Kudret-i Koltuk
Kemik yığını biraz
Kurtçuklar, böcekler ve bakteriler biraz da...
Kimlik problemi yaşanıyor, bir alt kimlik var bir de üst kimlik var tartışılan. Kimliğin altı üstü olmaz benim katmanmda, insan insandır işte düpe düz. Katmanımda, kimlikli ve kimliksiz insan ayrımı var. Açılım yaparken üzeri kapanan kimbilir neler var?
Kimbilir neleri var, koltuk kudretiyle ıbrıkçılığı üstünde,1 kendi yangın korkularından başkalarını kavuran ve bununla gururlanan. Sahte mutluluğuyla kaykılan ve kasılı kalan, kalbine kramp girmiştir oysa çoktan...
Kurmaca oyunlar oynayıp kendi kendine, rica minnet diz çökrek ve biraz da yağ hibesiyle yerine getirtdiklerini, kendisi yapmışçasına "kaykılan" neden hep biraz daha üstün gösterir kendisini çakma koltuk kudretiyle, zor-bela insanlığa faydalı işler yapanların ve ya uğraşıp didinip de yapmayanların yanında.
Kafası basmaz - genelde- eline geçen imkanı sonuna kadar kullnarak savurduğu emirlerin doğruluğu veya yanlışlığı, olurluluğunu da akledemez fikri çalınmıştır kendisi tarafından.
Köşede bir eşyadan rahatsız olmaz da, yansımasından binbir bahanelerle rahatsızlık duyar da aynaya kızar. Ah bir de kendi yansımasına bir baksa, kimbilir neler kopar içinden?
Kolay değildi, olmamıştı koşmak koşturmak ve yarışmak bir koşu bandı üzerinde. Oysaki yazık, durduğu yer, en başında başladığı yerde.
Kaf dağına doğru yolculuğa çıkmış da burun, koltukta kalan kısmı unutulmuşluğun kahrını çeker durur. Hele bir de yüksekçe bir yer bulsun, bir de sadece öksürebilip konuşamayan dinleyiciler bulsun; korkarım ben, uçurduğu uçaklardan.
"Kimlik" dedim ya az evvel, bunun oturmuşu da var, oturmamışıda. Karakter deriz hani buna. Adının önüne kefen sarılıyken hiçbir şey ifade etmeyen ünvanlar yazmak niye? Hem kefenin içine, hatta kefenin içindeki cesedinin içine bir ufak kişilik koyup öbür tarafa da götürebilmek varken.
Kağıttan kimlikleri eskimiş, yıpranmış senelere karşı kendisi kadar da dayanamamış insanlar var, kendi içlerindeki kimlikleri kemikleşmiş, dosdoğru, kalbi kırılgan. Karnı açtır belki, ama gözü toktur, onurludur.
Adam gibi adam olanrana lafımız yoktur
Vesselam.
1 Eskiden şehirlerde şebeke suyu yokken şehir tuvaletlerinin dış duvarında suyla dolu 10-15 ibrik sıralanırmış. Tuvalete gelen ibriği alır içeriye girer işi bitince ibriği dışarıya getirirmiş.
Yine bir gün üzerine fazla sıkışan birisi hızla tuvalete koşarak gelir. İbriklerden birini kaparak içeriye yönelir. O sırada orada bekleyen adam, "onu koy, şu beşinci ibriği al!,, der. O da öyle yapar ama bir mana veremez. İçeride düşünür acaba öbür ibriğin suyu değişik miydi neden bunu aldırdı. Çözemez dışarı çıkınca sorar: "Neden o ibriği bırak şu beşinciyi al! Dedin!?,, O da "kardeşim biz burada neciyiz, bırak o kadar hava da bizde olsun?,, der. Görevi olmadığı halde burnunu sokan, kendi arasında gelin-güvey olan, kraldan çok kralcı olanlara "Ibrıkçı" denilebilir