Kuran’ın Bize Yüklediği Sorumluluk
Şayet Kuran’a dikkatlice bakarak ağır sorumluluklar içeren, ancak çok önemli ve onurlu olan bir vazifenin bizlere de tevdi edildiğini görürüz. Bu vazife hayatımızı ve dünyamızı İslam’a göre yeniden yapılandırma vazifesidir.(3/85, 104 vb.). Çünkü Allah’ın muradı, İslam’ın asli şekliyle ve uygulanır biçimde insan hayatında yer almasıdır(2/21, 108 vb.). Bu da Kuran mesajını peygamber örneğini izleyerek yeniden hayata taşımakla gerçekleşecektir. Çünkü Kuran’ın insana yüklediği bu ağır sorumluluğu hissedip gereğini hakkıyla yerine getiren Hz. Peygamber(S.A.V) olmuştur. O,bir hadisinde; “Hûd ve kardeşlerinin kendisini ihtiyarlattığını” söylemiş; Hûd suresinin neresinin kendisini ihtiyarlattığı sorulunca da “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol”(11/112) mealindeki ayetin yüklediği ağır sorumluluğun kendisini ihtiyarlattığını belirtmiştir. Çünkü buradaki doğruluk(istikamet) “hak ölçüsünü aşmamak, hayatı İslam’a uygun şekilde yaşamak, kulluk yolunda Kuran’ın irşadı ile yürümek, söze yalan işe de hile katmamak anlamına gelmektedir. Buradaki emir de itikadi ve ameli hükümlerin tamamını kapsamakta, başta tevhid inancındaki kararlılık olmak üzere insanın bütün yükümlülüklere riayet etmesini, üzerine düşen görevleri hakkıyla yapıp Allah’a kulluk yolunda ilerlemesini ifade ermektedir. Bu yüzden O, “rabbimiz Allah’tır diyerek iman eden insanlardan önemli bir bölümünün daha sonra inkâra saptığını” söylemiş; ardından da “Her kim tevhid inancına sahip olarak ve sadık kalarak ölürse işte gerçek doğruluk üzere olan odur” buyurmuştur. (İbn Kesir, Tefsir, V,173). Bütün bunlar, tevhidin dille ifadesinin önemli olmakla birlikte yeterli olmadığını, ayrıca onun ikame edilmesi gerektiği mesajını vermektedir. Öyleyse bütün mesele bu sorumluluğun bilincinde olup gereğini samimiyetle yapmaya çalışırsak, gücümüzün tükendiği yerde Allah’ın yardımı imdadımıza yetişecek, O’nun yardımı ve gücü geldiğinde de aşmaya güç yetiremediğimiz engeller birer birer ortadan kalkacaktır.