Renkli Kutu
RENKLİ KUTU
Gece olunca ne büyük hayallere daldığımızın farkında mısınız TV başında, bizleri ne kadar esir almış. Ben yeni fark ettim, gecen akşam yapacak bir iş bulamayıp kumandanın esiri olunca anladım. Kamera yaklaşınca Ahmet beye, elindeki kitabı görmek, yanında sehpası, sigarası ne hoştu, birden hizmetçi kahvesini getirdi bizim beyefendiye, sahneye dalmıştım bir an. Kameranın açısı daha da genişleyince camın kenarında kitap okumak, kahve içmek odanın sıcaklığını hissediverdim. Kamera arka plandaydı şimdi, yavaş yavaş pencereyi ve dışarıdaki ağaçları görüntüde görmeye başlamıştım. Camdan, yemyeşil bir manzara ah ne hoştu, ben birde keşke denizde olsa demeye kalmadı, kameralar gösteriverdi. Meğer denize nazır bahçeli bir evmiş Ahmet beyin malikânes.O deri, geniş,süslü koltukta ben oturdum, mükemmel bir kıyafetim vardı, elimdeki sigara pipo oluvermişti, diğer elimde kitabım, kahve saatim gelmişti ve hizmetçim kahvemi getirmişti. Güzel bir evim deniz manzaralı,denizin yosun kokusunu hissetmek, bahçedeki güllerin yaydığı koku ile mükemmel bütünleşiyordu. Bunlara sahip olduğuma göre ünlü bir yazar ya da yayıncı idim herhalde. Kızımın ‘baba’ sesiyle yerimden zıplamışım. Birkaç saniyede ne çabuk değişmiştim. Hayal dünyası aman kalsın derdi de çoktur diyerek evime kendi koltuğuma döndüm. Kızımı kucağıma alıp yağmur kokusunu içime çekerek, yaşamdaki en güzel kokuyu hissetmek bundan güzeli var mıydı, huzurlu evimde idim ve çok mutluydum. Ama yinede eşime birer kahve içelim demeyi ihmal etmedim.Ya sizler bakıyor musunuz çevrenize, kendini o sanatçıların yerine koyan delikanlılara, genç kızlara. Sadece onlar mı Hasan amcam Ayşe teyzem ve kendi kızım, önce kızım demiyor mu bende sihirli olsam, bende şöyle bir sallansam hemen okula gitsem, ödevimi hemen yapsam. Ayşe teyzede o hizmetçili evin hanım ağası, sağa sola emirler veren. Hasan amcam fabrikatör, eve az önce tarladan geldi ama şimdi fabrikatör oluverdi birden, neden kalksın ki TV başından. Ya Soner kahvede çalıştı koca gün ama şimdi altında arabası, güzel bir işi, cebinde parası, beklide her gün yeni bir kız arkadaşı, kıyafet desen modayı takip ediyor. Uyandırmak gerekiyor mu sizce Soner i bu rüyadan, yaşamın bunca sıkıntısı, güçlüğüne rağmen. Düşünün, bende bu arada melek ablama bakayım. Ah melek ablam, bütün gün fabrikada çalışıyorsun, sonra eve gel, yemek, çamaşır, çocuklar derken anca bitirdin işleri, uyudular da çocuklar, şimdi sıra senin. Renkli kutudaki yönetici bayanın yerine geçebilirsin, bak evde çocuklara bakıcıda tutmuşsun, ev işi derdi de yok, o temizliği de, ütüyü de yapmıştır. Koca derdi de hiç yok o zaten Avrupa da iş seyahatinde, az önce seni cepten arayıp ne kadar sevdiğini süslü kelimelerle anlattı. Bu gece senin, çocukları bakıcı yatırmış, o zaman sen arkadaşlarını arayıp, yemeği boğaza nazır yiyebilirsin, sonrada arkadaşlarınla istediğin mekâna eğlenmeye gidebilirsin. Aman Melek abla uyan çok daldın renkli kutunun hayaline. Bak demedi deme sonra hangi arabayla gitsem, hangi elbiseyi giysem, hangi pırlantalarımı taksam diye dertlenirsin. Bu ne sizin nede melek abla için geçerli, kendi benliğimizi yitiriyoruz ve hiçliğe doğru sürükleniyoruz, bizim olmayan yaşamlarla mutlu oluyoruz. Kendi yaşamımıza dönme zamanı geldiğinde gerçek saf, tertemiz mutluluğu görüp, sıkıntı ve kederlerimizi kendimiz çözdüğümüzde, başarımız ve azmimiz katlana katlana o renkli kutuya bizler yön vermeye çalışacağız. Teknoloji ve renkli ekran tabi ki lazım, her nimetten faydalanmasını bileceğiz, lakin ne eşimizin nede çocuğumuzun TV deki gibi olmadığını, bizlerin güzellik ve zorluklarının bizlere özel olduğunu, bizi biz yapanı bilmek gerektiğini unutmayacağız. Ananem 92 yaşında, hatırlarım ilk TV izlediği zamanları, kendini kaptırır o anı yaşardı izlerken. Yazık dövüyorlar, ah öldü mü yoksa? ne kötü insan derdi gördüğü kişilere. Bu günlerde artık izleyemiyor, hastalandı, yaşlandı iyice. Yaradanım başımızdan eksik etmesin onu. Ama derdi 2 yıl önceye kadar renkli kutuya bakarken, alışmıştı o artık, film oğlum film onlar. Öyle dövüştükleri öldükleri yok, çekim onlar biz izleyelim diye, işi olmayanlar baksın diye derdi. Ananem benim, canım sen var ya mükemmelsin, bir tanesin. Bu yaşına rağmen çok insandan daha sağlıklı düşünüyorsun. Ellerinden öpüyorum.
#