Yeni doğmuş bir bebeğe gösterdiğimiz şefkat ve yarın ölecek bir insana gösterdiğimiz tevazu’u her zaman, her yerde herkese uygulasak hayat ne güzel olur
Yayın: Güncelleme:
Yeni Yıla Serzeniş....
Sıra bende diye kırıtıp durma Bırak nazlanmayı geleceksen gel Öyle sinsi sinsi sırıtıp durma Yüzüme gerçekten güleceksen gel
Helal süt emseydi seni doğuran Artmazdı yurdumda ağıt çağıran Hekimlik hastaya imam çağıran Köylümün halinden bileceksen gel
Acısı az olsun zam kebabının Hazmı zor oluyor ıstırabının Halkıma yüklenen dert hesabının Artan faizini sileceksen gel
Mazlumun feryadı sardı dört yanı Ne zaman dinecek Türk-İslam kanı Cehennem etmeden cennet vatanı Teröre bir çare bulacaksan gel Cemal SAFİ
Tasavvuf Şairimiz, büyük usta Yunus Emre; “Yaratılanı severim, Yaratandan ötürü” der. Gerçektende yüzyıllar öncesinden söylenmiş, bu gün için çok gerekli olan motivasyon edici bir söz değil mi? İnsan, insan olması sebebiyle yaratılanların en üstünüdür. Bu gün; bir iş yapacağımızda, ortaklık söz konusu olduğunda, kısacası bazı hayatsal, sosyal, ekonomik paylaşımlarımızda karşımızdaki insanların, iyi, dürüst, güvenilir olduğuna bakıp, insan kelimesinin önüne, iyi, dürüst, emin, güvenilir, karakterli, namuslu, sağlam gibi vasıfları koyma gereği duyuyoruz. Oysaki insan, insan olduğu için zaten bu vasıfları üzerinde taşıma zorunluluğu vardır. O zaman kötü insan değil yanlış davranan insan vardır demek daha doğru olacaktır.
Günlük yaşantımızda, gerek günü birlik ve gerekse uzun vadeye dayalı öfkelerimiz, kavgalarımız, mücadelelerimiz olmuyor mu? Hep çıkarlar peşinde olmuyor muyuz? Trafikte bile belki de yüzünü bir daha hiç görmeyeceğimiz bir insana sırf önümüzde bir saniye fazla bekledi diye o hiddetle siren çalmıyor muyuz? Oysaki ne gereği var? Apartmanda da aynı değil mi? Apartman sakinleri bazı meselelerden dolayı birbirlerinin kalplerini kırmıyorlar mı? “Yok üst katta oturan çok ses yaptı, yok alt katta oturan müziğin sesini çok açtı”. Elbette ki o davranışlarda yanlış ama bu davranışlara karşı öfkemizde orantı kuramıyoruz. O zamanda öfkeyle kalkan zararla oturur sözünün ne kadar doğruluk payının olduğuna şahit oluyoruz.
Peki bu bağlamda meseleye bir başka açıdan göz atalım. Yeni doğan bebeklere en gaddar insanlar bile kıyamazlar. Bebeği olan bayanlara veya bebek bekleyen anne adaylarına otobüslere bindiğinde yer veririz. Birisine kızdığımızda, onun yeni bebeğinin olduğunu duyarsak vicdanımızda bir rahatsızlık hissederiz. Alacaklı olan birisi borçlu olana son bir tarih verdiğinde, borçlu olan “yeni bebeğim oldu” derse. Alacaklı olanda bir sakinleşme, bir yumuşama olur. Bu örnekleri sokağa aktarmakta mümkün olabilir. Bir baba çocuğu için en kral babadır ve bir babanın yanında çocukları varsa suçlu bile olsa güvenlik güçlerinin tutumu daha farklı olacaktır, olmalıdır.
