Şifa Arayan Şifa Bulur
Peygamberimiz buyuruyor:“İnsanlar iki şeyin kıymetini bilmezler: Sağlık ve boş zaman.” (Buhari/Rikak/1)
İslam’ın haram kıldığı şeyler yenilip içilirse, İslam’ın yasakladığı bölgelere girilirse, insanın sağlığı bozulur. Oysa sağlığı korumak insanın asli görevidir. İnsan hastalandığı zaman çaresini aramalı, mutlaka tedavi görmelidir.
Peygamberimiz şöyle buyuruyor: “Derdi veren Allah çaresini de vermiştir.” (Ebu Davut/Tıp/11)
Bazı hastalıklar vardır ki insanın iç dünyası ile ilgilidir. Ruhsaldır, psikolojiktir. Bu hastalıklar için dini telkin tedavi yöntemlerinin başında gelir.
Amerikalı bir psikolog ben hiçbir dine inanmazdım. Mesleğim gereği hastalarımı dinler, onlardan elde ettiğim ipuçlarına göre onları çeşitli alanlara yönlendirirdim. Benim dine yönlendirdiğim hastalarımda büyük bir oranda iyileşme oldu. Bu durum beni dine yöneltti, beni dindar yaptı.
Nazar- korku ve ruhsal hastalıklar için Kuran’dan ayetler- sureler ve dualar okunması, hatta bunların üzerinde taşınması tavsiye edilmiştir. Ancak yapılan işler İslam’a muhalif olmamalıdır.
Kur’ân’ı Kerim’de şöyle buyruluyor: “Kur’an insanlar için bir şifadır.”(İsra/82)
Kur’ân’ı Kerim şeytani telkinlere ve endişelere karşı bir şifadır. İnsanı sakinleştirir, huzura kavuşturur. İçimize koruma ve güvenlik bilinci yerleştirir. Kalbimizin yorgunluğunu giderir, gönül dünyamızı şenlendirir.
“Kalpler, Allah’a zikretmekle mutluluğa ulaşır.”(Rad/28)
Bu yazın Hacımurat mahallesinde yaşanan bir olayı sizlere anlatmak istiyorum. Çocuklar İstanbul’dan gelen arkadaşlarıyla beraber oyun oynarken birbirlerine kum- toprak atmaya başlarlar. İçlerinden birisi avucuna aldığı birkaç böceği arkadaşının ensesinden sırtına atar. Çocuk tiksinerek bütün avazıyla bağırmaya başlar. Annesi, akrabaları ve komşu kadınlar toplanırlar çocuğu bir türlü sakinleştiremezler.
İçlerinden biri: “Bunu bir hocaya götürün, yüreği kalkmış, okutun bunu. Hacalla‘da bir hoca var, bunu oraya götürün.” Bir arabaya binerler ve Hacıaliler köyüne giderler.
Hoca Abdullah Arıcıoğlu olayı dinler, kadınları yan tarafa alır. Çocuk, köşede üst üste konmuş birkaç minderin üzerinde, sakallı- sakin- mütevazı yaşlı bir kişiyi görünce, dikkatlice inceler ve sakinleşir.
Hoca çocuktan olayı tekrar anlatmasını ister. Çocuk heyecanla olayı bir kez daha anlatır.
Hoca çocuğa der ki: “Üzerindeki gömleği çıkaralım beraber bakalım. Böcek var mı”? Beraber bakarlar ki böcek yok. Atleti çıkarırlar onda da böcek yok. Ayna ile çocuğun sırtına bakarlar. Sırtında da böcek yok. Kolan yağı ile çocuğun sırtını silerler. Çocuk elbiselerini giyer.
Hoca çocuğa birde ben seni okuyayım der. Hoca çocuğu okur ve ona bir de şeker verir. Çocuk sevinerek- neşe içinde- koşarak oradan ayrılır.
Bu olay bana, İbni Sina’nın uyguladığı bir tedavi yöntemini hatırlattı.
İbni Sina zamanında ruhsal hastalığa yakalanan biri başında bir ağırlık olduğunu söyler. Bunu da şekillendirir. Başımda küp var der. Zamanın hekimlerine, hocalarına götürürler. Bir netice alamazlar. İbni Sinan’ın şöhretini duyarlar. Hasta yakınlarından biri İbni Sina ile ön görüşmeye gider. Durumu anlatır. İbni Sina hasta yakınını dinledikten sonra, hastayı getirmesini söyler. Hasta yakını hastayı almaya gidince, İbni Sina yardımcısına, kendisine bir küp- üç dört metre uzunluğunda bir ip ile siyah bir perde- bir de çekiç alıp getirmesini söyler. İbni Sina muayene odasını siyah perde ile ikiye böler, yardımcısını perdenin arkasına yerleştirir, sessiz olmasını söyler. Kendisi de hastayı beklemeye başlar. Hasta yakını hasta ile beraber içeriye girince: İbni Sina Sert ve yüksek bir sesle bağırır: “ Hasta bu mu? Bunun başında küp ne arıyor?”
Hasta: “Ben diyorum ki, benim başımda küp bir var, bunlar beni anlamıyorlar.” İbni Sina: “Hastaya küp senin başına öyle yerleşmiş ki, onu kırmamız lazım. Sen şu sandalyeye otur, biraz sabır göster.” der. Çekici eline alır, yardımcısının perdenin üzerinden hastanın başının üzerine doğru uzattığı küpe vurur. Hasta küpe her vuruşta, içindeki küp sıkıntılarını atmaya başlar. Her vuruşta deşarj olur.İbni Sina, hastanın kafasına yerleşen küp sıkıntılarının boşaldığını fark edince, hastaya yüksek sesle: “Dikkat et küp çatladı, kırılacak” der. Küpe kuvvetlice vurur ve küp kırılır. Hasta; “Oh be kurtuldum şu illetten. Ne zamandan beri şu küpü başımda taşıyordum” der ve içine düştüğü ruhsal sıkıntıdan kurtulur. Ruhsal hastalıkların tedavisinde ikna-telkin ve güven büyük önem taşır. Hatta tedavinin temelini teşkil eder.
Konumuza son verirken sağlıklı- mutlu- huzurlu günler temenni ederim.
#