Yurttaş Mehmet Emin
Yurttaş Mehmet Emin dememin sebebi; onun Mehmet Eminliğinin, Yurttaşlığının yanında ikinci derecede kalmasıdır. Veya Mehmet Eminliğinin, Yurttaşlığının altında hep ezilmiş olmasıdır.
O, hep bir Yurttaş olarak tanındı, Yurttaş olarak yaşadı, Yurttaş olarak aramızdan ayrıldı. Mehmet Eminliğini tanıyor muyuz, orası meçhul…
Geniş omuzları, uzun boyu, açık alnı, iri burnu, sert sesi, kan dolu pazıları; Yurttaşlığının ete kemiğe bürünmüş haliydi. Pazıları, birer semboldü…
Onu, üniversitedeyken duvarlara yapıştırılan afişlerdeki, zincirlerini kıran işçiye pek benzetirdim. Proletarya! Kır zincirlerini! Zincirlerinden başka kaybedecek neyin var! Olmayan devrimcilerin Yurttaşıydı sanki. Evet, onun Yurttaşlığının yanında bir de Mehmet Eminliği vardı.
Yalnız başına, bir kamyon tuğlayı veya çimentoyu indirerek, bize neyi kanıtlamaya çalışıyordu acaba? İnsanın namuslu yaşayabilmek için dayanma sınırlarının nereye çıkarılabileceğini mi?
Gece yarısı Cemalettin Hoca’nın evi yanarken, kızgın kerpiçlerin arasından kimin alnı parlıyordu? Ateş mi, yoksa alnı mı yanıyordu Mehmet Emin’in?
Çöteli Mehmet’i, Forson Mustafa’yı yattığı yerden kaldıran onun elleriydi. Yemek kaşığını ağızlarına götüren yine onun parmaklarıydı.
Gitmeden iki de armağan bıraktı Taraklı insanına. İki sevecen kalp: İzzettin ve Ayhan. İnsanlığımızı hatırlatan iki yön.
Herkese emeği geçmiş, herkeste hakkı olan Mehmen Emin Yurttaş için söylenecek sözler onu yüceltemeyecektir. Adına, bir sokağın ismini mi verirsiniz, bir çeşme mi yaptırırsınız bilemiyorum. O, varlığıyla, abide cüssesiyle zaten bir şeyleri bırakıp gitmiştir.
Namuslu insanların kanıtlayacak hiçbir şeyleri yoktur. Onlar, zaten apaçık bir kanıttır.
Allah’tan rahmet diler, ailesine ecir ve sabır dilerim.
Mustafa Özbilge
#