Tuncay Engin İle Röportaj
Bu gün yine Hayatımızdan portrelerde Taraklı lı olmayan ama Taraklıyı en az bizler kadar çok seven, bir bürokrat büyüğümüzle sizler için söyleşi yapacağız. 1993–1995 yıllarında İlçemizde Kaymakamlık yapmış olan Sayın Tuncay ENGİN bu ay ’ki konuğumuz. Şu an Ankara’daki, Taraklıda Kaymakamlık yapmış olan üç bürokrattan birisi Sayın Tuncay ENGİN. Makamına girip oturduğunuzda dikkatinizi çeken ilk şey sehpanın üzerindeki Taraklıyla ilgili kitaplar oluyor. Taraklıda devlet hizmetinde bulunup, Taraklıyı unutamayan bürokratlardan birisi Sayın Tuncay ENGİN. Konu Taraklı olunca, bizde bütün söyleşimizi Taraklı hakkında yaptık. Şimdi bu güzel sohbeti paylaşımlarınıza sunuyoruz.
Kimdir Tuncay ENGİN?
Taraklıyı çok seven bir bürokrat, insanlardan bir insan.
Taraklıya geldiğinizde neler hissettiniz?
İlçenin tarihi atmosferi beni olumlu anlamda çok etkiledi. Çünkü geçmişine hayranlık duyan bir insanım. Orada kendi kültürümüze ait mimari, bozulmamış insan yapısı ve doğal güzellikleri beni çok etkiledi. Ve orada hayatım boyunca hep güzellikle anacağım günler geçirmemin bir başlangıcı oldu.
Kaymakam olduktan sonra kura’da Taraklı çıkınca neler hissettiniz?
Bu çok enteresandır. Kura’da İlk olarak kendi doğduğum ilçeyi çektim. Oraya gidemediğimiz için yeniden kura çektim ve Taraklı ilçesi çıktı. Bir arkadaşım orada kısa süreli Kaymakam vekilliği yapmıştı ve bana öve öve bitirememişti. Dolayısıyla görmemiş olmama rağmen oranın çok güzel bir yer olduğunu biliyordum. Bu nedenle kura’da orayı çekmek beni mutlu etti. Taraklıda 1993 yılının Mart ayından, 1995 yılının Eylülüne kadar yaklaşık iki buçuk yıl görev yaptım. Ve oraya elimden geldiğince hizmet etmeye çalıştım.
Nerelerde görev yaptınız?
Daha sonra SİİRT İli, Aydınlar ilçesine tayin oldum. İlginçtir; orası da Güney Doğunun en özellikli ve tarihi değerleri olan 3–4 ilçesinden biriydi. Taraklı gibi güzel bir yerden, yine özellikli bir ilçeye gitmek, Taraklıdan ayrılmanın şokunu azalttı.
Taraklıda eminim unutamayacağınız pek çok anınız vardır. Bunlardan sizin için en ilginç olanı hangisiydi?
Sizinde dediğiniz gibi Taraklıda beni etkileyen birçok olay var. Dolayısıyla hangisini söyleyeceğimi bilemiyorum. Ama bir hafta sonu Kara göl yaylasına ailece pikniğe gitmiştim. Ben oradayken tanıyanlarında bildiği gibi klasik, “asık surat, çatık kaş” tarzı bir yöneticilik yapmadım. Ve bu benim yapıma çok tersti. Sade, kolay kolay koruma ve şoför kullanmayan, işyerine yürüyerek gidip gelen, gençlerle futbol oynayan, büyüklük göstermeyen, halkın içinde insanlardan bir insan gibi yöneticilik yaptım. Zengin-fakir, köylü-şehirli, partili-partisiz ayrım yapmadan “Yaratılanı severiz Yaratandan ötürü” anlayışıyla bütün insanlara kapımı açtım. Ve ulaşılamaz kalıplarının dışında hareket ettim. Yine vereceğim örneğe devam edeyim; Yaylada sivil giyimli olarak çocuklarla oynayan bir haldeyken, çobanlık yapan bir amca yanıma yaklaştı. Tahmin ediyorum Kemaller köyünden Halim Amcaydı. Bana “Sen kimsin?” diye sordu. Bende “Ben Kaymakamım” dedim. Ama inanmadı, garip garip baktı, başını salladı. İnanmamış bir şekilde tekrar sordu. “Kimsin?” diye. Kendini latifeye aldığımı zannediyordu. “Vallahi Kaymakamım amca” dedim, yine inanmadı. Daha önce o köye ziyarete gittiğimi hatırladım. O ziyarete ilişkin ayrıntıları anlatınca doğrumu ki acaba diye düşünmeye başladı. En sonunda da inandırdım. Bu örneği şunu için anlattım. 1990’ların başlarında halktaki Kaymakam algısı, kimsenin kolay kolay yanına yaklaşamadığı, asık suratlı, bağıran çağıran, sert bürokrat şeklindeydi. Böyle bir anlayıştan, bir anda kendisinden bir parça gibi hareket eden Kaymakamı görmek pek çok insanı şaşırtmıştır. Daha sonra Halim amcayla dost olduk. Bunun gibi daha pek çok anı var.
