Çay Ocağının Kalbinde Şaban Erkal ile Bir Söyleşi
Taraklı'da, Ankara Caddesi'nin ortasında yer alan bir çay ocağının kapısından her giren, sadece bir bardak çay içmek için değil, aynı zamanda yıllardır süregelen bir geleneğin parçası olmak için gelir. Bu geleneğin temel taşlarından biri, merhum Faik Karakaş Amca tarafından atılmış ve sonrasında 30 yılı aşkın süredir çay demleyerek, sabırla sohbetleri dinleyen, müşteri memnuniyetini her şeyin önünde tutan Şaban Erkal'ın işletmeciliğiyle varlığını sürdürüyor. Ben de, bu geleneğe tanıklık edenlerden biriyim. Yıllardır bu çay ocağının sabit müşterilerinden biri olarak, buradaki sohbetlerin sadece gündelik hayatı renklendirmekle kalmadığını, aynı zamanda yazılarıma ilham kaynağı olduğunu gururla belirtebilirim. Özellikle son zamanlarda yazdığım nostaljik yazılar büyük ilgi gördü. Çay ocağında geçen zaman, pek çok insana geçmişi hatırlatıyor, bu da yazılarımın ilhamını besliyor.
"Çay Demlemek Bir Sanattır"
1966 doğumlu olan Şaban Erkal'ın hayatı, tıpkı çayının kendisi gibi sıcak ve samimi. Çay ocağı işletmeciliği onun için sadece bir meslek değil, bir yaşam tarzı olmuş. Ancak, bu yola nasıl adım attığına baktığımızda, işlerin biraz daha farklı olduğunu görürüz. Genç yaşlarda inşaat işlerinde çalışmış, yurt dışında uzun yıllar işçilik yapmış. Ardından Taraklı'da kahvehanelerde garsonluk yaparken, bir gün çay ocağı işletmeye karar vermiş. Ve o günden sonra, işin sadece müşterilere çay sunmak olmadığını, onların kahvelerine sohbeti de katmanın gerekliliğini fark etmiş.
Çayın her damlasında emeği olan Şaban Erkal, çay demlemenin ve kaliteyi tutturmanın ne kadar hassas bir iş olduğunu vurguluyor. "Çay, her zaman aynı kalitede olmalı. Hangi çayı kullanıyorsanız, ona sahip çıkmalısınız," diyor. Kaliteli çay ve sabırla yapılan demleme işinin altını çizen Erkal, "İyi bir çay ocağı işletmecisinin elinin tetik olması gerekir. Temizliğe dikkat etmek, sabırlı olmak şart," diyerek çay ocağının işletmeciliğinde özverinin ne kadar önemli olduğunu belirtiyor.
"Sobaya Su Döken, Arkadaşım Yunus Doğan’dı"
Bir çay ocağı işletmek sadece çay demlemek değil, bazen eğlenceli, bazen de unutulmaz anılara ev sahipliği yapmaktır. Şaban Erkal’ın anlatırken gülümseyerek hatırladığı bir anısı, Taraklı'nın unutulmazlarından. "Bir kış günü, soba o kadar çok yanıyordu ki, bir müşterim, merhum Yunus Doğan, sobanın içine su döküp söndürmeye çalıştı. 'Bu kadar yanmaz ki' diyerek bizimle şakalaşıyordu," diye anlatıyor. O anı, yıllarca unutamayacağı bir dostluk hikayesi olarak hafızasında kalmış.
"Çevremle Çok İyi İlişkilerim Var"
Şaban Erkal, çay ocağı işletmeciliği dışında çevresiyle olan ilişkilerine de büyük özen gösteriyor. "Müşterilerimle her zaman iyi ilişkiler kurdum. Onları sadece birer müşteri olarak değil, arkadaş gibi görüyorum. Çevremle ilişkilerim de çok iyi. Çay ocağımda sabah kahvaltısı yapan, çayı içen gezginler de olur. Onlar, geldiklerinde masalarını hazır bulurlar ve çaylarını içerek keyifli bir sohbet yaparlar," diyor. Erkal, özellikle Taraklı gibi turizm açısından da önemli bir bölgedeki çay ocağının bu misafirperver tavrıyla sıkça tercih edilmesinin arkasında, işini sevmesinin yattığını belirtiyor.
"İyi Çay, İyi Sohbet"
Şaban Erkal’ın çay ocağı sadece yerel halkın değil, aynı zamanda ünlülerin de uğrak yeri olmuş. Kurtlar Vadisi dizisinin ünlü oyuncusu Gürkan Uygun’un bir sabah Taraklı’da Şaban Erkal’ın çayını içtiğini ve keyifli bir sohbet gerçekleştirdiğini anlattı. "Memati’yi görmek heyecan vericiydi ama bir o kadar da doğal bir sohbet oldu. Çay ocağında herkes kendini rahat hissediyor," diye gülümsüyor Erkal.
