İstanbul - Ankara
Gurbet Acısı
Önce bir kızıllık çöker engine
Başlar yavaş yavaş hasret sancısı
Düşlerim karışır ufkun rengine
Böyledir her akşam gurbet acısı
Geçmiyor buradan umudun yolu
Zavallı yüreğim ıstırap dolu
Kırılmış sevdamın kanadı, kolu
Böyledir her akşam gurbet acısı
Rüzgara karışan her buruk seste
Selam gönderirim ben eşe, dosta
Ayrılık faslından bir hüzzam beste
Söyletir her akşam gurbet acısı
Sılayı anarken her iç çekişte
Keder yükler bana bahar'da, kış'ta
Taşın ağırlığı nasılsa işte
Öyledir her akşam gurbet acısı
Hüzün çöktü yine şu Ankara'ya
Hiç bir şey kar etmez bu fukaraya
Bir demli çay ile bir sigaraya
Meyletir her akşam gurbet acısı
Ufuk Şen
İSTANBUL ve ANKARA; iki büyük yer. İstanbul, 12 milyonu aşkın nüfusu ile ülkemizin en büyük metropolü. Ve bir çok dünya ülkesinin nüfusunu katlayan bir kalabalığa sahip. Ankara ise bir kent. Ülkemizin başkenti. Taraklı bu iki büyük yerleşim yerine eşit mesafede uzaklığı ve iki şehrin arasında olması sebebiyle önem arzediyor. İstanbul da da Ankarada da Taraklılı hemşehrilerimiz çoğunlukta. Önümüzdeki haftalarda ANKARADAKİ TARAKLILILAR başlıklı bir yazı dizisi sunacağız sizlere. Bende bu yazı dizisinden önce bir girizgah yapmak istedim ve bu yazıyı kaleme aldım.
İstanbul ile Ankara arasında çok büyük farklılıklar vardır. Ankara her şeyden önce şehir değil bir kenttir. Çünkü bazı yerleşim yerleri var oldukları andan itibaren şehir statüsündedir ve öyle kalırlar. İstanbul gibi. Ama Ankara köyden kasabaya kasabadan da kente dönüşmüştür. Bunu da yine bize en iyi Ankaradaki yeni yerleşim yerlerine verilen isimler açıklıyor. Mesela Ankaradaki toplu konutlardan oluşan yerleşim yerlerine batıkent, urankent, elvankent hatta ümit köy gibi isimler verilirken, İstanbuldaki yeni yerleşim yerlerine ataşehir ve bahçeşehir gibi isimler uygun görülüyor. Burada isimden ziyade tamlayan, yer belirten sıfatlar önemli. Ankaradakiler kent diye tabir edilirken İstanbuldakiler şehir diye tabir ediliyor.
Farklılık bununlada bitmiyor tabi! Ankara da düzenli bir yapılanma olduğu için, biraz önce saydığım kentler kurulduğu için ağaçlandırma da ona göre yapılıyor. Ve bundan dolayıdır ki hani o bahar aylarında burnumuza kaçan, gözümüze değen polenleri pek görme imkanımız yoktur ankarada. İstanbul ise bir rastlantısal şehirdir. Girin kapalıçarşıya envai çeşit esnaf görürsünüz, Ankarada bu esnaflar faaliyetlerine göre belirli yerlerde toplanmıştır. Ağaç işleri Siteler de, spotçular Ulus'ta vs. vs.
Ankarada sabah bir poğaça satan dükkanın önünde sabah saat 08:00 sularında memuru, saat 10:00 da esnafı, saat 12.00 den sonrada öğrencileri ve emeklileri görürsünüz. Ama İstanbulda gidin bakalım Emirgan çay bahçesine ve oturun bakalım çınaraltında, bir bakın şöyle etrafınıza; her saatte her kesimden insanı görebilirsiniz.
Ankara da yollar düzenlidir ama Kızılay da trafiğe bir takılırsanız artık alternatifiniz yok demektir. Oysaki İstanbul da Bağdat caddesinde trafiğe takılırsanız sokak aralarından gide gide Kadıköye varırsınız.
Ankaranın havası soğuktur. İnsan ilişkileri zayıftır. Halk genellikle memur olduğu için sadece işini bilir, otomatikleşmiştir. Bu arada düğünleride çok sever Ankaranın insanı. hala bazı yerlerde eski adetlerini sürdürür. İşte bu bağlamda yeniye açılırken eskisinden bir şey kaybetmeyen bir kent diyebiliriz Ankaraya.
Ama yaşadığınız yer neresi olursa olsun; ister Ankara, ister İstanbul veya başka bir şehir başka bir kent. Gurbet insana yukarıdaki şiiri yazdırır.
#