ESKİ BAYRAMLAR.

Ahi Naci İŞSEVER
Ahi Naci İŞSEVER Ahi Naci İŞSEVER
Yayın: Güncelleme:

 

Elbette Bayramı Taraklı’da geçirmenizi tavsiye edeceğiz.

Orada abartılı tekliflerden uzak, 

Dilersek kendimizi “o tekliflerin içinde bulup”, beraber eğleneceğiz.

Taraklı, durağan ve sakin bir belde olarak, az da, (accık – azıcık) olsa, sabah serinliğinden kurtulup bizi, “ısıtması” gerekir. 

Hava, güneşli ve bir de sâkin olunca, 

bunalıp, “bu kadarı da fazla” dedirtiyor. 

Bayramı kutlamak için, havadan önce “sizin” ısınmanız gerekiyor.

Müslüman (Taraklılı) -hele bayramda- “göbek atıp oynamalı ki,” Şeytan çatlasın,

hatta kudursun.

Yıllardır, “meşru olan her yolu” denedik” de, elimize ne geçti?

Öyleyse, bu BAYRAM benim ilk işim, 

mağfiretimizin müjdelendiği gün “Bayram günü olduğunu haber vermektir.”

“Bayramınız kutlu olsun” diyerek başlıyorum.

Öyle ki bayram, lüzumsuz olanları ayıklayıp,

Çocukluğuma “dönmek” istiyor olmamdır.

Bayram, “el öpme hevesinden çok”, “ zembereği kurulu oyuncak gibi beni çözerdi. Geleceğimle ilgili hayallerimi tekrar tekrar, tekrar ederdim.

“Sahibinin Sesi” diye bilinen bir şirketin plaklarını defalarca dinleyip, tozunu aldıktan sonra, şöyle bir gezinir, Taraklı’yı -o yaşta- özenerek sindirirdim.

Şimdi Taraklı’da başlayıp Çiğdemlik’e giden, Hıdırlık’ta kendi dillerini doyasıya konuşup (ötüp) anlaşan “üçüncü boyutu da” artık görüp hissediyorum diyerek evliya türbesi ile tanışıp, Hıdırlık’ı doyasıya sindirirdim

Hıdırlıktan aldığı beyaz toprağı, dikkatli adımlarla indiren Annemi ben, halâ sağ ve Taraklı’da bağ bahçesiyle didişir görüyorum.

Hıdırlık’a inip çıkan kimdir?

Bizim sicilimizi sorup yazmakla görevli bir memur gibi, “buraya girip çıkana” sataşarak yolcunun yolunu kesen kabadayı da kim ?

Hıdırlık’a çıkarken Taraklı’dan geçmişimdir. Taraklılılar’a raslayınca, “hal hatır” sorarız.

“Sen kimlerdensin be ? ” diye soran olursa ben de sözü “geveleyip” “hemşerilerimden” bana beni soranlara raslarım. İşte o zaman, nefesimin “tekten” attığını farkeder, sonra susarak sevinir . Bana beni sorana karşı, “hüznümü ezerek” gizlenirdim.

Taraklı’daki yaşantımızı en ince ayrıntısına kadar bilen “bir zabıt kâtibi gibi”, giden (ölen) tanıdıklarla, gideceklerin (ölecek ihtiyarların) evrâklarını, Çamçukuru’ndaki (mezarlıktaki) ölülerimizle yüzleştiririm. Vereceği cevabı yüzünde yazılı olan bu bildik kişileri de okumadan “helâllik” alırdım. Sonra, bir ölüye dönerek “cennette uzun ömürler” dilerdim. Ancak bu ayrılık bana çok zor gelir “boş bekletilen mezarımı” arardım.

Hıdırlık çiçeklerini zimmetine almış, sorumlu bir “korcu” (koruyucu) gerek. Çiçekleri rasgele yolunup koparılan bu mezarlıktan, “çiçek koparıp almak için değil, “gönül almak için de olsa,” artık vakit çok geç.

Bu gecikmenin nedeni, bize de sorulacak. Orada ölülerin önü kesilince, ( bu boş mezarın sahibi sorulduğunda da) maraza çıkarıp kavga edenler olacak. 

Mizan’da (hesap günü) görevli kantar çavuşunun “yanlış tarttığını konuşarak”, kuyumcuyu şaşkın edip, düşündürecekler.

