Rüya
Rüzgârın getirdiği bulutlarla camıma düştüğünde öyle bir rüyadaydım ki, seninle özgürlüğe koşuyorduk, bulutlar bile bize yetişemiyordu. Bedenin ben olmasını yaşıyorduk yalansız ve dolansız, kimseye eğilmeden haykırıyorduk, beraber uyandığımızı, ıhlamurun altında beraber ıslandığımızı, kalplerimizin aynı coşkuyla attığını.
Uyandım birden seninle, gecenin bir vaktinde, sense oradaydın, yanı başımda, ne kadar masum uyuyordun, saçlarının yüzüne düşen kısmını araladığımda, evet iş de o sendin, iyi ki hep yanımda varsın dediğim, beraber ömrün sonunu beklediğim güzelim yanı başımdaydı, rüyanın güzelliğine mi senin burada olmana mı şükretsem ne kadar azdı. Seni uyandıramadım, oysa haykırmak istedim seni ne çok sevdiğimi, iyi ki bedenin ve ruhunun bu odanın içinde olduğunu. Her zamanki gibi sana bakmak duygularıma esir etmişti beni, boşluğa savrulmanın eşiğinden beni alan sen, bana aşkı tattıran sen, beni yaşama kalın sicimle bağlayan sen, uçurumun kenarında elini uzatan sen, iş de buradaydın, o sendin.
En güzel yarınlara beni götüreceğini düşleyerek, bu ömrü senle sonlandırmak ne muhteşem, ne mükemmel, ne şaheser duygu olurdu.
Dokunamadım uyandıramadım seni, söyleyecek binlerce kelime varken, sana seslenemedim. Masumluğun esir almıştı beni. Keşke şarkılar, şiirler yazabilseydim sana. Yazı ve baharı seninle yaşamanın büyüklüğünü beyaz bir kâğıda dökmek ne hoş olurdu. Elimde gitarımla bestelediğim şarkıları söylemeyi ise anlatmak bile rüya gibi duydu.
Ah o toprak gözlerin, yağmurlu buluştuğun da ilkbahara dönüşen gözlerin, kışı gördüğünde hüzünlenen gözlerin, sana vurgunluğumu görebilseydi keşke, bu yağmurla rüzgârın buluştuğu gecede sana hayranlığımı duyabilseydin keşke.
#