Bazen…
Bazen…
Bazen klavyenin başına oturduğunuzda yazı yazmak gelmez içimizden.
Bu havanın durumundan olabiliyor. Bazen de hevesimizin kırılmasından olabiliyor.
Ama içimizde ki Taraklı Sevdası öyle büyük ki klavyenin başına oturduğumda “Acaba bu gün Taraklı’nın hangi sorununu dile getirmeliyim” düşüncesinin esiri olmuşken; Bir telefon zili sesi !!
“Abi köşe yazını göndermedin”
-“Ahhh… Bende yazacaktım klavyenin başındayım, kalp kalbe karşıymış” gibisinden karşılıklı güzel sözler.
O anda da yağmur şıpır şıpır yağıyor. Kapıya çıkıyorum şöyle bir dışarıya bakıyorum ama yağmurdan hiçbir şeyi net göremiyorum.
Aklıma Karagöl yaylasının düzünde çadır kuran dostlarım geldi. Pozitif düşünceler içerisinde dostları düşünürken bir müddet sonra güneş birden yüzünü göstermeye başladı. Belli oluyordu ki yayla tarafındaki havada netleşti.
Bu düşünceler içerisindeyken kapımda bir dost belirdi.
Hiç konuşmasa bile içerisindekini gizleyemiyordu “Siyaset” konusunda bir şeyler ortaya koyacağını sezmiştim.
“Ne yazayım” diye düşünürken “Kısmet” bu dedik
Sanki kapımıza gelen dost ile önceden randevulaşmıştık. Ama randevu falan yoktu. Tamamen tesadüf.
Neyse;
Dostumla sohbete başladık. Elbetteki Taraklı’da ki siyasetten konuştuk. Önce dostuma sohbetimi kaleme almak için “İzin verirmisin ? ” diye sordum. Kendisiyle karşılıklı sevgi ve saygımız sonsuzdur. Dostuma sorular sordum. Bu sorular ders imtihanlarında öğrencinin çalışmadığı yerlerden çıkan sorular cinsinden adeta. Elbette “Yazılmamak kaydıyla” sohbetimiz de oldu
Sevgili okuyucular
Uzun yazı yazmak adetim değil. .
Ama dostumla yaptığım bu siyasi sohbeti kaleme aldığımda eminim ki fırtınalar kopacaktır. Çok uzak değil yakında bu sohbeti kaleme alacağımı bekleyin
Görüşmek dileğiyle. Şimdilik hoşçakalın.
#