… 

Tabi,î ! 

Taraklı Mezarlığı’na girerken, “Şeytan Sokağı’ndaki telâş”, seni ve beni yorup düşündürecektir.

Zaman bizi kocattı (yaşlandırdı) ya ?

Akşamdan kurup da beraber yiyip içerek sabahladığımız bu masada, şimdi yalnız kaldık.

İşte tam da yorgunluğun dibe çöktüğü şu demde (tavda), “bizim ceviz kütüğü üstünde”, boş oturak kaldıysa, o oturak, (tabure) “kapışan eli” kapışılacak. O kupkuru ve yarılarak çatlamış ceviz kütüğü, gelinlik kızlarla “meçhul sevdalıları en yakın bir köşede seni bekler bulacaksın.

Şimdi -lütfen- dikkat et ! 

Oradan geçecek olan delikanlıya göre ayarlanmış, ama gergin (patlamaya hazır) bir kalabalık için “yer kaparak dizilmek ”, 

“Taraklı’da açacak bir sümbülü sulamakla eşdeğer olacaktır.

Sen -köylü çocuk - ne bilirsin ki ?

Taraklı’da konuşurken, “ağzından çıkanı, kulağın da duysun derler.”

İşte sen de benimle konuşurken sarf edip kullandığın sözlere kulak verip, iyi duyacaksın ya ? Şimdi çevir “BAKMAK” sözünü duy ama dikkatli ol.

Bizde “BAKMAK,” sözü, şöförlüğünü yaptığın kamyonun,

Lâmbasını kırptırarak verdiğin “selâma” benzemez. 

Karşılıklı konuşurken kullandığımız Türkçe’nin Manav Lehçesi’nde (ağzında) “BAKMAK ‘ ın anlamı, pötü cebindeki ezberini defalarca okuduğun asker mektubuna da benzemez.

Taraklı’da bir delikanlının, kızlarımızdan birine baktıktan sonra, -mecâzî bile olsa- o kıza bir ikinci kez bakmasının anlamı, ona “dünürcü göndermekle” eşdeğerdir.

Düşünülen sınır, (hat hudut) yalnız bizde (Taraklı’da) caizdir. (izinlidir)

 

“Hasan “Ayşe’ye bakıyor,” diye bir söylenti çıktığında, konu Taraklı’ya yayıldıysa, bunun anlamı, “bakmanın bir adım ötesi olan ”, “nikahlanmaya kadar” uzanan bir anlam taşır.

Bunda Allah’ın “helâl” dediği kadınını, kendi gözlerinden bile sakınan -kıskanç- 

-sünnî- mezheblerin de etkisi (anlayışı) yok sayılamaz.

Örneğin:

“Mahallî gelenekte”, sözlü olup da nişanı yakın olanlar, sözü kesildiği için, “adı geçen delikanlıdan” -artık- bazı hediyeler alınıp verilebilir de. Bu hediyelerin Taraklı geleneğindeki maddî olarak gözeteceğiniz sınırın tutarı, Taraklı geleneğinde olan :

Susamsız Taraklı Simit’i, -veya- 

Taraklı Dondurması,

ya da herkesin yiyemediği, “çikolatalar’dan,” 

“sözlü ya da nişanlısı için” ısmarlayıp satın alarak tadabilirlerdi de. Üstüne oturulan o , “ceviz kütüğünü” küçümsemeyin lütfen. Bahsi geçen kütük üstünde dizek dizek dizilmiş olan gelinlik kızlardan, “sevdâsı kocamış ve ekşimiş” olup da acele edenlere öncelik tanınacağı için, “sıra kapma” telâşına düşülmezdi.

Ayrıca !

“Sözlü ya da nişanlı kızlar”, “söz kesimi çocuk yaşta -beşik kertmesi- olanlar,” sokağın çarşıya açılan yanında dizilirdiler. Oraya nasıl gelmiş ve kim göndermiş hiç kimsenin haberi bile olmadan “o, kuru ceviz kütüğü üstünde” “dizek dizek dizilip de” oturanların verdiği mesajı anlamak için, okur yazar olmağa da gerek yoktur.

