Hüzzam
Geçmişi anarken hep hüzünleniriz. Geçmiş, bir hüzzam şarkı gibi kulaklarımızda fısıldar. Biraz nostalji yapmaya ne dersiniz?
Rüya Gibi
Rüya gibi geçti güzelim yıllar
Özlemi dinmedi hala içimde
Aklımdan çıkmıyor gölgeli yollar
Hep o günkü gibi, hep o biçimde.
Zümrüt tepeleri süsleyen sisler
Her bahar gönlümü besleyen misler
On yedi yıl önce duyduğum hisler
Şimdi buram buram iç çekişimde...
Neden hep aklımda on sekiz yaşım?
Neden her Nisan da dönüyor başım?
Ben böyle kimlere, nasıl yanmışım?
Hatıralar gece gündüz peşimde...
Uykuya dalarken tadarım bazı
Maziye duyduğum ölümsüz hazzı
O toz pembe geçen baharı yazı
Bir varmış bir yokmuş olur düşümde.
Her şey ne de güzeldi eskiden. Bilgisayarımız, televizyonumuz, cep telefonumuz yoktu belki ama hayat inanın çok daha neşeli ve matraktı. Şimdi dün gibi hatırlıyorum o geçen güzel günleri. Komşularımızı, çarşı esnafını, Cami avlusunda ihtiyar sohbetlerini hiç unutamıyorum.
Yazın okulumuz tatile girdiğinde; Kur-an Kursuna giderdik. Bazen yolumuzu değiştirir şeytan sokağından doğru ayaklarımızı önce bir kaç dakika dereye sokup, daha sonra da Hacı Arife annenin izniyle eriklerinden bir kaç tane cebimize doldurarak kursun yolunu tutardık. İsmail hoca ayağında takunyalarla cami avlusunda çiçekleri sulardı. Yazlar tabi hep Kur-an kursunda geçmezdi. Balık tutmaya göynük çayına veya çay suyuna giderdik. Büyüklerimizin kurduğu çitlere bakardık.
Elma ayva zamanı bahçeler ayrı bir şenlenirdi. Dedem anneannemden, elmaları sandıklara silerek dizmesini isterdi. Soğuk geçen kış geceleri komşularımız miusafirliğe gelirdi. Bazen de biz onlara giderdik.
Televizyon hayatımıza girdiğinde ise ne uğraşmıştık net görüntü alabilmek için. Hafta sonları dayımlarda evde olduğu vakit evimizin karşısındaki bahçelere uzatırdık televizyon antenlerini. Bir saman traktörü geçtiğinde ise kabloyu sürükler götürürdü.
Bayram arifelerinde Yusufbey mahallesinin ayrı bir tadı olurdu. Mezarlık ziyareti dönüşünde Tüccar Mehmet amcayı görürdük. İstanbuldan gelen torunlarına bir şeyler almış eli dolu selam verirdi bizlere. Sobacı Mustafa amca o tatlı üslubuyla bizleri evine yemeğe davet ederdi.
Mahallemizde Çelikfahrilerin Hatice annenin evine bacadan bir karga girmişti de günlerce gündem de kalmıştı. Hatta bir gün dere kenarında bir karga ölüsü görmüştük de "Hatice annenin evini istila eden karga ölmüş" diyerek sevinmiştik.
Bizim hicivli diliyle yalaza yapan Alaaddin amcalarımız vardı. Bizim birazda yüzünün verdiği sertlik ifadesiyle ama yüreği pamuk gibi olan insanları kızdırmaktan zevk alan Sarı kazımların kazım abimiz vardı. Bizim Otel yanındaki garaj dediğimiz yerde top oynarken, hep topumuzu alıp kesecek korkusuyla çekindiğimiz Aydınlı Mustafa amcalarımız vardı. Bizim babasının görevi gereği memlelek memleket gezmiş, ikbal yıllarında Taraklıya gelirken atlarla karşılanan, yılbaşı akşamları evimizde misafir ettiğimiz ve bize çarliston oynayan Yıldız teyzelerimiz vardı. Bizim Akşamları efkarlandımı bahçesinde havuzunun kenarında masa kurup, cümbüş cümbüş ışıkları yakıp, şarkılar dinleyen Nihat amcalarımız vardı. Bizim bir çok kişiye şoförlük öğretmiş, kahve önlerinde tarihden sohbetler yapan, çalıştığı yerde iş sahiplerine yük olmamak için ne sigortalı nede bağkurlu olan Talat Ustalarımız vardı. Bizim yazları geldiğinde camide ezanı okurken dinlemekten fevkalade keyf aldığım Hafız İrfan ÇAKIR'larımız vardı. Hattat Saim ÖZEL amcalarımız vardı.
Televizyon hepimizin ortak eğlencesi durumuna gelmişti. Pazar akşamları büyüklü küçüklü Dallas'ı seyrederdik. Hatta jearın babası öldüğünde komşu teyzeler çok üzülmüştü de "onun yerine keşke jear ölseydi" demişlerdi. Nerdeyse Kırk yasin bile okuyacaklardı. Polisiye dizi Sanfiransisco Sokakları'nda heyecanlanır, Küçük Ev' i izlerken Lora ingılıs' la ağlardık.
Artık belli bir zaman doğru bütün bu güzellikler kaybolmaya başladı. Ninemin hıçkırıklı ağlamalarında bu zamanın yavaş yavaş kapanıp yeni bir zamana doğru yol aldığımızı anlamaya başladım.
Hepsi de ardına bakmadan gittiler. Bir gün bu güzelliklerin evimizin karşısındaki dağın eteğinden, hisar arkasından doğru çam ağaçlarının arasından kaybolduğunu gördüm.