Yaşamak
Bu akşam yine içimde bir sıkıntı, balkonumdan şehrin ışıklarını seyre dalmışım, ne kadar aydınlatmaya çalışıyoruz, her yönden farklı bir ışık kümesi ulaşıyor, çaresizliğimizi, iç karanlığımızı, yapay ışıklarla mı aydınlatma sevdası bu. Oysaki bahçemdeki ıhlamur ağacı ne kadar sakin ılık esinti ile hafiften kımıldatıyor yapraklarını, havuzdaki su bile durgun, akşamın sakinliğini yaşamak istercesine berrak.
Melahat teyzenin kedisi ise uzanmış kamelyada ki mindere, korkusuzca, dertsiz tasasız, huzur içinde. Bizler ise, bir mücadele, bir savaş kelimesi tutturmuşuz gidiyoruz, bilinmezlere yelken açmışız. Serçecik bile aldırmıyor minnoşa, yerdeki kırıntıları toplarken, gece onları dost eylemiş.
Bizlere ise savaşın diyorlar, her şeyle savaş, işsizlikle, terörle, açlıkla, ekonomik savaş, enflasyonla savaş, yanına da mücadele kelimesi ekliyoruz, ayakta kalma mücadelesi, yaşam mücadelesi. Neden az kullanır olduk sevgi, hoşgörü, saygı, aşk kelimelerini. Bizleri huzur verecek, mutluluğumuzu arttıracak, yüreğimiz su serpecek, zorlu patikalarda yol alırken bize destek olacak kelimeleri hak etmiyor muyuz?
Benim çocukluğumda ise böyle değildi, hele sizlerin ki ise daha muhteşemmiş. Her tarafımız çamur olurdu ama korkmazdık, sadece annemiz için üzülürdük, ona eziyet ederiz diye, şimdi ise fikir beyan ederken korkar olduk. Çelik çomak oynarken, top oynarken çekinmezdik, en çok Ahmet amcanın camı kırılırdı oda bize kızmış gözükür, ertesi gün ise gönlümüzü almasını bilirdi, nede yufka yürekli idi, karıncayı incitmek ten korkardı, aslında, bize kızması ise bize yaşam öğretisinden gelirdi, ya şimdi adım atarken çekinir olduk. Yan komşumuzun erikleri ve kirazları ise, birden canım çekti, ne kadar tatlı idi onlar. Annem bize bağırır çabuk çıkın derken asiye teyze camdan seslenirdi anneme, onlar çocuk ne kadar yiyecekler ki bırak canları çekmiş, biz ise ağacı talan ederdik, ne büyük hoşgörü idi o. Hala tadı damağımda o erikler şimdi bulsak, bulamayız ya iki tane zor yeriz mide telaşından. Hoşgörü özlüyorum, kimse tolerans, müsamaha göstermez oldu karşısındakine. Mahallede kimin çocuğu varsa, mutlaka yemek yemişizdir o evde, ya biri çağırır ya da biz giderdik, yaklaşmaktan onlara, ya da istemekten korkmazdık, severdi mahalleli birbirini, saygı duyardık büyüğümüze, kavga etsekte bir şeker için, küçüğümüzü kollamasını bilirdik. Tanımaz olduk bu zamanda mahallemizi, tanımak isteyende zor bulur olduk.
Bu akşam balkonda otururken özlem vardı içimde, geçmişe dair, layık olabilmek vardı beni büyütenlere, bana öğretenlere, yol gösterenlere. Ve yapmacıklarla dolu olan yaşama isyan vardı.
Yapay aydınlıklar, sanal mutluluklar ise tercih. Aman dostlar ben yokum. Güneş doğmak üzere, yeni bir güne kuşların cıvıltıları ile giriyorum, yaprağa düşen çiğ damlası ile giriyorum, birazdan toprakla buluşacak çiğ damlası ve o kokuyu, toprakla suyun buluşma kokusunu, içime çekeceğim, güneşin ilk ışıkları ile ve inanıyorum başucumda da, ötüşen, öpüşen kuşlar olacak. Sabah çayını içmek isterseniz buyurun, kapımız her zaman okur dostlara açık. Saygılarımla
#