Bilindiği gibi hafızalardan çıkmayan bir orman yangını yaşadık 1994 yılında. Ve siz o zaman ilçemizin kaymakamıydınız. Yangında ilginç şeyler yaşandı. Sizden dinleyebilir miyiz?
O yıl terör örgütünün eylemlerinin de etkisiyle ülkemizde pek çok yangın çıkmıştı. Bu yangınlardan en büyük ikinci yangın maalesef Geyve ile Göl pazarının bazı köylerini e kapsayacak şekilde ilçemizde meydana gelmişti. Hatırladığım kadarıyla 1280 hektarlık alan yanmıştı. Yangın 3-4 gün sürmüştü. Hatta 30 km. ötedeki Göynük ilçesine günlerce kül yağmıştı. Yangın büyüme seyrine girdiğinde bir koordinasyonsuzluk havası hakimdi. Orman teşkilatı yetersiz kalmış, müdahale için gerekli sevk ve idareyi başaramamıştı. Durumun kontrol dışına çıktığını görünce bizzat müdahale etmem gerektiği kanaatine vardım. Orman teşkilatı vatandaşı koordine edemiyor, yangın söndürmeye götüremiyordu. Daha sonra yangın ilçe merkezini bile tehdit edebilecek bir seyre girmişti. Vatandaşın bu işe mutlaka dahil edilmesi gerekiyordu. Daha önce fazla sonuç getirmeyen anonslar yapılmış fakat bu, vatandaşı yeterince harekete geçirmemişti. Belediyenin anons merkezine gittim. Yangının ilçe merkezini de tehdit eder bir seyre büründüğünü, Taraklıyı seven hiç kimsenin sorumluluktan kaçmaması gerektiğini, kadınlar gibi köşelere saklanmamasını, birazda duygusal ve sert bir üslupla anons ettim. Ve herkesi meydana beklediğimi söyleyerek anonsu bitirdim. Yaklaşık 10 dakika sonra yüzlerce beklide binlerce Taraklı lı oraya toplandı. Belediye Başkanı ve ileri gelen Taraklı lı arkadaşlarla birlikte meydanda sevk ve idareyi gerçekleştirdik. Traktörler, kamyonlar ve erzaklar sistematik bir şekilde yangın bölgesine sevk edildi. Bende bizzat yangın bölgesine gidip söndürme çalışmalarına katıldım. Çok başarılı bir çalışma oldu. Yangın daha büyük zararlara yol açmadan söndürüldü. İlginçtir ki yangının söndürülmesinde ki çabalarımız komşu İl’in Valisi tarafından teşekkür mektubuyla değerlendirilmesine rağmen, Sakarya Valisince kuru bir teşekkür bile esirgendi. Ama önemli olan elbirliğiyle neler yapılabileceğini göstermemizdir.
Şu an ki Hükümet konağında sizin katkılarınız şüphesiz ki çok büyük. Mümkünse birazda bundan bahsetsek diyorum.
Hükümet Konağını yerinin tespiti, yerin satın alınması için gereken paranın bulunması ve satın alınması, Vali Bey’den söz alınması ve Vali Bey ikna edilerek Özel İdarelerin Hükümet Konağı yapımı gibi bir görevi olmamasına rağmen “İş hanı” adı altında yaptırılması safhalarının tamamında katkım olmuştur. Hatta Hükümet Konağı projesinin seçimi dahi tarafımdan yapılmıştır. Bunu sağduyu sahibi herkes çok iyi bilir. O zaman için yerin satın alınmasında bir kuruş dahi katkısı olmayanların “Hükümet Konağını ben yaptırdım” demeleri çok komik geliyor bana. Ama önemli olan işin olmasıdır. “Balık bilmezse Halik bilir” diyerek bu konuyu kapatalım.
Birde son yıllarda, gittikçe Taraklının gündemi haline gelen Meslek Yüksek Okul’u sorunu var. Olacak mı? Olmayacak mı ’dan ziyade, ne getirecek ne götürecek tartışması var. Siz ne düşünüyorsunuz bu konu da?
MYO bence Taraklıya mutlaka yapılmalıdır. Restorasyon ve takı tasarımı gibi bölümler açılmalıdır. Taraklının nüfusu azalıyor. Ve sanayi kurulma ihtimali de azdır. Bu nedenle yüksek okula gelecek 300–400 öğrencinin İlçeye sosyal, kültürel ve ekonomik olarak ta çok büyük katkılar sağlayacağını düşünüyorum. Bu konuda da emeğe geçen herkese teşekkürler ediyorum.
Sayın Başkanım bu güzel söyleşi için Taraklı, Taraklı Ajans ve kendim adına sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Bizleri birazda olsa maziye götürdünüz. Son söz olarak neler demek istersiniz?
Son söz olarak; bütün dostlara, güzel insanlara kucak dolusu selam, saygı ve sevgilerimi gönderiyorum. Bir iki ay içinde ilçeyi ziyarete geleceğim.
Sizlere de çalışmalarınızda başarılar diliyorum TARAKLI AJANS ailesi olarak ve bana bu güzelliği yaşattığınız için teşekkürler ediyorum.