A. Haluk Pektaş TARAKLI AJANS'ta
Bir Selam, Adalet Ve Dostluk Yazısı
Merhaba değerli okuyucular! Bir söz ustası ve düşünce adamı olmadığımızı bilerek, sizlerle doğru algıladığımızı zannettiğimiz bir düşünceyi bağnazlıktan ve önyargıdan uzak kalarak paylaşma adına zaman zaman beraber olacağız.”Hatasız kul olmaz” işaret levhasına devamlı bakarak en az hata yapma gayreti ile, yargılama değil affına sığınarak bu levhayı gösterme, toplum yararına olan her şeyin arkasında durarak “sizin en hayırlınız, insanlara en faydalı olanınızdır” kutsal müjdesine layık olabilme tek amacımızdır. Her türlü eleştiriye açık, hakareti de sineye çekmekle birlikte, kendi adını yazma medeni cesaretinden yoksun, iyi niyet yoksulu fitne ve fesat odağı olanların sözlerini de yürüyenlere ürüyenler olarak tarif eden atasözünü hatırlatırım sadece…
Adalet! “ Zulüm etmemek. Herkese hakkını vermek ve lâyık olduğu muameleyi yapmak. Mahkeme. Hak kanunlarına uygunluk. Haksızları terbiye etmek. Suçluya cezasını vermek.”diye tarif edilmektedir sözlükte..Mülkün temeli olarak bildiğimiz adaleti,ne yazık ki mülkümüzün temeline oturtamadık. Çoğu zaman..Kendimize, başkalarına ve Allah’a karşı adaletli olamadık .Adaletin önüne,nefsimiz,kan bağımız,dostluğumuz,makam mevki ,menfaat gibi ve daha nice engeller çıktı hep..Ve bu nedenle de kendimize,başkalarına ve Yaratıcıya karşı zulüm içinde olduk.Hakkını veremedik…Nahl suresinde (Her cuma hutbe sonunda okunur) insanoğluna yaptığı tavsiyelerin başında adaleti emrediyor Allah.Buradan hareketle yaptığım küçük bir araştırmada insanda ahlakın birinci şartının,olmazsa olmazının adalet sıfatı olduğunu gördüm.O zaman anladım neden mülkün temeli olduğunu… Çünkü adalet kaybolduğunda;huzur,hak,güven,hoşgörü,sevgi ve daha nice güzellikler beraber kayboluyor.Bireyin,ailenin ve toplumun huzuru kayboluyor.Ve boşalan yere ;zulüm, haksızlık,kin,intikam,düşmanlık,hoşgörüsüzlük gibi kötülükler oturuyor...
Başlarken nereden çıktı bu adalet diye düşünenler olabilir. Hani mülkün temeli ya! Önemli, ama aklıma bu düşünceyi getiren bugünlerde değer verdiğim iki dostum nefis atına binmişler adalet yolunda at koşturuyorlar (çünkü ikisi de haklı olduğuna inanarak hak alma mücadelesinde) gibi geldi bana. Ama yol çiğneniyor! Ve çiğnenen adalet yolunda, dikenler, karaçalılar bitmeye gelene gidene de batmaya başlıyor. O taraf bu taraf, haklıya destek adına kavgaya tırnak kaşıma durumuna düşüyor. Doğrusu bu mu? Düşünceme göre her iki tarafın haklılıkları olduğu kadar haksızlıkları daha fazla… Zor mesele benim için! Her ikisi de değer verdiğim, sevdiğim dostlarım..Ama inandığım adalet dostluk tanımıyor ki…
Belediye başkanı Tacettin Özkaraman’ın Kil hamamı sondajı ve çıkan su hakkındaki beyanıyla başlıyor kinayeler, ithamlar ve kavgalar… Bu beyana yorum yazan değerli dostum Ali Asilhan’ın yorum üslubuna ve bazı düşüncelerine katılmak mümkün değil.1.O su orada yıllardır var bir kaplıca tesisini işletemeyecek kadar az. Bir hazine gibi yeraltından büyük masrafla çıkarılan suya elbet sevinilir.2.Bir ticari firmanın böyle bir suyu çıkarmasına edilen masraf Taraklı Belediyesinin mali gücünün çok üzerinde; kaldı ki yapılabilecek tesislerin maliyeti sondajın onlarca katı maliyet. 3.Türkiye’nin hemen her yerinde böyle tesisler kar amaçlı firmalar tarafından yapılır ve işletilir.Çok zengin belediyelerin işlettiği nadir tesisler vardır,her türlü şaibeyle karışık…4.Başkan birçok şeyi yapabilir de siyaset yapabildiğini gören varsa söylesin...
5.Kendini ve etrafını kandırıyorsun sözü, ahlaki noktada kişiye yapılabilecek en ağır itham. Değerli Ali kardeşimin başkan Tacettin Özkaraman’a verdiği cevap da küçük yorumunun genişletilmiş şekli; bana göre böyle olmamalıydı. Kişiye hakaret sayılabilecek tahrik edici ithamlar ki bu konuda kesin hiçbir bilgi yok; her ne kadar masumane öneri yapıldığı söylense de zevahiri kurtarmıyor. Bu yorumlar bana da yapılsa tepki duyardım. Ama Başkan gibi tepkili cevap verebileceğimi de sanmıyorum.
Başkan Tacettin Özkaraman da mizaç ve haline ters düşen tepkiyle cevap vermiş Ali Asilhan’ın sözlerine. Öyle olmamalıydı. Değerli Ali Asilhan amacını aşan ve şık olmayan bir üslup kullanmış dahi olsa O’nu mahcup edecek olgunlukla çok farklı cevaplar verilebilirdi. Sayın başkan da ileri hatta geçerek hücum etmiş ve ödeşmişler hak arama yarışında. Ama dedim ya çiğnenen adalet yolu oldu. Kim kazandı? Bana göre seyircilere söz düellosu gösterisi yapıldı ve kazanma kuşağında bazı şeyler kaybedildi. Haklılık adına haksızlıklar yapıldı. Böyle olmamalıydı. Paçasının söküklüğünü görmeyen birine haber verme adına:-Ne şapşal adamsın kendine baksana, diye iyi niyetle haber verdiğini ifade etmek ne kadar haksızlıksa ; bunun karşısında zoraki de olsa teşekkür yerine :-Ne görgüsüz adamsın be böyle mi söylenir , tepkisi de olgunluk değil.
Dostlarımın affına sığınarak ve haddimi aşmama adına sadece şunu söyleyebilirim: Birbiriyle cebelleşme değil kucaklaşma zamanıdır. Yoksa kazanan sadece nefisler ve şeytandır. Bu nedenle “Kişi kusurunu bilmek kadar arif insan olamaz” sözü gereğince kucaklaşılmalı ve gönüller alınmalı. Hoşça kalınız.