Kışın en çok tercih edilen içeceklerden biri ise ıhlamur. Sobanın üstünde kaynayan ıhlamur, çay ocağının kokusunu harika bir şekilde sarıyor. "Kışın ıhlamur, en çok tercih edilen içeceğimiz. O anın kokusu, atmosferi başka," diyor Erkal. Namazdan sonra gelen grup sohbetleri ise bir başka neşeli atmosfer oluşturuyor çay ocağında.
"Çay Ocağında Hayat, Bir Aile Hayatı Gibidir"
Şaban Erkal’ın çay ocağında müşteri ilişkileri, tam anlamıyla bir aile sıcaklığında. Müşterileri, sadece birer misafir değil, birer dost gibi. "Yıllardır buraya gelip çayını içen, gazetelerini okuyan müşterilerim oldu. Bazıları ebediyete göç etti. Ama her birinin yeri ayrı. Çay ocağımda çalışan garsonlar, ihtiyaç olduğunda yardımcı olurlar. Çevremizle çok iyi ilişkiler kurduk," diyor Erkal.
"Çay Ocağının Kazancıyla 3 Çocuk Okuttum"
Çay ocağından kazandığı parayla üç çocuğunu okutan Şaban Erkal, bir işin sadece kazanç sağlamak olmadığını, aynı zamanda insanlara katkıda bulunmak olduğunu da vurguluyor. Oğlu yaz tatillerinde babasına yardımcı oluyor. "Oğlum, yaz tatillerinde gelerek burada yardımcı oluyor. Bu bir aile işidir, bu işin içinde bir yaşam var," diye ekliyor.
"Her Gün Aynı Masada Çayını İçen Alaattin Yalçın"
Çay ocağının bir diğer sadık müşterisi ise Yunuspaşa Camii emekli müezzini Alaattin Yalçın. Her sabah aynı saatte çay ocağının kapısını çalan Yalçın, yıllardır gelenek haline getirdiği bu alışkanlığını sürdürüyor. Gazetesini alıp, her gün aynı masaya oturuyor, çayını içiyor ve keyifle günün haberlerini okuyor. "Burası benim ikinci evim gibi oldu," diyor Yalçın. Çay ocağında geçirdiği her an, ona bir huzur kaynağı sağlıyor. Yalçın’ın çay ocağındaki sabırlı ve düzenli sohbeti, zamanla bir geleneğe dönüşmüş ve birçok müşteriye de örnek olmuştur.
"Bulmaca Tutkunları ve YENİGÜN Gazetesi"
Çay ocağının bir diğer renkli müşteri grubu ise bulmaca tutkunları. Öğleden sonra çaylarını yudumlayarak gazetelerde bulmaca çözmeye başlayan müşteriler, bazen birbirlerine ipuçları vererek bu keyifli etkinliği paylaşıyorlar. Ayrıca, YENİGÜN Gazetesi tutkunları da çay ocağının sakin atmosferinde gazete okumayı çok seviyorlar. Burada kimse kimseyi rahatsız etmez; herkes kendi dünyasında kaybolur. Ayrıca, çay ocağının televizyonu da gündemin nabzını tutan haber bültenleriyle sıkça açılır. Çay içilirken izlenen müzik programları ise o ortamın sıcaklığını daha da artırır.
"Çay Ocağının Sohbet Geleneği ve Merhum Taraklılı Büyüklerimizin Hatırası"
Bu çay ocağının sohbet geleneklerinde merhum Muzaffer Gezer,merhum Talat Karaltı,merhum Mehmet Tepe,merhum Mustafa Gürkan, merhum Hasan Pilavcı, merhum Vecdi Gürkan, merhum Kadir Erbaş, merhum Osman Nalbant, merhum İsmail Çelik,merhum Nevzat Armağan ve pek çok ebediyete iltihal etmiş Taraklılı büyüklerimizin sohbetlerine tanıklık ettiğimi belirtmek isterim. Bu sohbetler, yalnızca kişisel hatıralardan ibaret değil, aynı zamanda Taraklı'nın kültürel mirasının bir parçasıdır. Faik Karakaş Amca'nın başlattığı bu gelenek, yıllar içinde zamanın nasıl akıp gittiğini ve yaşamın küçük ama değerli anlarını hatırlatıyor.
Sabırla okuduğunuz için teşekkür ediyorum.
Haftaya tekrar keyifle okuyacağınız bir makale ile görüşmek dileğiyle şen ve esen kalın.