Aynı şeyi hasta olan insanlara karşı tutumlarımızda da gözlemleyebiliriz. Birkaç aya kadar öleceğini bildiğimiz veya çok ağır hasta olan insanlara davranışlarımız daha mütevazı, daha anlayışlı olur. Hatta onlara beyaz yalanlar söyleriz, moral verme açısından. Eğer yaptıkları hataları varsa görmemezlikten geliriz, öfkemizin sabrımızı yenmesine asla müsaade etmeyiz. Geçmişte yaptıklarını da unuturuz hemen. Gönlümüzde onlara bir acıma hissi doğar.
Ne olur sanki? İnsanlara her zaman böyle davransak, birbirimize karşı hep böyle saygılı olsak hayat ne güzel olur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de dediği gibi “Yurtta barış, dünyada barış” düşüncesiyle hareket etsek, Mevlana hoş görüsü, Yunus Emre sevgisi ve Hacı Bektaşi Veli’nin “eline, beline, diline sahip ol” düsturuyla yaşasak. Siyasi çekişmelerden dolayı birbirimizi yok yere karalamasak, güçler savaşına girmesek, rant elde etmek için birbirimizin kuyusunu kazmasak, yeni doğmuş bir bebeğe gösterdiğimiz şefkat ve yarın ölecek bir insana gösterdiğimiz tevazu’u her zaman, her yerde herkese uygulasak hayat ne güzel olur. Dünya bir şiirdir, yeryüzü de onun bestelenmiş halidir. Önemli olan bu besteyi güzel okumaktır.
bir recete gibi uygulandiginda dertlere deva olacagina inandigim bir yazi kaleme almissiniz,emeginize tesekkur edriz. icimizden gecirip de uygulayamadigimiz seyleri cok guzel dile getirmissiniz. yeni yila bu guzel duygularla girebilmek dilegiyle...
Gül Erdensoy
4.01.2009 / 22:19:57
Ne kadar güzel kelamlardı bunlar. bu güzel sözler her bireyin beynine yerleşse, dünyada ne savaş olur, ne açlık...evlerde mutluluk olur. yoplumda zerre sorun yaşanmaz. ne hakime nede polise gerek kalmaz. barışın , insanlığın , sevginin, mutluluğunu yolu işte Ufuk Şen beyefendinin yazdığı şı kısacı yazıda gizli..yok yok açık açık anlatmış. biraz tevazu, biraz hoş görü. huzurun anahtarı bu işte..yeni doğmuş olana, yada yarın ölecek birine duyulan merhamet hisleri. toplumun genelinde uygulansa ne olurdu? çokmu zor..imkansızmı? tabi hayır. ama kahrolası yenemediğimiz şu devasa egolarımız yokmu. birey yada ülkeler ne fark ederki. herşey egolarımız için. akan kanlar, dökülen gözyaşları hep çıkar için, hep egolar için değilmi. Sen yazmışsın ufuk..anlayana..anlamayana davul zurna az hesabı yani. kalemin daim olsun. güzel yürekli insan
Derya Mengüllü
4.01.2009 / 22:37:05
Dünya'nın dönerken "si" notasını verdiği söylenir. Tanrı bizleri, bu koca evreni yaratırken de müziği kullanmış olmalı. Ve sizin deyiminiz tam da burada dile gelip şahlanacak bir söz olmuş. "Dünya bir şiirdir, yeryüzü de onun bestelenmiş halidir." Aslında insan kavramının ne denli önemli ve paha biçilemez bir değer olduğunu yansıtan bir deyim. Bunca güzelliği, sevgiyi mayasında bulunduran insanın çirkin diye tabir edilecek durumların ana karakteri olması üzüntü veriyor. Asırlar önce ulu ozanların söylediği sözler, şiirler hep insanı ehlileştirmek ve bugüne ışık tutmak, içimizi aydınlatmak adına olmuştur. Hiç kimsenin bu dünyanın kötülüğünden, acımasızlığında yakınmaya hakkı yok. Çünkü o özgün bestenin yaratıcısı olan bizler aynı zamanda bu dünyanın yaratıcılarıyız. Bir postal darbesi ile değiştirebiliyoruz yaşadığımız mekanı ve etrafımızdakileri. Bu yazı tam da bugünlerde kaleme alınması gereken değerlerden olmuş, hocam. Yürenize sağlık, emeğinize sağlık...
