En Temiz Kazanç
Kuran’da, insanın kimseye muhtaç olmadan hayatını sürdürmesi, çoluk çocuğunun nafakasını temin etmek için çalışıp kazanması ibadet ölçüsünde kutsal ve değerli bir davranış olarak nitelendirilmiştir. Çalışıp kazanma böylesine teşvik edilmiş ve kutsanmış olmakla birlikte, mal ve mülk edinme konusunda çok önem arz eden meşruiyet prensibi, İslam’da esas alınmış; bu prensibe ters düşen hırsızlık, gasp, riba (faiz), kumar ve rüşvet gibi bütün haksız kazanç yolları gayr-i meşru addedilmiştir.
İslam’da tabii ve meşru kazanç yolu, emektir. Bu yüzden Kuran, iş ve emek yoluyla rızk aramayı teşvik etmiş, meşru kazanç yollarının işletilmesini belli kurallara bağlamıştır. Peygamber(as)de en hayırlı ve temiz kazancın, kişinin kendi elinin emeği ve dürüst ticaretle elde ettiği kazanç olduğunu bildirmiştir. Demek ki gerek beden gerekse zihin gücüne dayalı olarak bir mesleğin icrası doğrultusunda sarf edilen emek, çalışmaya dayalı meşru bir kazanç yoludur. Buna karşılık haksız kazanç temin etmenin başlıca yolları ise, emeksiz kazanç demek olan sömürü, hırsızlık, riba, gasp ve rüşvet gibi her çeşit yolsuzluklardır.
Kuran ve sünnette meşru kazanç yolları ile ilgili olarak yer alan temel ilkeler, genel olarak her devir ve dönemin ihtiyaçlarını karşılayacak niteliktedir. İnanmış insanlara düşen görev, bu ölçüler çerçevesinde hareket edip iş ve ticaret hayatının kendi tabii ve meşru seyri içinde gelişmesini sağlamalarıdır. Bu da dinin ilişkileri ve iş hayatıyla ilgili olarak koyduğu açıklık, dürüstlük, güven sözünde durma ve gayr-i meşru yollara tevessül etmeme gibi temel ilkelere bağlı kalmakla mümkündür.
Günümüzde ticari hayat, genelde ikili ilişkiler şeklinde ve kapalı devrede seyretmekte, hukuki müeyyidelerin nüfuz alanı ise oldukça sınırlı tutulmaktadır. Bu durum karnı tok ama gözü aç olan kimseleri, haksız yollardan kazanç temin etmeye sevk etmektedir. Meşru kazanç, ancak helal ve haram ölçülerini bilip bu ölçüleri aşmamakla elde edilebilir. Aksi halde kazancında dürüst ve duyarlı olmayan, başkalarının hakkını düzenbazca gasp eden, insanları hak ettikleri şeylerden yoksun bırakan zalim kişi ve kadroların, çağdaş soygunları sürüp gider.
Dini bildirimler, edinilen tecrübeler ve yaşanan gerçekler, hak ve adalet sınırını ihlal edip haram lokma ile beslenenlerin ibadet ve faaliyetlerin faydasız, gayr-i meşru yollarla sağlanan kazanç ve kârının da bereketsiz olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Öyleyse meşru kazanç, huzurlu hayat ve temiz toplum için sağlam bir zeminin oluşturulması şarttır. Bunu da ancak ahlaki olgunluğa eren, hak ve haram yemekten sakınan, kendine, çevresindekilere ve Yaratanına karşı sorumluluk duygusuna sahip olan dürüst insanlar gerçekleştirebilir. “ O halde Allah’ın rızk olarak size bağışladığı meşru nimetlerden yararlanın ve iman ettiğiniz Allah’a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun.” Maide 5.88
Nisa: 4/29; Maide;5/90; Buhari, Zekât, 29;Müslim, Zekât,44
Necm: 53/39–41; Müzemmil 73/20 vb.
Bakara:2.188.275;Şuara 26/18183vb.
Bakara:2/282; Nisa 4/32; Necm 53/39 vb.
Buhari: Buyü, 15, Müsned,lV,141
Bakara: 2/275–279 vb.
Maide: 5/88