Ömür Uzar mı?
Son günlerde en çok konuşulan konu bilim oldu. Önce ışık hızı 300 misli aşıldı. Hemen ardından da insan haritası çıkarıldı. DNA şifresi çözüldü haberleri gündeme geldi. Özellikle genetik şifrenin çözülmesi, bilim tarihinin en önemli olaylarından biri sayıldı.
Bilimsel verilere göre, DNA (Deoksiribonükleik asit) sarmal biçimde bir kimyasal bileşim. Bazlardan, deoksiribor adlı beş karbonlu şeker ve fosfattan oluşan bir şifre. Genlerde bu DNA’da yer alıyor. İnsan vücudunda 75 trilyon hücre, bir hücredeki DNA kodu içinde de 3 milyar gen harfi bulunuyor. Bilim adamları, bu harflerin dizilişini keşfetmek için çabalamışlar ve dev bilgisayarlarda yaptıkları pek çok işlemden sonra bu sonuca ulaşmışlar.
Peki, bu akıl almaz dizilişi oluşu yapan kim? İşte bu sorunun cevabı bilgisayarda değil, vahiy kaynaklı dinde ve ona inanan insanın ferasetindedir. İnsan, sadece dini bilimleri öğrenerek genetik şifreyi çözemeyeceği gibi, bilimde genetik şifreyi çözmekle her şeyi halletmiş sayılmaz. Ne var ki, bazı pozitivistler, insanlık için bilim ve felsefenin yeterli, dinin ise gereksiz ve zararlı olduğunu söyleyerek onu reddederler. Hâlbuki totaliter bilim anlayışı, sadece dine değil, insan gerçeğine ve müspet ilme de aykırıdır. Çünkü insan, genden ve tenden oluşmuyor, onun canı ve ruhu da bulunuyor. İnsan zihni ve ruhu, sırf bilimle yetinmeyeceğine göre o, dine her zaman ihtiyaç duyacaktır. Nitekim son yıllardaki bilimsel gelişmelere rağmen insan ömrünün uzayıp uzamayacağı hala merak konusu olmaya devam ediyor. Peki, çok insan, dinin bu konuda ne söylediğini bilmek istiyor. Kuran’da bu konuyla ilgili geçen anahtar kavram eceldir. Ecel konusu, İslam âlimleri arasında kaderle bağlantılı olarak ele alınmış ve işlenmiştir.
Ecel kelimesi, sözlükte belirlenmiş zaman, muayyen bir müddetin ve ya hayat süresinin sonu gibi anlamlara gelir. Ayrıca kozmik düzenin bozulacağı vakit, ay, güneş ve diğer gezegenlerin düzenli hareketlerin süresinin belirlenmiş olması da bu kelimeyle dile getirilir. Ecel kelimesi, insan ömürleri bağlamında kullanıldığı zaman, ölüm anı ve ömür manasına gelir. Bu yüzden “her canlı varlık için Allah tarafından önceden takdir edilen hayat süresine (tabi ömre) ve bu sürenin sonu olan ölüm vaktine” ecel denir.
Ecelle ilgili ayetlerde, Allah’ın her insan için bir yaşama süresi ve ölüm vakti belirlediği, kendilerine uzun ömür verilenlerin de, ömrü kısaltılanların da mutlaka bir kitapta yazılı olduğu ilahi buyruklara uyanların, tayin edilmiş ölüm vaktine kadar güzel bir şekilde yaşayacakları zalimlerinde ecelleri gelinceye kadar cezalandırılmayacağı, ancak zamanı gelince bir anlık öne alış veya erteleme yapılmayacağı, bildirilir. Yine bu bağlamda bazı insanların hayatlarının ihtiyarlamadan önce sona erdirildiği, bazılarının ise kendileri için belirlenen süreye kadar yaşatıldığı belirtilir. Ayrıca fertler gibi toplumların ve medeniyetlerin de ecelleri bulunduğu yıkılış zamanı gelince bunun bir anlık gecikme ve ileri alınma olmadan gerçekleşeceği haber verilir.
