Kalıcı Bir Savaş İçin Yaşasın Barış!
İlkokul öğretmeninin yöntemiydi. Sınıftan iki öğrenci müşterek bir suç işlemişse ve bu yaramazlık öğretmenin kulağına gitmişse öğretmen ders saatinde tahtaya çıkardığı mücrim öğrencilerden birinin diğerine tokat atmasını emrederdi.
Eğer öğrenci, arkadaşına tokat atmakta çekimser davranırsa tokat atmanın nasıl bir şey olduğu kuvvetli bir açılışla kendisine gösterilirdi.
Çat!
Öğrenci, öğretmeninden yediği (öğrendiği) beklenmedik bu tokadın ardından orta şiddette bir tokadı arkadaşına mecburen aşk ederdi.
Çut!
Öğretmenin zorlamasıyla kendisine vurulduğundan emin olan diğer öğrenci, önceki teneffüs belki de acımasızca vurduğu arkadaşına merhametle dokunurdu.
Pıt!
Ancak öğretmen, öyle vurulmaz, böyle vurulur örnekliğiyle bu defa şiddetin dozunu daha da arttırarak arkadaşına acıyan öğrencinin suratına tokadı patlatırdı.
Şaap!
Artık iki taraf da şunu iyice tecrübe etmiş olurdu. Tokat atmakta belli bir seviyenin altına düşmek yani muarızına merhamet etmek, dış müdahaleyi zorunlu kılmakta ki öğretmen sonrasında bunu misliyle yüze çarpardı.
Tokatlaşmalar belli oranda, dengeli ve sırayla icra edilip dururken ders kaynatan bu eğlenceli oyunu, sıralarında heyecanla takip eden öğrenci-seyircilerin kıkırdamaları, sahnedekilerin moralini iyiden iyiye etkilemeye başlardı.
Taraflardan birinin bozulan sinirleri, tokadın şiddet ölçüsünü istemeden de olsa diğeri aleyhine değiştirirdi. Beriki daha hızlı bir tokatla ona mukabelede bulunur. Öbürü bütün gücüyle asılırdı.
Şak-şuk!
Şaak-şuuk!
Şaak...
Yanaklardan gelen sesler, sınıfın duvarlarına çarparak dalga dalga dağılırken, deniz sesi veren kabuklar gibi iki öğrencinin kulağına çeşitli uğultuların gelmesi, tokadın yer yer kulağa da isabet etmesindendi.
Sahnedekilerin birbirini yercesine ateş fışkıran gözlerinden, müsaade edilse tokada ek olarak tekme ve yumruğa geçmeyi arzu ettikleri anlaşılırdı.
Zannımca kızaran yanakların kabarıp patlayabileceği tehlikesini gözeten öğretmen, oyunu tadında bırakıp bıyık altından gülerek “tamam” der ve kıssadan hisse çıkarılması gereken bir darb-ı mesel misali, bir daha yaramazlık yapmamaları uyarısıyla öğrencileri yerlerine gönderirdi.
Sıralarına oturmadan önce son bir kez birbirinin gözüne bakan iki arkadaş, hafifçe başlarını yana bükerek okul çıkışı görüşürüz işareti yaparlardı. Görüşülecek kişi elbette öğretmen değil, birbirleriydi.
Öğretmen başarılıydı. Vuruştura vuruştura tarafları oluşturmuştu. Onun “ıslah” yöntemi, öğrencilerin işledikleri suçu unutturup bastırmış, yerine daha büyük bir husumeti ihdas ettirmişti.
Haydi o zaman!
Okul çıkışı kavga var!
Özelde Türkiye’de olanlarla genelde bütün İslâm coğrafyasında icra edilenler, bu çocuk tecrübesiyle okunmaya çalışılsa nasıl bir tabloyla karşılaşılır?
Irak’ı ve Afganistan’ı Pax-americana adına işgal eden gücün Suriye’de doğrudan kendisinin ve dolaylı olarak desteklediği güçlerin üzerinden yapmak istediği şeyler, tam da istediği şekilde bir barışı getirmek. Yani kalıcı husumetleri ve sürekli savaşları getirecek bir barışı…
Diğer taraftan Rusya, barışın diğer yüz(süz)ü. Bölgede ABD’den arta kalan ne kadar güvenlik zaafı varsa o boşluğu doldurmak için kendine vazife çıkarıyor.
Bundan sonrası bir saatin kadranları gibi tıkır tıkır işliyor. Bölgedeki herkes birbirini yeni görmüş acemi-çaylak. Kadîm dost, ezelî düşman.
Böyle bir düellonun silahlarını ve onları kullanma zamanını temin ve tayin eden ABD, Rusya, AB, Çin, İngiltere ve İsrail dışında herkesin barışa çok ihtiyacı var.Kalıcı bir savaş için.