MEB Soykırıma Gidiyor Haberiniz Olsun
Eskiden okumuş insanla okumamış insan arasında fark vardı.
Okumuş insanın oturması kalkması, yürümesi, konuşması, davranışları ‘ne de olsa okumuş adam canım' dedirtecek düzeyde farklıydı.
Zamanla bu fark kapandı ve ardından mektep medrese görmemiş insanların, görenlere göre çok daha kaliteli olduğu bir toplum haline geldik.
Yani ‘kusura bakma amcası, okusun diye şehre gönderdik, böyle oldu geldi' dediğimiz günler başladı.
Mektep medrese görenler, görmeyenlere oranla sosyal hayattan, milli kültürden, değer yargılarından süratle uzaklaşırken, görmeyenler hiç değilse dededen atadan kalma yargılarla, mahalle baskısı ile bozulmadan durabildiler.
Bana, okumuşların, okumamışlara oranla çok daha fazla sigara içtiği, alkol aldığı, daha fazla trafik suçu işlediği, toplumuna ve toplum değerlerine karşı daha çok saygısızlık örneği gösterdiği bir başka ülke gösteremezsiniz.
Bana okumamışların, okumuşlara oranla beden ve ruh sağlığı açısından daha sağlam, daha kuvvetli, daha dirayetli olduğu bir ülke de gösteremezsiniz.
Yoktur…
Sebep? Elbette ki eğitim sistemimiz, elbette ki eğitim sistemimizin çocuklarımız üzerindeki deformasyonu…
Bir eğitim organizasyonunun en temel görevi beden ve ruh sağlığı yerinde nesiller yetiştirmektir. Biz de tam tersi…
Biz bedenen göçmüş, pörsümüş, ruhen psikolojik tedaviye muhtaç nesil yetişiyor.
Neden? Yıllardır bütün ısrarlarımıza rağmen beden sağlığı için adam gibi bir eden eğitim dersi uygulaması, ruh sağlığı bakımından adam gibi bir din eğitim yok da ondan.
Din dersi ve beden eğitimi dersi hep varla yok arasındadır. Biri gelir bu dersleri ikiden bire düşürür, diğeri gelir birden ikiye çıkarır falan.
Oysa bütün eğitimcilerin ortak görüşüdür ki bu dersler başta olmak üzere, ifade ve beceri alanındaki bütün derslerin sayısı arttırılmalıdır.
Ama çocukların yarış atı gibi koşturulduğu, çocukların kaderlerinin iki saatlik bir sınava endekslendiği bu ülkede kime anlatacaksınız.
Sonra bir bakıyorsunuz ortalık ‘kaymakam olmuş ama adam olamamış' örneğindeki nesille dolup taşmış kimin umurunda…
Biliyorum buraya kadar okuduklarınızdan bir şey anlamadınız ve hala bu Afşar yine neye kızmış diyenleriniz hayli fazla.
Şuna kızdım; Milli Eğitim Bakanlığı, beden eğitimi ders saatlerini ikiden bire indirdi ve beden, müzik, resim gibi ifade ve beceri derslerini seçmeli hale getirdi.
Ortalığın beceriksiz, kendini ifade etmekten aciz, haliyle kendine güvensiz, beden ve ruh sağlığı bozuk insanlarla kaplaması anlamına gelen bu değişim bence soykırım niteliğinde bir karar.
Ve bu sadece benim fikrim değil.
İşte Beden Eğitimi öğretmenlerinin ortak fikri ve tavrı;
"Siyasi iktidar, kendilerine siyasi, çevrelerine ekonomik rant sağlamak uğruna, gelecek kuşakların psikolojik, sosyal ve fiziki gelişimlerini hiçe sayarak, Beden Eğitimi derslerini fiili olarak ortadan kaldırmayı hedeflemektedir.
Çünkü mevcut hükümetin, korku imparatorluklarını ayakta tutmak adına, kendine güveni olan, üzerinde yaşayıp suyunu içtiği toprağımdan yanayım diyen, kendini sürüye saydırmayan bireylere tahammülü yoktur.
Biz Beden Eğitimi öğretmenleri olarak; geleceğimiz olan çocuklarımıza kıymayın efendiler diyoruz. Bakanlığı bu uygulamalardan derhal vazgeçmeye çağırıyoruz.
Çünkü bu ülke bizim, gelecek hepimizin.
Ne ülkemizden ne geleceğimizin güvencesi olan gençlerimizden asla vazgeçmeyeceğiz."
Anlaşılan o ki beden eğitim öğretmenliği bu kararın stratejik derinliğinin farkına varmışlar.
Tabi ki bizde desteğimizi esirgemeyeceğiz. İster kendi aralarında, ister sendika çatısı altında hiç fark etmez, nerede ve kiminle olurlarsa olsunlar eylemlerini destekleyeceğiz.
Elbette ki bu sadece öğretmenlerin ve öğrencilerin sorunu değil, bu bir insanlık ve ülke sorunudur.
Herkes bilsin ki, bu derslerin saatlerinin azaltılması demek, beden ve ruh sağlığı yerinde olmayan nesillerin yetişecek olmasının yanı sıra, spordan, sanattan yoksun bir gençliğin yetişmesi anlamına gelmektedir.
Sporda ve sanatta öncü olmayan toplumların hiçbir zaman gelişmesi, çağdaş uygarlık seviyesine ulaşması beklenemez.
Bu uygulamayı gerçekleştirenler istiyorlar ki; dünya çapında sporcularımız, müzisyenlerimiz, ressamlarımız olmasın, ekonomik anlamda nasıl eziliyorsak bu anlamda da ezilelim, eziklik hissedelim ve başkalarına önce hayran sonra da tabi olalım.
Buna izin vermemeliyiz.
Yorumlarını bekliyorum.