Bir Eşek Hikayesi Ve İki Öneri
BİR EŞEK HİKAYESİ VE İKİ ÖNERİ
Değerli okuyucularım; düşünce ve idrakın lafza dökülmesi olan konuş mayı, konuşmuş olmak için kullanmayı israf ve vebal saydığımdan, yazmış olmak için yazmayı da sizlerin vakitlerini işgal kabul ediyorum. Harcadığım kendi zamanımın hesabını nasıl vereceğimi düşünürken, okuyucularımın vebalini yüklenmeyi de göze alabilmek ayrı bir sorumluluk… Daha önemlisi; acizâne paylaşma adına ortaya koyduğu-muz düşünce veya nakillerimizin toplumda bir iyiliğe , güzelliğe ve huzura kapı aralamasıdır amacımız.Lise yıllarında okuduğum Şirazlı Sadi’nin “Bostan-Gülistan” adlı eserlerinden hafızama kazınmış bir cümle:”İyilik ve güzelliğe sebep olan bir yalan; fitneye ve kötülüğe sebep olan doğru -dan iyidir.”diyordu Sadi. Kelamda istikametim olmuş bir söz ! Doğruları ortaya koyduğumuzu zannederken, temkin,dikkat ve üslubun iyi belirlenmesi…”İdrak-i meali bu akla gerekmez.Zira bu terazi bu kadar sikleti çekmez” diyen Ziya Paşa’nın beyitinde muhatabın dikkate alınması önerisi…Ve,“Sen ne kadar bilirsen bil,senin bilgin karşındakinin anladığı kadardır”diyen Mevlana işareti...Topluma sunulan düşüncelerin, daha ölçülü sarf edilmesi , tahrike, kavgaya, huzursuzluğa neden olmamasını gerekli kılıyor.Siyasi ve ideolojik düşünceler de genelde çoğu insanımızın kırmızı çizgileri olarak oluşturulmuş…Tarafgirlik, tarafsızlığımıza şemsiye olmuş…Hak inkar edilmeksizin ! haksızlıkları işler hale gelebiliyoruz.
Bugün içinde bulunduğumuz ortam da böylesi durumlara düşmemizi kolaylaştıracak malzemelerle tezgahını açmış…Dokunarak geçeceğin olaylar bile siyasi fay hattını harekete geçirebiliyor insanımızda...Barış ve kardeşlik enkazının altında kalıyoruz.Bu nedenle, bu kadar yoğun siyaset ortamında, bir eşekle hallenmek seviyesi kaybolan siyasetten daha ibretlik geldi bana...
Bu nedenle,tezgaha takılmadan, lafızda hafif manada ağır olan bir eşek hikayesine bakalım derken sözde ölçüyü kaçırdık lafı uzattık af edile…
Bir gün, bir çiftçinin eşeği kuyuya düşer.Adam ne yapacağını düşünürken, hayvan saatlerce anırır.En sonunda çiftçi, hayvanın yaşlı olduğunu ve kuyunun da zaten kapanması gerektiğini düşünür ve eşeği çıkartmaya değmeyeceğine karar verir. Bütün komşularını yardıma çağırır. Her biri birer kürek alarak kuyuya toprak atmaya başlarlar. Eşek ne olduğunu fark edince,önce daha beter bağırmaya başlar. Sonra,sesini keser. Birkaç kürek toprak daha attıktan sonra, çiftçi kuyuya bakar. Gözlerine inanamaz. Eşek, sırtına düşen her kürek toprakla müthiş bir şey yapmakta, toprağı aşağıya silkele yerek yukarı çıkmasına basamak hazırlamaktadır. Bir süre sonra, komşular toprak atmaya devam edince, herkesin şaşkınlığı altında eşek, kuyunun kenarından dışarı bir adım atıp, koşarak uzaklaşır!
Hayat üzerinize hep toprak atacaktır; her türlü pislik ile.
Kuyudan çıkmanın sırrı, bu pisliği silkeleyip bir adım yükselmektir.
Sıkıntılarımızın her biri bir adımdır. En derin kuyulardan bile yılmayarak, usanmayarak çıkabiliriz. Silkelenin ve biraz daha yukarı çıkın.
Mutluluğun 5 basit kuralını unutmayalım:
1. Kalbinizi nefretten arındırın - Affedin.
2. Düşüncelerinizi endişelerinizden arındırın - Çoğu zaten hiç gerçekleşmez
.3. Basit yaşayın ve elinizdekilerin kıymetini bilin…
4. Daha çok verin.
5. Daha az bekleyin.
* * *
Eflatun’a iki soru sormuşlar: Birincisi;insanoğlunun sizi en çok şaşırtan davranışları nelerdir ?
Eflatun tek tek sıralamış: “Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler.Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler;ama sağlıklarını geri almak için para öderler.Yarından endişe ederken bu günü unuturlar. Dolayısıyla ne bu günü ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarlar;ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.”
Sıra gelmiş ikinci soruya;”Peki sen ne öneriyorsun ?”
Bilge yine sıralamış:”Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın. Yapılması gereken tek şey sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır.”
ÖNEMLİ OLAN, HAYATTA EN ÇOK ŞEYE SAHİP OLMAK DEĞİL, EN AZ ŞEYE İHTİYAÇ DUYMAKTIR.
SÖZCÜKLERLE DEĞİL,ANCAK AYNI DUYGULARI HİSSEDİP,PAYLAŞANLAR ANLAŞABİLİR…
Esenlikler dilerim..