Hisar'ın Esrarengiz Taşları
Seng-i melâmet ile çekin çevreme hisar
Eşkim fenaya vermesin ehl-i selâmeti
Fuzûlî
Hacı anam geçen gece balkondan Hisar’ı gösterip Mustafa, dedi.
- Şuraya bak hele, Hisar’ın eteğinde yeşil bir ışık dolanıyor.
- Evet, dedim; çocuklar çıkmıştır.
- Öyle ama bir aydır, her gece yatsı ezanından sonra bu çocuklar buraya niye çıkar? dedi.
- Bir aydır mı!..
İşte Faruk Serkan’ın sevineceği bir haber, diyerek kendisini aradım. Hisar’a çıktık. Karşılaştığımız manzara ürperticiydi. Önce kimseyi göremedik, sonradan bir elinde fenerle, sıradan bir görünümü taşıyan çehresiyle , 2500 yıl önce burada kale burçları olduğundan, kendisinin de o sıralar kale bekçiliğiyle vazifeli bir askerken, bir savunma savaşı esnasında hisarın taşları üstünde can vermişliğinden bahseden ilginç bir adam çıkageldi.
Önce bir deli intibası yarattı bizde. Yoksa bizi kandırmaya çalışan bir define avcısının, kendini kamufle etme yöntemi midir, diye düşünmüştük. Sonradan anladık ki kendisi gerçekten de uğruna canını verdiği Hisar’ın taşlarını arıyor. Tabii fotoğraf ve dokümanlar gazeteci sıfatından dolayı Serkan’da bulunmaktadır.
Serkan, insanlar bu adama inanmamakla kalmaz, adamcağıza zarar verir, hapishaneyi boylatırlar, onu tımarhaneye gönderirler, müzeye koyarlar diye o sıralar, ısrarlarıma rağmen, Hisar Muhafız’ından bahsettirmedi bana. Şimdi Hisar Muhafız’ı , Taraklı’dan ayrıldığına göre öncelikle bana bıraktığı şu mesajı yayınlıyorum. Sonra da başka bir gün belgelerle kendisini tanıtacağız. Bu arada aşağıda yayımlayacağım mesajını okurken fark edeceğiniz üzere kendisinin çok değer verdiği Hisar’ın taşlarının, Taraklılılar için ehemmiyet taşımaması onu çok üzmüş. Çarşıda sizinle de karşılaşıp içinizden birkaçıyla taşlar üzerinde bir iki kelam edip soru sorduğu olmuştur. Neyse bunu da sizden gelecek katkılara bırakıp burada bir buçuk ay içerisinde Hisar Muhafızı’nın yaşadıklarından küçük bir kesiti aktarıyorum:
Hisar'ın Taşları nerede?
1-
Hisar’ın kaybedilmiş taşlarını arıyorum;
Taraklı’nın yitik sokaklarında geceleyin.
Geceleyin Taraklı’nın sokakları
Müşfik kollarını açıyor;
Kutsal vazifesinin bilinciyle
Mahremini sunuyor.
Karşılığında bir şey öğretiyorum ona:
Hisar, diyorum.
Sizi koruyacak taşlardan yoksunsa
Hisar, hisar değildir artık.
O halde kim kaybetmiş taşları?
Taşlar nerede?
Mademki taşlar yok;
Hisar nerede?
Ve ne kadar yıkık hâne varsa
Şahittir bu sözlerime.
İşte bu berattır ki
Bana bu sokaklarda
Gezme ayrıcalığını sunuyor.
2-
Metruk çatıların altında
Geçmiş zamanın gözyaşlarına dayanamam!
Hiçbirinde taşlara dair bir pusula yok!
Hamamda kendi sesimin aksi,
Camide müezzinin mikrofonu,
Hepsi samıt, taşların akıbetinden.
3-
İzbe kahvehanelerin yılışık yüzleri,
Zamana işkence yapıp
İsteka taşlarını gösteriyor.
Bir zihinsel engelli,
Farklı renkleri dizmenin marifetiyle gururlu,
Yıkıyor bütün taşları masaya;
Yıkılıyor diğerleri.
4-
O-kul çocuklarının meraklı gözlerinde
Arıyorum Hisar’ın taşlarını.
İşaret parmakları sanatsal yontu halinde,
Cansız bir graniti gösteriyor!
Bense Hisar’ın taşlarını arıyorum.
5-
Şeytan sokağında,
Dibek döven kadınlar…
Tokmakları
Peşi sıra vurulurken dibeğe
Cevap verdi bir gelin:
Kullanacak yok bizden
Bu son olsun bu taşı;
Yuvarla ister isen!
6-
Kuz mahallede mezarlık,
Mezarda mezar taşı,
Taşın üstünde rakamlar;
Şundan şunu çıkarlar,
Şu kalır:
El bâki hüvel bâki
7-
Sarıkız bir tepedir.
Bir tepe bir tepede
Ancak ne olduğunu bilir.
Tırmandım Sarıkıza
Fakat erişemedim.
Bağırdım duysun diye;
Sesimi duyuramadım .
Elini bağlamışlar,
Yüzünü dağlamışlar.
Bağlamışlar
Sarı Kız’ı;
Sınırsız(!) hayata…
8-
Tahta köprü üstünde,
Gortlak Tavuk karşımda,
Dedim bari sen söyle;
Hisar’ın taşları nerde?
Cevap verdi derinden:
-İhtiyar gözlerinden-
Benden kimse korkmuyor,
Kocasu’dan içmiyor.
Ya sen söyle Muhafız;
Ölmeden ölünür mü?
Mustafa Özbilge