Misafir Kalem-Kemal ÖZTÜRK
Gerçek olmayacak kadar iyi şeyler yaşanıyor burada. Karşılaşmayacağınız kadar çok iyi insan görüyorsunuz etrafta.
Sanki, son kalan iyi insanları buraya toplamışlar, bir müzeye dönüşmek üzere olan bu yurtta görücüye çıkarmışlar.
Tok gözlüler. Bu devirde, kapitalizmin insanları birer aç kurda çevirdiği bu dünyada onlar inadına tok gözlüler.Domates alıyorsunuz, 50 kuruş, Bir lira artan para üstü “kalsın” diyorsunuz, o size “neden” diyor. Cevap vermekte bocalarsınız eminim.
Son kalan tok gözlü esnaf
Güneşin altında tarladan topladığı biberi, eriği, domatesi, elmayı tahta kasalara doldurmuş bu yanık tenli kadın, bu kavruk yüzlü adam, sizin para üstünüzü peşinizden koşup getiriyor: “Yok abi, niye kalsın ki, sağ ol.”
'Kalsın' demekten utanıyorsunuz artık. O tok gözlülük, sizi mahcup ediyor.
Bakkal da böyle, lokantacı da böyle, çaycı da böyle. Anlıyorsunuz ki, son kalan tok gözlü esnaf burada yaşıyor. Hepsi sattığı üründen ikram etmeyi, az aldıysanız para almamayı, sattığı şeyden almasanız da gönlünüzü hoş tutmayı hiç ihmal etmiyor.
Güler yüzlüler. Hal hatır sormak, her yabancıya 'hoş geldiniz' demek ve selam vermek o kadar doğal ki. İçten, samimi, saf ve karşılıksız.
İş yerlerinin önlerine atılmış tahta taburelerde, sandalyelerde oturup, ince belli bardaklarda çay içerken, ettikleri neşeli sohbetin parçası olmak istiyorsunuz. Yanlarına oturduğunuzda da gerçekten o muhabbetin parçası olursunuz. Çaylar da ikramları.
Yazın gece yarılarına kadar böyleler. Sabahları da erkeden kalkıp dükkan açmazlar. Yani çok kazanmak için bir nedenleri yok sanırım. Yettiği kadar kazanıyorlar.
Kışın evlerde, kapalı kahvelerde 'yalaza' dedikleri, şakalaşmanın, hikaye anlatmanın, espri yapmanın en güzel örneklerini görürsünüz orada. Herkesi anlattığı hikayelerle tatlı tatlı kandıran Belediye Başkanı Tacettin Özkaraman da baş yalazacı!
Şehrin karmaşası, mutsuzluğu yok burada
Yaşadığınız büyük şehrin karmaşası, stresi, kaosu, acımasızlığı ve mutsuzluğu burada yok. Sakin, her şey sakin, yavaş ve organik. İnsanın organik kalmış hali sanki. Organik domates gibi, tadı da, kokusu da, görüntüsü de gerçek insan gibi.
Yığma tuğladan yapılmış evlerin önünde, kerpiç duvarlı bahçelerde şalvarlı teyzeler, kazanlarda domates, biber salçası kaynatıyor. Adamlar ateşi harlarken odunlarla, çocuklar bisikletleriyle cirit atıyor ortalıkta. Köpekler, kediler her yerde ama mahcup ve ürkekler nedense.
Ayva ağaçlarından sarkmış dallar, elmalar, bahçe kapılarının girişlerindeki ortancalar, hanımelleri, sarmaşıklar, yol boyunca sükunetin ve dinginliğin gösteri yeri gibi. Bir bahçeden bir bahçeye dolanıp, Anadolu'nun son kalan kokusunu içinize çekmek istiyorsunuz.
'Yavaş Şehir' tam olarak bu
'Yavaş Şehir' seçildikleri için böyle değiller, böyle oldukları için yavaş şehir seçilmişler. Yüksek binalar, devasa marketler, alışveriş merkezleri, gökdelenler yok burada ve inşa edilmesi de yasak. İlçe büyümüyor, yeni toplu konutlar yapılmıyor, tarlalar bozulup, kooperatiflere verilmiyor.
İlçenin biraz dışına yürüyün, hemen yanınızda arabalar durur. 'Gideceğiniz yere bırakalım' derler. Burada arabalar yayalara otostop yapıyor yani. Yürümenizi arabasızlığınıza bağlarlar.
Dağları öyle ürkütücü yükseklikte değil. Sıcağı öyle boğucu değil. Soğuğu öyle kemik donduran türden hiç değil. Nasıl oluyorsa, havası da insanı gibi sevimli, sakin ve doğal.
Son kalan iyi insanların yurdu
Taraklı, bu son kalan iyi insanların yaşadığı yerin adı. Bence Sakarya'nın değil sadece, Anadolu'nun elde avuçta kalmış son güzel insan yurtlarından biri. Zamana direniyor sanki. O korkunç şehirleşmenin, betonlaşmanın ve yozlaşmanın kendilerini savurmasına izin vermiyorlar.
İlçenin hemen dışına kurulmuş termal tesisleri de, kaplıca suyu ile buna uyum sağlamış. Mimarisini bozmamış, yozlaştırmamış bilakis ilçeye ekonomik katkı sağlıyor.
Neden son kalan iyi insanlar bunlar dedim bilmiyorum. İstanbul'un, Ankara'nın çektiği çileyi tatmış, insanın tarumar olmuş hayatlarına şahitlik etmiş olmanın sonucu mudur bilmiyorum? Lakin buradaki tadı lezzeti, kokuyu, doğallığı ve iyiliği görünce, kaybettiğim şeyleri daha iyi anladım. Sanırım ondan olsa gerek, son kalan iyi insanlar dedim.
Yolunuz düşerse uğrayın. Bana hak vereceksiniz. İyi bayramlar olsun efendim.
#