Boğa Güreşleri ve Arenalar
Boğa güreşleri hakkında zaman zaman tv ekranlarından haberlerden izlediğimiz kadar bilgimiz vardır. Bu konuda küçük bir araştırma ile öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak isterim. Aralarda ki bazı terimler de kesinlikle benim uydurmalarımdır... Gerçek olay, kişi ve kurumlarla ilgisi yoktur.
İspanya nın Sevilla kentinde zaman zaman özel yetiştirilmiş özenle seçilmiş ırklardan TORO dedikleri boğalar, boğa güreşi sezonu için yetiştirilirlermiş.
Biz hep boğaların kırmızı renge karşı hassas olduklarını zanneder Matadoların pelerinin de bu nedenle kırmızı olduğunu sanırdık meğer gerçek hiç öyle değilmiş.
Boğalar arenaya çıkartılmadan önce uzunca vakit karanlıkta tutulurlarmış.
Karanlık! onları iyice gergin ve agresif yaparmış. Dolayısıyla arena da aniden ışıklı ortama çıktıklarında da bu nedenle hareket eden her şeye saldırır duruma gelirlermiş.
Futbol sahası benzeri arenaya Matador ve boğadan önce palyaço tipli bir ekip çıkar biraz trübünleri eğlendirirlermiş. Bu palyaçolar daha sonra boğa arenaya çıkmadan çeşitli yerlere saklanıp siper alırlarmış.
Daha sonra isponyolların deyimiyle TORO alana salınırmış. Bir süre başı boş alanda gezen Boğa ya saklandıkları yerleden her geçişlerinde palyaçolar küçük kancalı oklar fırlatır sırtından yaralarlarmış.
Rivayete göre palayaçolar kötü niyetli değillermiş, Kimine göre boğanın sırtındaki Etöbitlerini temizlemekmiş niyetleri. Bir başka rivayete göre de (ne alakaysa) boğanın bağırsaklarını temizlemek için yapıyorlarmış bu işi.
Bu şekilde sahada dolaşan boğa sırtına saplanan okların etkisi ile kan kaybederek biraz yorulur biraz da daha agresif hele gelirmiş.
Dolaşırken artık palyaçoların görevi tamamlanıp yeterince ok saplandıktan sonra arena ya üstünde zırh, elinde bir mızrak olan şovalye görünümlü biri yine zırh giydirilmiş gözleri kapalı bir at ile çıkarmış.
Bir rivayete göre Atın gözleri kapatılırken eğitime, tatbikata falan çıktıkları endişelenmemesi fısıldanırmış kulaklarına. Yoksa at o yaralı ve kızgın boğayı görse zaten arenaya çıkmazmış. Bu atlı süvari boğaya yaklaşıp mızrağını sırtına doğru saplayıp kaçarmış. Kaçarken boğanın saldırısına maruz kalan at da yaralanabilirmiş tabii.
Bir başka rivayete göre bu mızraklı, atlı süvari aslında kötü niyetli değilmiş. Bunlarda güya boğanın sırtındaki fetokistini çıkarmak için saplarmış mızrağını.
Sırtında saplı mızrak ve kancalı küçük oklar ile ağır şekilde yaralanan boğa kan kaybından iyice bitkin düşmüş ama son derece sinirli ve hareket eden her şeye saldırma eğilimindeyken ortaya matador çıkarmış. Arena da alkışlar tezarruhatlar koparmış.
Biz matadoru çok cesur ve güçlü bir kahraman zannederdik. Meğer karşısına çıktığı boğa önceden epey hırpalanıyormuş matadorun işini kolaylaştırmak için.
Yine bir rivayete göre aslında matador da iyi niyetliymiş. Boğayı öldürmek istemiyor aksine böğründeki büyük bir tümörü kılıcı ile çıkartmak istiyormuş. Aslında kimbilir belkide başından beri bu sağlık gerekçelerini boğadan yana olan hayvanseverleri kandırmak için uyduruyorlardır.
