’da Tokat Reşadiye’de askeri araca pusu kurulması sonucu 7 askerimiz şehit edildi.
İskenderun’da daha 20 gün önce şehir merkezindeki Deniz İkmal Destek Komutanlığına yapılan ve 6 askerimizin şehit olduğu saldırının 6 ay önce ele geçirilen bir terörist grubun üzerinden çıkan bilgiler doğrultusunda tutanak altına alındığı ve gerekli birimlere haber verildiği ortaya çıkmadı mı ?
Nisan 2010’da, Tunceli’deki karakol saldırısında 4 askerimiz şehit oldu.Bu olayda da saldırı olacağına dair istihbarat raporlarına rağmen gerekli güvenlik önleminin alınmadığı,ambulansın olay yerine gelmesine rağmen takviye birliklerinin gecikmesi tartışılmadı mı ?
Ve son olarak birkaç gün önce Genel Kurmayın saldırılar artabilir açıklamasından bir gün sonra Hakkari Tekeli’de 11 şehit verdik.Gece gündüz kayıt yapabilen insansız istihbarat uçaklarının on gündür aktif olduğunu Genel Kurmay açıkladı.Bu birimle ilgili albayın 150-200 kişilik terör gurubunun sınırdan girdiğini “daha ne zaman müdahale edeceğiz” diyerek başını duvara vurduğu internet sitelerinde haberlerde dolaşıyor. Olay sonunda sayın Genel Kurmay başkanının “ben saldırıların artacağını söylemiştim” açıklamasını duyunca şok oldum… Bu kadar şehit verdiğimiz saldırılar hakkında önümüzde ihmaller zinciri varken Türkiye 11 şehit vermemizle ilgili tatmin edici bir açıklama beklemekte haksız mı ? Meclis Başkanı Şahin “Genelkurmay’dan tatmin edici açıklama bekliyorum” dedi diye neredeyse hain ilan edildi.
Şimdi ben de ordu düşmanıyım değil mi? Varlığımızın güvencesi,gözbebeğimiz, inancımız gereği “Peygamber Ocağı” kabul ettiğimiz ordumuzun düşmanıyım değil mi?...Daha özele inip ordu evlerindeki israfın ,oğlunun düğünü için bir ordu evini baştan sona yeniden döşeyen yüksek rütbeli eşleri konumuzun dışında…Yargı onları yargıladı numunelik !...
Siyaseti sorguluyorum:
Amerikan “Çekiç gücün” geçmişte Pkk ya yardım malzemelerini indirdiğini cümle alem duydu da zamanın Cumhurbaşkanı şov yaparak elini masaya vurup “öyle bir şey yapsınlar gök kubbeyi başlarına yıkarım” palavrasıyla bu milletin ucuz yoldan bağrını kabartmayı seçti ?Ve bu kişi siyasetin duayeni olarak anılır...
Yapılan her işi yanlış sayan,ülke kaybetse de iktidar olabilmeyi tek kazanç ve hedef kabul eden bir muhalefet anlayışıyla hareket eden, normalde bir arada bulunmaları görüş,ideoloji ve siyaset anlayışıyla mümkün olmayanların ortak düşman kabul ettikleri iktidarı devirme adına omuz omuza birlikte hareket etmeleri;şehitler üzerinden,milli davalarımız üzerinden siyasi rant sağlama gafleti ve ihaneti ,milli birliğimizin en zaruri olduğu anda “dereyi geçerken at değiştirmeyi” göze alabilenlerin aynı suda boğulmayacaklarını anlamayacak kadar iktidar şehvetiyle gafletleri Atatürk’ün gençliğe hitabetini hatırlatmıyor mu ?
Son aylarda yelpazeyle estirilen rüzgarın, geçmişte örneklerini yaşamamıza rağmen,(umudumuz Karaoğlan,milli şef İnönü’nün gensel kabiliyeti! Erdal İnönü,Karayalçın,ve Baykal hep aynı rüzgarla geldiler)On beş yıldır aynı örgütün içinde olan bir kişinin yoktan keşfedilmiş gibi rüzgarla sürüklenerek sahneye sürülmesi,suni bir oluşumun sahnesi ve ileride yelle savrulacağının göstergesidir.Örnekleri gibi ! Bütün kurgular her yolun denenerek bazı dönen tekerlere çomak sokan iktidarın bertaraf edilmesidir.
Şimdi fanatik AKP liyim değil mi? Yerim hazır ! Fakir Baykurt'un "Onuncu köy"ü…
İktidarın üst düzey yetkililerinden Cemil Çiçek PKK nın isim vermeden bazı ülkelerin taşeronluğunu yaptığını açıkladı ! mı ? Bu da hazmedemeyeceğim bir korkaklık.Söylesene kim bu ülkeler amcalar gücenir mi ?
Tuhaf bir ülkeyiz ve ne kadar tuhaf düşünmeye sevk edilmeye çalışılıyoruz.Bizi tuhaf düşünmeye sevk etmeye çalışanlar dur durak bilmeden taarruza devam ediyor...Ve ilkel toplumlarda görülen bırakın başka ırkları kabile savaşlarına sürüklüyor bizleri.
Geçmişte Aziz Nesin “Türk Milleti aptaldır” dedi.Herkes kızdı,ben de kızdım hala bu sözü hakaret sayarım milletime.Ama bir özelliğimiz var:Unutkanlığımız.Sevinci de üzüntüyü de,iyilikleri de kötülükleri de çabuk unuturuz.(1980 askeri darbesinden sonra o günün siyasilerini -gemiye doldurup denizin ortasında silkeleyeceksin- diyenlerin daha sonra aynı kişileri-kurtar bizi baba!diye çağırdıklarını dinledim !..)Bu da geçmişten, yaşadıklarımızdan ders alamayışımıza sebep oluyor.Vefasız değil unutkanız.Bir de öfkeli değil ama (gaza çabuk geliriz).O anki heyecanımız dışındaki olaylar pek ilgilendirmez bizi.Bu da olaylar arasındaki bağlantıyı kuramayışımıza sebep oluyor.
Hiçbir hareket halkla bütünleşmiyorsa neticeye ulaşamaz ve kalıcı olamaz.Bu noktadan hareketle bütün bölücü hareketler de yönetimlerin halkla bütünleşmesini bozmayı hedefler.Eğer bütün düşündüğümüz güzellikleri gerçekten istiyorsak,düşüncelerimize katlanmayı öğrenip, birbirimizi "ötekileştirmeden" birbirimizle didişmeyi bırakıp birlik gücümüzü sağlamak zorundayız.
Unutmayalım ki : Hiçbir parti,hiçbir ideolojik görüş vatan sevgisinden daha kutsal değildir !..
#