Doğum Günü
Yalan bir dünyada “realite” diye adlandırılan “fani gerçekler” peşinde koşmak da pek akıl işi değil bence. Ya da “gerçekleri elimizden kaçırmayalım” derken neyi kastediyoruz biz? Gerçek olan ne ki bu dünyada? Sahip olduğumuzu sandığımız evimiz mi, otomobilimiz mi? Sevdiğimizi sandığımız aşkımız mı? çektiğimizi sandığımız çilelerimiz mi? acılarımız mı ya da? Hangi gerçeği taşıyor dünya? Tam olarak nedir sizce realite? “Gerçek” diye bize yutturulan kavram sizin aklınıza neyi getiriyor?..
Bakın mesela bize gerçek diye anlatılan dört mevsim bile bitmiş; yaz-kış geçmiş, baharın “ilk”i de, “son”u da son bulmuş… derken koca 1 yılı yemiş zaman dediğimiz kavram! Zaten ezelden beri yer durur kendi kendini vakit; hiç sönmez yani zamanın kendi kendine çaktığı kibrit. Evet “Beşinci Mevsim” sakinleri; “Beşinci Mevsim” bu gün tam 1 yaşında… Şaka gibi değil mi? Koskocaman bir yıl; içinde dört tane gerçek mevsimi barındıran 1 yıl. Bitmiş, sona ermiş bir yıl ama. Gerçekliğini yitirmiş, sadece yalanla nitelendirilen “hayal aleminde” yaşayacak; hatırlanacak 365 tane koca günü kapsayan gerçek bir yıl!..
Ve realiteden çok uzak görülen “Beşinci Mevsim” diye adlandırılmış ve içinde barındığımız bu duygu mevsimi ise hâlâ içimizde, hâlâ aklımızda, hâlâ kalbimizde; hep bizimle…koca bir yıl geçmesine rağmen son buldurulamamış yalancıktan bir mevsim işte bu! Zaten asıl mazisi 1 yıldan bile daha fazladır beşinci mevsimin; kendimi bildiğimden beri vardır o bende. Ve belki de benden önce bile vukûu bulmuştur başka benliklerde; kimsenin sahip olamadığı başka tarihlerde, başka isimlerle…
Nedir peki “Beşinci Mevsim” dediğimiz bu “zaman üstü” varlığın mayası? Nasıl oluyor da, hakikatle nitelendirdiğimiz sahte gerçekler bile kaybolup giderken elimizden, o hep bizimle kalabiliyor? Yalan olduğu halde, gerçekliğini nasıl oluyor da yitirmiyor?
“Beşinci Mevsim”in mayası hatıralardır desem, belki anlatabileceğim anlatmak istediğim gerçeği. “Beşinci mevsim” varlığının bir kısmını anılara borçludur yani. Mesela gerçek diye inandırıldığımız o dört mevsimi yaşamıştır insan; ama o dört gerçek mevsimi elde edememiştir nedense hiçbir zaman. İnsanın elde ettiği tek gerçek ise, o yalandan ibaret sandığımız “hayal aleminde” yaşadığı; yaşattığı anılarıdır sadece. Bir de o anılarını benim gibi süslediyse duygularıyla, süslediyse dualarıyla; o zaman o bitmesini istemediği nice dört mevsimi bünyesinde barındıran mazisi, bekâya ulaştığında belki yeniden sarar insanın benliğini. O garip “dört mevsim” de ancak o zaman yaşayabilir “gerçek”liğini!
“Geçmişte ve günümüzde ifa ettiğimiz fiiliyatların bütünüdür” demek de yanlış olur “Beşinci Mevsim” için. Fakat bu tanımlama da vardır aslında bu mevsimin içinde. Öyle ki o zaman dediğimiz kavram uçup giderken elimizden, o uçup giden zaman dilimi içerisinde yaptığımız eylemlerimiz kalır bize. İşte bu eylemlerin tümü anılarımızı oluşturur bizim. Bu anılar da “Beşinci Mevsim”in unsurlarından sadece biridir. Yani soyut olduğu kadar somuttur aslında bu mevsim. “Beşinci Mevsim”in bütünleyici unsurları olarak; arzularımızı, hayallerimizi ve en önemlisi dualarımızı gösterecek olursak eğer, belki tam olarak ifade edebilmiş olabilirim “Beşinci Mevsim”in bir süreçten meydana geldiğini. İşte amaçlar da bu süreç içerisinde şekillenir; eylemler bu sürecin içerisinde belirlenen hedefe kilitlenir.
Hedef doğru seçilmişse her şeye rağmen insana yine de verilmiştir “Yeniden Doğma” sansı. Belki çocukluğunuza yeniden dönemeyeceksiniz; gençlik denen o deli poyraz belki bir daha esmeyecek başınızdan… Ama dilerse eğer o tek “Yaratıcı”, o affedici “Allah”; belki yeniden verir bize çocukluğumuzdaki o masumiyetimizi; belki yeniden büründürür bizi çocukluğumuzdaki o günahsız bedene. “Beşinci Mevsim”in bu sitedeki doğum gününde; bu mübarek Mevlit Kandili’nde, yeniden doğmak dileğiyle…
#