Dershane Tartışmaları, Mürebbiyelik Veya Gerçekler
Okumak insanın tabii hakkı veisteği. Bu istek çağlar boyunca devam etmiş, kıyamete kadarda devam edecektir.
Ancak bu isteğin nasıl ve nerede karşılanacağı hep insanlık tarihinde önemli olmuştur.
Sözlü gelenekte anlatılanlardilden dile gönülden gönüle
iletilmiştir. Bu yeri gelmiş sazın tellerinde hayat bulmuş,yeri gelmiş birkavalın sesinde çobana arkadaş olmuş.
Yazılı gelenek yazının icadıylaya mağaralarda resme dönüşmüş veya Yenisey boylarında taşa nakşedilmiş veya
Mısırda papirüsler üzerinde çağlar ötesine ulaşmıştır.
Kutsal metinler insanlık medeniyetinde en önemli rol almış,son kitapta yaratıcı yarattıklarına oku demiştir. Demek ki şekli ve biçimi ne olursa olsun okumak gereklidir. Öylede
olmalıdır.
Okumanın yazmanın biçimleri değişebilir. İster Beytül Hikme'de,İster Nizamiye Medresesinde isterse İstanbul'da
Sahn-ı Seman medreselerinde olsun devam etmiştir.
Tarihte; Krallar,Hükümdarlar ve yöneticiler kendi Çocuklarına özel hocalar tutmuş evlatlarının eğitilmesini
sağlamışlardır. Bunların adı yerine göre "lala",yerine
göre "mürebbiye", yerine göre "muallim" veya "öğretmen" olmuştur.
Örneğin Erzurum'da Osmanlı döneminde babalar evlatlarına ya kendileri ders vermiş veya özel müderrislerde ders okumalarını sağlamışlardır. "Karazlı Hakkı Beyin" okuması bir örnektir. Bu Osmanlının son döneminde devlet adamlarının ve varlıklı kimselerin çocuklarını misyoner okullarına göndermeleri şeklinde tecelli etmiş, bugün dahi bu anlayış devam etmektedir. Herkes yılda 23 -30 Bin lira vererek Robert Lisesine çocuğunu göndermek için can atıyor. Bu bir vakıa olup İhtiyaca binaen böyledir.
Başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin pek çok ilinde zengin aileler çocuklarına özel öğretmen tutmuyorlar mı? Parası olan hangi aile bu da ne canım ben ne dershaneye ve nede özel öğretmene çocuğumu göndermem der mi?
Bizim eksikliğimiz tarihimizi bilmemekten geliyor. Çünkü Osmanlı Eğitim Tarihi maalesef ancak üniversitelerde
1965 yılından sonra okutulmaya başlanmış ,bakir bir alandır. Bu konu pekte iyi bilinmiyor. Eğer bilinseydi bugün konuştuğumuz pek çok şeyi konuşmayacak olacaktık. Sözgelimi "alim bir toplum bir gecede cahil bırakıldı " ifadesini kullanamayacak pek çok istismarın önünü de kapamış olacaktık.
Yine Osmanlıda "Sıbyan Mekteplerine" giden çocuklar her cuma hocasına Cumalık " adı altında para götürmüyormuydu? Cumalığını götürmeyen öğrenci bir daha derse alınmıyor muydu? Maalesef bunlar gerçek ve bizim tarihimizde yaşanmış olaylar... Neden bu gerçekleri
söylemiyoruz!
Cumhuriyet döneminde devam eden camilerde verilen Kur'an Kurslarına giden çocuklara Cumalık verip göndermiyor muyuz? Tabi günümüzde bunun adı değişebilir ama aynı şey değil mi?
Bütün bu satırları niye yazdım! Bugün tartışılan dershane olayına tarihi hatırlatma babında bir şyeyler katmaktı. Tarih bilinirse yapılanların değerlendirilmesi iyi olur diye düşündüm..
Mesela puanı yetmeyen üniversiteye gidemeyen veliler çocuklarını; "Kıbrıs, Almanya, Amerika" gibi ülkelere göndermiyorlar mı? Buralar paralı değilmi? Peki ABD de çocuğunu okutmak için para bulanlar neden çocuklarına imkanlar ölçüsünde yardımcı olmasınlar?
Beyler mazeret üretmeyin, rakamlarla insanların kafasını yormayın. Elimde 1889 yılında Yemenden
gönderilmiş bir mektup var. Şu anda Edebiyat Fakültesi mezunu bir öğrenci bu mektubun güzelliğinde bir mektup yazsın veya 1970'lerde okutulan "Reşat Otman'daki bir ; Fizik problemini, Fen fakültesi öğrencisi çözsün ben bütün toplumdan özür dileyeceğim.
İşte eğitimin geldiği son durum basit matematik problemi çözemeyen üniversite mezunu,edebi mektup yazamayacak
öğretmen adayı,fizik,kimya matematik problemi çözemeyen binlerce okumuş..
Varın kararınızı buna göre verin. Gerisi lafı güzaftır.
Gerisi Siyasileri Aldığı Siyasi Bir Karar Olacaktır.