zeynep
4.01.2009 / 22:56:04
her bıreyin bir üstünlük savaşı vardır ve bu öünüe geçilemez fevri davranşların ön plana çıkışıyla üstünlük sagladıgmızı düşünerek gösteriş şaklıyle karşımıza acı cektirirz. ve sonucuna katlanırız.oysa biraz aklcı düşünürsek,biraz mantıgmızı çalıstırırsak ,üzülecegimiz ortamlar hiç oluşmaz.anlayış kültürümüzü kendimize işlememız gereklidir.buda omuzatma davranşlarını terk ettigimiz zaman olcaktır.yanı önce kendimiz gelişmelıyız.tebrik ediyorum.saylılar.
Yine takdir-i şayanlık bir yazı.Yine mükemmel bir anlatım, yine duygularımıza tercüman cümleler...Ve yine, yine, yine diyebileceğim ne varsa o. Yüreğine sağlık, kalemin daim olsun. selamlar
Zehra ATASOY
6.01.2009 / 12:53:56
ne kadar güzel.
keşke hayatı bu yazıdaki gibi yaşabilsek.
gelip geçici olan şu dünya hayatında
insan gibi yaşayıp,insanca davranışlarda bulunsak.
hayat zaten zor.Birde biz zorlaştırmayalım.
birbirimize karşı sevgi,saygı ve hoşgörüyü eksit etmeyelim.
çok güzel kaleme alınmış bir yazı.
kutluyorum.
ismail yavuz
6.01.2009 / 15:07:13
biz boyle degildik eskiden, su geldigimiz noktaya bakiyorum Sevgili Ufuk abinin verdigi ornekler gercekten tam yerinde malesef,malesef diyorum cunku aci gerceklerimiz. bazen icinde oldugumuz durumu anlayamiyoruz,yurtdisinda yasadigim icin bazi seyleri daha rahat gorebiliyorum. bizim tahammulsuz davranislarimiz yokmu! yazin Turkiye'ye geldigimde inanin araba kullanmaktan nefret ettim oysa sadece 8 ay olmustu ayrilali vatandan ve o surecte ben arabada gorna oldugunu unuttum ama dondugumde manzara farkliydi. biz kaybediyoruz kendimizi ve kaybettikce asagilara dogru cekiyoruz birbirimizi. butun bunlara ragmen biz duygusal bir toplumuz herbirimiz aslinda bir sevgi insaniyiz sadece bu duygularin aciga cikmmasina izin verelim yeter...
Köksal KARAYEL
6.01.2009 / 16:26:26
Sevgili kardeşim böyle hassas bi konuyla ilgilendiğin için öncelikle çok teşekkür ederim.Malesef artık bizim toplumumuz hoşgörüden öyle uzaklaşmış bi durumdaki gündelik yaşantımızda takip edebilmek çok da zor değil.Bunu tersine çevirmek de bizim elimizde.Verdiğin örneklerdeki hoşgörü insanları da bu toplumdan çıktığına göre çok da umutsuz olmamak lazım.Kalemine sağlık.Sağlıcakla kal...