Karşılıklı söz verdikten sonra, sözleşmeden sonra “sözleri kesilenler” artık nişanlı olduk-larını açıktan (alenen) duyurabilir, “nişanlısının gönderdiği” “dondurmalardan” tadıp (deneyip), dondurmayı eritmeden yerdiler. O Dondurmalar ki Taraklı’dan başka hiçbir yerde bulup tadamazdınız. 

Aylar öncesinden yaylada “kirteşen kar”, erimeğe yüz tutmadan, s e r i n ve k u y t u bir yerde veya soğuk bir oyukta bekletilirdi. 

Bazılarımızın harçlığına bir türlü sıra gelmezdi. Onlar büyüklerinin cüzdanlarından piyiz-lenmeye akşamdan niyetli, “geleceğin iş adamı istidadında (karakterinde) kelepirci iş adamı” görünümünde olanlardı. Nedense onların delikli -ikibuçuk kuruşları harcamakla bitiremezdiniz. Ola ki harçlıkları tükenip de, sıra beyaz beş ve on kuruşlukları bozdurmaya sıra gelsin. Onu düşündüren, cepteki beş kuruşa kıyıp ya da kıymamaktır.

Beyaz liralara sıra gelse bile, o Lirayı bozacak “zengin” iş adamı bizim Taraklı çarşısında sayılı idi hatta rastlanmazdı.” Taraklı’da o günlerde -kendi esnaf olsa bile- bir lirasını “bozabilecek kişi,” hemen hemen yok gibiydi. O -bahsi geçen- bir Lirayı bozdurmak için, Perşembe günü Geyve Pazarı dağılmadan Geyve’ye gitmen gerekirdi.

Bazımızın harçlığı -nedense- hemen tükenip bitmezdi. Cebinde böcek vamış (varmış) “ısırırmış” dedirtip, cimriliklerini savunan “böylesi tipler” Koca Köprüye kadar yürüyüp geri dönecek yandaş bulamazlardı.

Bir ara çocuklar paralarını Adil Hafızın Annesi’ne “okutur” oldular. Bu “okunmuş para söylentisi”, “züğürt çocukları” açık düşürür oldu. “Keselerindeki paranın miktarı, çehrelerinden okunurdu. 

Bilmem bayramda Taraklı çocuklarının neden “ağladığı ” dikkatinizi çekti mi ? 

Bizim çocukların bayramda “ağladığına kulak verip” onları dinlemeniz gerekir.

“Cüzdan” sahibi çocukların, 

bozuk paralarını çarçabuk (şipdek acele) harcadıkları için hemen züğürtleşip aylak -işsiz- gezinişi anlatılasıdır. Parası olanlara gelince onların ağlama gereği bir Taraklı geleneğidir. Çocuklarımız henüz çocuk yaşta iken “ağlamaya” alışmış olmalıdır. Bu bizde sermayenin “gizlenme” usullerinden sonuncusudur.

Dondurmacı Yusuf Ağa’nın sattığı adı “PALİZE” olan, “bayramın OLMAZSA OLMAZI 

-tatlı desem yanlış olur-, TATSIZ - dan tatmadan da bayramın tadını alıp, zevkine varamazdınız. 

Rahmetli Emin Nori (Nuri) gencecik biriydi. Tezgahı bayram yerinin tam ortasında Ezancı’nın karşısına düşen, gölgece bir yere denk, bir yere yakındı. Tanesi beş kuruştan satılan “çikolata” yalnız onun tezgahında satılırdı.

Şimdi sırada, -harçlığı bitmeye yüz tutmuş çocuklarda.

Onları da ”Somatacı Nihat (Cahit’in Bobası)” sünnetlerdi.

Onun otobüsü yerli kasadır. Orijinal kapakları karda kışta motoru ıslanmaktan korur. Öndeki bir delikten sokulan lövye ilk hareketi sağlar. O delikten sokulan demir bir lövye kimde ise, muavin kimdir anlarsın. Yoksa Taraklı’da -gereksinim varsa- herkes anında muavinlik yapabilir. O bükük lövyeyi bir döndürmekle motor çalışacaktır.

İşte bu otobüsle Koca Köprü’ye gada (kadar) git ge (gidiş geliş) beş kuruşa” diye duyurulunca, “bayramın tadı” çıkardı.

Bütün günlerinizin Bayram tadında olması dileğiyle.

 

Ahi Naci

#kose-eski #bayram #naci #issever

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.