Oruçlunun Sayıklama Hâli
Bazı günler ve ayların diğerlerinden efdal olduğunu kabul edenler, o günlere ve aylara eriştiklerinde kendilerini mesud hissederler. Çünkü bu günler, diğerlerinde olmayan bir şerefe nâil olduklarından onlara ulaşanlar, dağıtılacak lütuftan bir pay sahibi olabileceklerine inanırlar. Öyle ki bu günler, hem feyizlenmesi istenen insanın izzeti için hem de onu feyizlendiren varlığın izzeti ile bir şerefe haiz olmuşsa artık insanlık âleminin en muhterem günlerine kapılar sonuna kadar açılmıştır.
Sayılı günler içerisinde kendisine sunulmuş saklı imkânların olduğuna inanan insan, adeta muayyen vaktin sularında bilinmeyen rızkını aramaktadır. Bu, etrafı bilinse de derinliği kestirilemeyen bir sudur. Ona hürmet edenler, intizar içinde ve her an kendilerine hikmetten bir nokta bağışlanacağı umuduna bağlanmış mütevekkil bir vaziyette beklemektedir.
O günlerin seçilmiş olması; dikkati, ihtimamı, seçilmişe seçkince bir tavrı gerektirir. Özen gösterilen şey, zorlukla imtihan eder insanı, itina meşakkatle sınanır ve böylece kimin yapmacık kimin samimi olduğu anlaşılır. Müşrikler korkar, münafıklar açığa çıkar. Sevgilinin karşısında boynu bükük duran âşığın gözyaşlarında boğulur cümle rakip.
İnsanın bu günlerde taşıdığı kutsal yükler vardır. Bu günler, tarihle müşterek yaşandığından yükün birçok varisi, şimdinin insanını yalnız bırakmaz, yükün altında ezdirmez onu. Her yüce vazife, nebilerin refakatinde omuzlanarak, bugünün ve yarının muvahhidleriyle perçinlenip âlemi kaplar. Sadece bir kavmin üstüne doğmaz güneş. Bütün insanlığın üstüne yazılmış meşakkat vaktini kanatlarından yakalayıp onu ebedilik göğüne uçurur.
Varlık âleminde insan nerededir, mevkii neresidir diye çözümü güç soruların peşinde boğuşurken filozoflar; aklı ve ruhu hapseden beden kaydından onu kurtarıp insanı annesinden doğduğu gün gibi nura çıkaran özgürlüğün kuşatıcı sesi mağarada yeniden, yeniden yankılanır.