Bitmeyen Kavga
Düşünürüm bazen, bunca fitne ve fesat tohumunun ekildiği ülkemde insanımız bu kadar birlikte nasıl durabiliyor diye; bu birliktelik birilerini rahatsız etse de…Bu düşüncem başlıkla çelişki gibi görülse de, aslında anlatmak istediğim o iki kavramın bitirilmek istenmeyen kavgası… Böylesine kavga sebeplerinin organize edildiği başka bir ülke de bilmiyorum. Sağcı-solcu, çağdaş-gerici,laik-antilaik,cumhuriyetçi-irticacı,alevi-sünni,kürt-türk,vs. gibi.
Ne demektir çağdaşlık ? Kelime anlamı olarak aynı yüzyılda aynı devirde yaşayanlar demek olsa da bu anlamda hiç kullanılmadı. Modern olmak mı kast edilen, peki modern olmanın ölçüleri ne ?.Ama kavram bir kesimi yaftalamak,baskı altında tutmak adına siyasallaştırıldı sanki. Mecazi bir anlamı da olmayan söyleyenin düşünce ve maksadına uygun her tarafa çekilebilecek lastikli bir söz. Hatta çağdaş yaşamı desteklemek adına dernekler kuruldu. Hangi tür yaşam çağdaş oluyor ?Bu ülkede yaşayanlardan çağdaş olanlar ve olmayanlar kimler ? Desteklenmeyi hak edenler ve etmeyenler kimler ? Eş anlamıyla “ilericilik” olarak da söylendi.Ama hiçbir zaman net ölçüler ortaya konularak şu tarz düşünce ,anlayış ve yaşam ilericiliktir (çağdaşlıktır) diye tarifi yapılmadı.Laikliğin,irticanın da tariflerinin yapılmadığı gibi.Çünkü bir kavram netleşirse o kavram üzerindeki kavga biter...Korkular yok olur. En basitinden ilk okuldan beri öğretilen laiklik tarifi:din ve devlet işlerinin ayrı olmasıdır dendi ve sonrası bazı yerlerde içki yasağının konulması laiklik karşıtlığıyla, bir adım ötesi,irtica ile daha ötesi de din devleti kurmak isteyen cumhuriyet düşmanlığına kadar götürüldü…Kargaların bile gülmekten sırt üstü düşeceği bir mantıksızlık mantığı…Uzatabildiğin kadar uzat ,laf cambazlığın kadar genişlet…Bugün her kapalı mekanda sigara içme yasağı getirenlere laiklik karşıtı denmedi,denemez de çünkü (çağdaş!) denilen ülkelerde örneği var.Olmasaydı o zaman öğrenirdik ne hain laiklik karşıtı,mürteci ve cumhuriyet düşmanı hükümetlerin elinde kaldığımızı..Bunu da siyasi iktidar yanlısı olduğumdan söylediğim zannedilmesin,muhalefetin takılıp kaldığı konuların dışında dile getirmediği kadar da muhalif olduğum noktalar var aslında.Hep şuna şükrettim; bildiğim bileli hiçbir siyasi görüşün ,ideolojinin etkisi altında kalmadan değerlerim ölçüsünde objektif olabilmeye çalıştım..Çünkü aklımı ve görüşümü birilerine kiraya vererek şablonlarla yaşamayı kimlik kaybım olarak gördüm…Çağdaşlığın karşıtı irtica ! korkunç kelime…Küçükken öcü geliyor diye korkuturlardı,korkardık da ne olduğunu anlayamadığımız o öcüden…Yıllardır da büyük büyük adamları korkutuyorlar,irtica gelir diye..Çocukluktaki öcü büyüyünce irtica oldu..Yalnız irticanın kelime olarak geriye gidiş,eskiye dönüş olarak anlamı olduğunu biliyoruz.Bu anlamda doğal yeme içme sevdasıyla ilaçsız ve kimyevi gübresiz sebze ,meyve yemek isteyenler de gelinen tarım tekniği noktasından geri dönüp irticacı yani mürteci olduğunu bilseler vaz geçerler doğallıktan falan…
Nedir irtica ? Bu kavram da net tarifi yapılamayan ! (doğrusu yapılmayan) birileri için sıfat,birileri için de öcü…Gericilik diye de adlandırılıyor kolay anlaşılsın diye.Yıllardır bu ülkede fuhuş, edepsizlik ve soysuzlaşma peşinde koşarak eski Yunan ahlakını yaşayarak geri dönenler hoş görüldüğü ve ilerici kabul edildiği halde (Kadim Yunan’da aşk tanrıçası Afrodit de fahişelik yapıyor,büyük tanrı Zeus’ün oğluyla evli iken başkalarıyla aşk-meşk yapıyordu mitolojiye göre..) kendi değerlerine,diline,tarihine,kültür ve medeniyetine sahip çıkan,özünü yitirmeden ve yabancılaşmadan çağın teknolojisiyle yaşayarak dinine bağlı yaşamak isteyen insanlara da gerici-mürteci damgası vuruldu. Üzülerek görüyoruz ki ,akla hayale gelmedik her çeşit ahlaksızlığı yaşayanlar “modern” ilerici sayılmakta fakat inanç değerlerini yaşamak isteyen kişiler de çağ dışı gibi gösterilmekte ve ‘’gerici,yobaz,teokratik düzen yanlısı’’ gibi yaftalarla kötülenmektedir. Hatta bunlar içinden ekonomik olarak belli bir yere gelebilenler,bu ülkenin ihracatına azımsanmayacak katkısı olanlar da “yeşil sermaye” diye dışlanmakta ; gerici yapılanma olarak ortadan kaldırmaya çalışılmaktadır. Korkularla yaşatıldık hep yıllardır ve hala da yaşatılıyoruz..Bildik senaryonun değişik versiyonları sahneleniyor hep ;ülkede ne zaman işler iyi gitmeye başlasa “İrtica tehlikesi var,bu mürteciler bizi çağlar gerisine götürecek,toplumun hayat tarzını değiştirecekler” türünden çığırtkanlıklarla sistemin tehlikede olduğu ülkenin elden gittiği yaygarasını koparıyorlar.Özal,141-142 yi kaldırırken aynı 163.maddeyi kaldırırken aynı türküler söylendi.Ne oldu bu ülke komünist de olmadı bölünmedi de.Ama şimdi bu mübarek vatanı bölmeye çalışanlar irtica histerisine tutulmuş paranoyak marazla aynı türkünün nakaratını tekrarlamakta ve cibilliyetsizliklerini örtmeye çalışmaktadırlar…
Fakat gördüğüm o ki : artık bu millet evvelki gibi değil .Günümüz insanı okuyor,anlıyor,analiz ve sentez yapıyor. Bir ideolojinin peşine takılıp gidenler azaldı ,yeni oyunlar sergilense de, sadece sahne ve figüranlar değişti. Biz bu filmleri çok seyrettik…