Ecel hakkında merak edilen hususlar daha çok insanların ecelini (ömrünü ve ölüm anını) kimin tayin ettiği, iki ecelin bulunup bulunmadığı ve ömrün uzayıp uzamadığı gibi konular üzerinde yoğunlaşıyor.
Bu hususlar kısaca şöyle açıklanabilir.
İnsan cinsi için Allah tarafından süre anlamında bir ecel tayin edilmiştir. Çünkü ecel, Allah’ın ezeli ilminde ve O,nun mutlak iradesi dâhilindedir. Bunun için ölüm ölüm süresini, ölüm anını ve nedenlerini Allah tespit, takdir ve tayin etmiştir.
İki ecelin olup olmadığı hususuna gelince, Kuran’ın işaretiyle iki ecelden bahsedilir. Zira konuyla ilgili bir ayette “O’ dur balçıktan yaratıp sonra sizin için bir ömür tayin eden; belli bir ecel de kendi katındadır. Ama hala şüphe edip durursunuz” buyrulur. Bu ayetin beyanına göre insan, su ve toprak karışımı bir maddeden yaratıltıktan sonra ona Allah tarafından tekvini (ontolajik) bir ecel tayin edilmiştir. İnsan cinsi için konulan bu ecel, tabii eceldir. Demek ki tabii (eceli kaza) Allah’ın insan cinsi için tayin ettiği maksimum süreye metabolizmanın yaklaşması ve sonra dağılması, hücrelerin ve sistemlerin işlevlerini yitirmesi) dir. Bir mumun yanıp tamamen tükenmesi gibi. Bu ayette birde eceli müsemma ya işaret edilmiştir. Bu metobolizmanın süresini doldurmadan kaza, afet ve hastalık gibi nedenlerden dolayı sona ermesi ya da erdirilmesidir. Mumun yanarken çeşitli nedenlerle sönmesi, ya da söndürülmesi gibi.
Âlimlerin çoğu, bu ayetteki ecel-i müsemma’yı kıyamet ve ya ölümden sonraki hayat olarak yorumladıklarından onlara göre bununla insanın değil, evrenin eceline işaret edilmiştir. Bu nedenle “canlıların yaşadığı ecel tek olup kesinlikle değişmez. Yani ömür uzamaz ve kısalmaz.
Âlimlerin bir kısmı da insanların iki eceli bulunduğunu ecel-i tabii nin asıl ve değişmez olduğunu fakat ecel-i müsemma’nın, yani Allah’ın ve insanların iradesine bağlı olan ecelin uzayıp kısalabileceğini savunmuşlardır. Onlar, bu gerçeğin Kuran’da insanın organıik gelişme sürecine işaret eden şu ayette açıkça ifade edildiğini söylerler. “sizi Allah yarattı, günü gelince de öldürecek; içinizden kimileri ömrün en düşkün çağına, insanın bildiğini bilmez olduğu yaşa kadar alıkonulur.” İnsan doğar, gelişir, gücünün bilgi ve tecrübesinin doruğuna erişir. Sonra giderek geriler yaşlanır ve nihayet çaresiz bir hale düşer. Burada Allah’ın üstlendiği şey, doğum ve ölüm konularıdır. Çünkü bu ayetteki teveffa ve mevt kelimeleri, ölüm sürecini ifade eder; bu sonucu doğuran insani nedenleri ve önlenmemiş doğal sebepleri değil.