Neyse son olarak boğa kuzeyden çok kızgın bir şekilde güneyde bir yerlerde pusuda bekleyen ve dikkatini çekmek için kırmızı pelerinini sallayıp duran matadora doğru öfke ile koşmaya başladığında etraftakiler ne kadar Duurr, Hayırrr, Yeter artık, TAMAM diye bağırsalarda boğa bunları anlamaz koşarak matadora doğru ilerlermiş.
Son olarak matador iyice yaklaşan boğanın tam gerdanının altından kırmızı pelerini arkasında sakladığı kılıcını sokarak boğanın bütün iç organlarını delermiş.
Yaklaşık bir 30 saniye kadar ayakta kalabilen boğa daha sonra yere yığılır ve matador zaferini ilan etmek için trübünlerdeki heyeti selamlarmış.
Boğa da kuyruğundan sürüklenerek areana da bir tur attırıldıktan sonra dışarı çıkartılırmış.
Aslında boğanın tüm başına gelenlerin nedeni uzun süre Karanlıkta bırakılmasıymış meğer...
Eski ispanyol geleneklerine göre bu boğanın eti fakirlere dağıtılırarak bir hayır işi yapılırmış.
Ancak şimdilerde güreşten çıkan boğanın eti lüks trusitik restoranlarda zenginlerin sofralarını süslemekteymiş.
Bu anlattıklarımız Avrupada İspanyada olan biten şeyler. Anadolu da böyle arenalar ve boğa güreşleri yoktur.
Olsa da arena da boğadan başkaca Aslanlar, Tilkiler, Kurtlar, Kartallar, hatta Timsahlar da olur boğayı matadora bırakmadan aralarında anlaşıp pay ederler çünkü hepsi etçildirler ama Matadora da payını verirler kılıcının hatırına...
İşte o yüzden de böyle bir arena söz konusu olursa; Boğaların ruh ve beden sağlığı için zaman zaman güneşe çıkıp karanlıkta kalmaması, arenaya çıkıp deliler gibi hareket eden her şeyin üzerine atılmaması, biraz yemleyen herkese de güvenip umutlanmaması, her hıyarım var diyenin peşine bi topak tuzla koşmaması, yani akılcı davranması ama tren yollarının kenarında dolaşıp öylece trenlere de bakmaması, güçlü boynuzlarını ve tepmelerini kullanacağı zamanı iyi seçmesi gerekir...
Bir fıkra ile bitirelim bu boğa güreşleri hakkındaki yazımızı...
Temel iş gereği Çin e gitmiş. Bir çin lokantasında Çinli iş arkadaşı Canping ile yemektedir.
Çin yemeklerinden pek hazetmeyen Temel;
Batıyı, batı ülkelerinin yemeklerini pek bilmeyen Çinli arkadaşına İspanya da bir restorant ı anlatmaktadır.
Bir gün İspanya ya gider ise mutlaka uğraması gereken restorantlardan bahseder.
Ve günün birinde CanPing in iş gereği İspanya ya yolu düşmüş.
Temelin sözettiği restoranlardan birine girmiş ve Temelin çok bahsettiği bir yemeği siparşi etmiş.
Garsonun getirdiği büyük porsiyon yemeği CangPin afiyetle yemiş. Sonra garsona bu yemeğin ne olduğunu sormuş.
Garsonda Toro nun testislerinden yapılır demiş.
CangPing, biraz yüzünü buruşturmuş ama lezzeten dolayı memnun kalmış.
CangPing İspanyadan ayrılıp Ülkesine dönmüş.
Bir süre sonra Çinli yine işleri nedeniyle İspanyaya gitmiş.
Aynı lokanta ya yemek yemek için girmiş ve aynı yemeği sipariş etmiş.
Garson yemeği getirdikten sonra bizim Çinli afiyet ile yemiş.
Yedikten sonra garsona sormuş;
-Garson bey bu yemek önceden daha büyük bir porsiyon halinde idi bu seferki porsiyon neden küçüktü? demiş
Garson CangPing e :
Eee! her zaman matador kazanacak değil ya demiş..
#