Faruk Serkan
7.01.2009 / 00:05:45
Toplumun yoksun olduğu hoşgörü anlayışını yeniden kazandırma çabalarınız işe yarar mı, bilinmez ama; bu hissiyattan şuan için mahrum olduğumuz bir gerçek. Bu konudaki temennilerinize aynen katılıyorum.. Ayrıca uslubunuz konusunda da bir şeyler demek isterim ki; yazınızı adeta kana kana içtim, ama doyamadım. Ve öylesine akıcıydı ki; duramadım... yazmadan duramadım :) Yüreğine sağlık Ufuk Abi
SEMİH ATAŞ
8.01.2009 / 00:19:01
Saygıdeğer Ufuk Bey herkesin bazen sessizce içinden düşündüğü ama bir türlü yüzleşmeye cesaret edemediği duyguları bir çırpıda anlatıp silkelenmemizi sağladığınız için size kendi adıma çok teşekkür ederim. Okurken gerçekten neden böyle olduk diye insan kendi kendine sormadan edemiyor. Bunun elbette ki birden çok sebebi vardır ama bence en önemlisi günümüz insanının modern hayatın olağanüstü karmaşası içinde kendine giderek yabancılaşmasıdır.Bu karmaşa içinde insanımız kendini tanımıyor,sevmiyor böylece kendisine saygı duyamaz hale geliyor.Kendisini sevmeyen ve kendisine saygı duymayan bi insanın başkalarını sevmesini nasıl bakleyebiliriz ki?
MiNeCaN
8.01.2009 / 09:01:25
Merhaba Ufuk abi :) Düşünceleriniz yersiz değil elbetteki fakat eğer kötü insan kavramını ortadan kaldırıp yanlış davranan insan dersek, iyi insan kavramıda ortadan kalkar. Kimse iyi değildir. Şuan iyi dediimiz insanlar yalnızca insan gibi insandır. Buda insanları onore etme durumunu ortadan kaldırırmış gibi geliyor bana. Evet tespitlerinizde oldukça haklısınız, yeni anne, yanında çocuğu olan baba yada ağır hasta bir kişi arşısında tanırlarımız daha ,insancıl. Öyleyse eğer öfkemizi sıradan yollarla kontrol altına alamıyorsak bakış açımızı her insan yarın ölecekmiş gibi, her bayan anne adayıymış, her erkeğin yanında da çocuğu varmış gibi görebildiğimiz şekilde değiştirelim ki dünyayaş yaşaanır bir hale gelsin. Ama bence iyi insana "iyi" diyebilmek adına bazen kötülerede kötü diyelim...
SALİH ÖZEN
8.01.2009 / 16:55:59
İYİNİN KARŞISINDA, İYİ OLMAK
GÜZELİN KARŞISINDA,GÜZEL OLMAK
MEZİYET DEGİLDİR.
AST OLAN
KÖTÜNÜN KARŞISINDA,İYİ OLMAK
BİR MEZİYETTİR,
GÜZEL GÜNLER, SEVGİLİ UFUK
A, TURAN
9.01.2009 / 14:30:59
Herzaman olduğu gibi,yine büyük fotoğrafa bakmanız beni şaşırtmadı.Size katılmakla birlikte,şunu da eklemek isterim ki;hayatta herşeyin bir karşılığı var.Siyah-beyaz,güzel-çirkin,iyi-kötü gibi.Hepsini görerek,yerine göre gerekliliğini anlayacak felsefi zeka sende var.... Başarılarının devamı dileğimle saygılarımla.
mehmet
9.01.2009 / 21:55:40
gercekten doğru tespit yapmışsınız ufuk bey.
bulut
23.01.2009 / 00:40:26
insanlar koltuk sevdasını,para sevdasını bırakıp,aynaya baktığında ben kimim ve niçin yaratıldım dese karşıda ki insana elbette saygı gösterir ve onu sever,ama hep günü kurtaracak işler yapdığımız için karşıda ki insana değer vermiyoruz....nezaman idareci olmayı bırakıp yönetici olursak adam oluruz..
Çiğse Balcı
3.02.2009 / 10:36:05
Çok güzel yazmışsınız. İlk eğitim ailede başlar, daha sonra çevre etkisini gösterir, ama ailenin attığı temellerle birey birey olmaya başlar.Çocuk yetiştirirken ahlaklı,vicdanlı,dürüst vs.gibi erdemli vasıfları öğretirken kendi davranışlarımızla örnek olabilirsek. Dediğiniz gibi bu besteyi de güzel okuyabiliriz. Balık baştan kokar. Ne ekersen onu biçersin gibi atasözlerini unutmamak lazım. ne dersiniz?