Görüldüğü gibi ömrün uzaması ve kısalması, metabolizmanın tabii süresini doldurmadığı “ecel-i müsemma” alanında olmaktadır. Kuran bu alandaki uzama ve kısalmaya işaret ettiği gibi, bunun objektif, ontolojik ve ahlaki kurallara bağlı olduğunu da belirtir. Nitekim Kuran’da ömrün uzayıp kısalmasının sağlık ve koruma gibi biyoloji kuralları sadece insan iradesine bağlanırken ahlaki kuralları ise ilahi iradeyle birlikte insani iradeye de bağlanmıştır. Mesela Hz. Yunus’un kavmi, ölümü hak etmişken iradeleri ile son anda Allah’a yöneldikleri için ölüm üzerlerinden kaldırılmıştır. Demek ki Allah bireysel ve toplusal ihmal neticesinde oluşan nedenlerden gelebilecek ölümleri, kişinin Allah’a karşı sergileyeceği dua ve sadaka gibi ahlaki davranışlarıyla uzaklaştırabilir. Bunun için Peygamber (as) “komşulara iyi davranmak ve sadaka vermek” gibi güzel işlerin, ömrü uzatacağını bildirmiştir. Bu gerçeğin tespiti belki objektif olarak mümkün olmayabilir. Ama zihni açık ve kalbi diri bir mümin, onu ferasetiyle bilir. Tıpkı, veba hastalığının yaygın olduğu bir kasabaya girmek istemediğinde kendisine “Allah’ın kazasından mı kaçıyorsun”? Diyenlere “evet, Allah’ın kazasından onun başka bir kazasına (kaderine) kaçıyorum” diyen Hz. Ömer gibi…
Şunu da belirtelim ki yanlış ecel ve kader yorumlarından, ihmalden kaynaklanan erken insan ölümlerinin “ ecel” kavramıyla Allah’ın iradesine bağlanmasından en fazla sorumsuz yöneticiler ve ahlaksız kimseler memnun olmaktadır. Çünkü bu yolla onların sorumsuzlukları ve insan hayatına değer vermeyişleri kolayca örtülebilmektedir.
Ecelin, ilahi iradeyi ve ilmi ilgilendirdiği dikkate alınırsa insanlar için önceden belirlenen değişmez ve tabii bir ecelin takdir edildiğini benimsemenin daha isabetli olduğu söylenebilir. Çünkü kişilerin sağlık kurallarına uyup uymayacakları, hayatta ne gibi gelişmelerin yaşanacağı hususu, ilahi bilginin ve iradenin dışında değildir. İnsan ömrünün bir anlamda uzatıldığı kabul edilirse bile insanların ecelleri sadece Allah tarafından bilindiğine göre, ölmeden önce hayatın değerini bilmeleri, hastalanmadan önce sağlıkları korumaları, hastalanınca da tedavi olmaları onların kulluk görevidir.
Sonuç olarak, insanoğlu Allah’ın hayatı yarattığı dili öğrendikçe O’ nun en kutsal armağanının ne kadar harika, güzel ve birde o kadar karmaşık olduğunu daha iyi anlıyor. Dileyelim bir çözülen dil, insan hayatında daha hayırlı ve olumlu gelişmelere vesile olsun. Ama insan ömrü uzatılmaya çalışılırken dünyanın ömrünün kısalmakta olduğu da unutulmamalı. Zaten “ Allah’ın her insan ömrü için takdir ettiği vade gelip çatacağına göre” sonuçta ecel, yine insana en yakın olmaya devam edecektir. Çünkü her gelecek yakındır...
Ecel kelimesi, çeşitli kullanım biçimleriyle Kuran’ın tamamında 56 kez geçmektedir. (Bk. M. Fuat Abdulbaki, Mu’ cemu,I müfehres, s,14-15)
Bak= İbn manzur, Lisanı I Arab XI, 11-13
Bak= En’am 6/2; Rad 13/2; Ankebut 23/53 vb.
Bak= Rum 30/8 Lokman 31/29
Bak= Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi X,380
Bak= Enam 6’2,60 Fatır 35/11. Hud 11/3
Bak=Ankebud 29/53. Mü’min 40/67
Bak=A’raf 7/34, Yunus 10/49, Hicr 15/5
Bak= Al-i İmran 3/145, Fatır35/11, Münafikun 63/11 vb. En’am6/2
Bak= Güler İlhami, Allah’ın Ahlakiliği Sorunu, s,116
Bak=Zemahşeri. Keşşaf, 11,4 Kurtubi, el- Cami’li Ahkamı Kuran, 17.389 Bak= DIA.X ,381
Bak= Zamahşeri. Age, 111,303 Bak= Nahl 16/70
Bak= Güler, İlhami, age, s,121
Bak= Fatır 35/11,Münafigun 63/11 vb.
Bak= Bakara 2/195
Bak= Yunus 10/98 Buhari, Da, avat, 26 Zemahşeri, age, 111,303