Hatıralar ve Özlemler...
Taraklı'nın geçmişine dair hatıralar, zamanın yavaş aktığı, insan ilişkilerinin ve komşuluk bağlarının güçlü olduğu bir döneme ışık tutuyor. O dönemin güzelliklerini hatırlamak, bazen bugünün hızlı ve karmaşık dünyasından kaçış için bir pencere aralıyor.
Eskiden Taraklı'da minibüsler, sırayla parkın önünden Geyve'ye yolcu taşırdı. Minibüsler 12 kişilikti ve dolduğunda hareket ederdi. Belirli bir saat çizelgesi yoktu; yolcuların ve minibüslerin ritmi, doğal bir düzen içinde işlerdi. Bu da şehrin sakin ve huzurlu atmosferini pekiştirirdi.
Ankara Caddesi üzerinde Mustafa Çolak’ın elektronik eşyalar sattığı bir dükkan bulunurdu. Mustafa Bey, kaset de satardı ve bu kasetlerin tanıtımını caddeye yayılan müzikle yapardı. Dükkanının önünden geçerken, o dönemin popüler şarkılarıyla dolu kasetlerin reklamı kulaklara çalınırdı.
Kahvehaneler, Taraklı'nın sosyal yaşamının merkeziydi. Her kahvecinin önlük giymesi, müşterilerine gösterdikleri özenin bir sembolüydü. Cadde üzerindeki bakkallar ise adeta bugünün AVM’leri gibiydi; her türlü ihtiyacı karşılayacak çeşitlilikte ürünler sunarlardı.
Cumartesi günleri kurulan pazara, yakın köylerden at ve eşeklerle vatandaşlar gelirdi. Satacakları ürünleri bir gün önceden pazara getirirlerdi. Bu pazarda her kasap dükkanında ayrıca ızgara bulunur ve köfte satışı yapılırdı. Orhangazi Çarşısı'nda kurulan pazarcı tezgahlarında kil, kireç, nalburiye, plastik kova, süpürge gibi çeşitli ürünler satılırdı. Yakup Aşçı, Nail Nalbant ve Katip Rüştü'nün dükkanlarında bu ürünleri bulmak mümkündü.
Yunuspaşa Çarşısı'nda da hayat canlıydı. Foto Şipşak Hasan Özduman’ın kahvesi ve Hilmi Gezer'in küçük dükkanı, mahallelinin buluşma noktalarındandı. Ayrıca Hasan Kalaycı’nın küçük helvacı dükkanı ve lokantası vardı; buralarda lezzetli tatlar sunulurdu. Eskiden birçok kundura tamircisi de vardı; ayakkabılar özenle tamir edilir, sahiplerine geri verilirdi.
Çarşıda çöpler merkeple toplanır, çarşı pırıl pırıl olurdu. Cenazelerimiz omuzda taşınır, yolda sürekli rahmet dilenirdi. Tarihi çınar ağacının altında Kırkpınar güreşleri öncesi yağlı güreşler yapılır, güreşçiler Taraklı'ya gelirdi. Ünlü sanatçıların konserleri olurdu. Düğünlerimiz çok güzel olurdu, çalgılı düğün yapmak adetti. Lokantacı Abdullah Doğan akşam saatlerinde ızgarasını yaktığında Ankara Caddesi'ni mis gibi ızgara kokusu kaplardı.
Lokantacı Ali Özkaraca ve İrfan Doğan'ın mekanlarında cümbüş, klarnet ve darbukalı müzik eşliğinde eğlenceler düzenlenirdi. Taraklılılar bu eğlencelerde keyifle vakit geçirirdi. Klarnetçi Necati Çamdibi'nin ustalıkla çaldığı klarnet sesi bu anılarda önemli bir yer tutar.
Beypazarı'na giden havuç kamyonları, akaryakıt tankerleri ve köylerden Adapazarı'na saman satmak için giden traktörler esnafın can simidiydi. Sabah erkenden dükkanlar açılır, esnaf kapısının önünü sular ve süpürürdü. Geceleri turşu, mısır, kestane ve lahmacun satan çocuklar olurdu. Mahalleler arası futbol maçları yapılırdı. Pırıl pırıl akan Göynük suyuna yüzmeye gitmek en büyük eğlenceydi. Temmuz ayında Kocaeli Fuarı'na Taraklı'dan özel araç kalkardı.
Eski Taraklı'yı özlemek, o dönemin basit ama anlamlı yaşantısına duyulan hasretin bir ifadesi. Zaman değişse de, bu anılar ve yaşanmışlıklar, Taraklı’nın ruhunu ve tarihini yaşatmaya devam ediyor. Bu yazı, hem eski günleri yad etmek hem de bugünün karmaşasında bir an durup geçmişe bakmak isteyenler için bir hatırlatma niteliğinde.
Belki de eskiye duyulan bu özlem, bugünün koşuşturmasında kaybolmuş değerleri yeniden hatırlatır ve yaşatır. Eski Taraklı’nın samimiyeti, komşuluk ilişkileri ve basit yaşantısı, hepimizin içinde bir yerlerde yaşamaya devam ediyor.
Geçmişe dönük özlemlerimiz çok. Yazacak çok şey var. Ve yazmakta büyük keyif. Önümüzdeki hafta tekrar buluşmak üzere. Sağlıklı ve huzurlu günler dilerim. Haftaya görüşmek dileğiyle, hoşça kalın.