Vilozof Velvesesi
Bir tren istasyona yaklaşıyor. Veda hüznü bürümüş insanlar aceleyle biniyorlar trene; garip bir duygu olsa gerek. Çelişki insanın içerisinde her zaman farkına varmadığı, fesatlık duygusu gibi gizli kalmış canavar.
***
Eski filozoflardan kalma kalıntı düşünce akımlarının rahatça fosilleşmesine izin veremiyoruz ne yazık. Hala aynı tarz düşüncelerin peşinden koşmaya çalışıyoruz, işleyip duran insan beynini kısıtlama ve durdurma çabası gibi. Hani araba lastiklerinin en fazla aşındığı zaman frene basıldığı zamandır ya, onun gibi; pek farkı yok. Çalıştığını sanırız oysa. Birisine veya birilerine iyilikle de olsa tecrübelerinizi anlattığınızda yahut birisinden tecrübeleri dinlediğinizde, o tecrübelerin yeniden kazanımı nasıl ki yeniden yaşayarak oluyorsa, felsefenin de kazanımı aynı şekilde yeniden, bireysel olarak, kişinin kendi beyin zarlarını yorarak düşünmesiyle gerçekleşir. “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok” diyen birçok kendi ilçesindeki köyleri görmemiş insanlar karşımıza çıkacaktır bu dediklerime karşın. Bir şeye inanmanız için, öncesinden inanmamanız gerekir.
***
Kavramlar üzerinde fazla tartışmak saçmalıktır. Kavram, adı üzerinde, tamamen kavramak ile alakalı, izafi bir konudur. Yemeğin tadını tartışıp, onu kapsülleştirmeye çalışmak gibi düşünürsek, yaşamı anlamsızlaştırmak olduğunun farkına varmak zor olmayacaktır. Kavramların tam olarak ne mana ihtiva ettiğini anlayabilmek için, o kavramı ilk ortaya çıkaran düşünürün, o anki her türlü durumunu iyi bilmek gerekir.
***
Maddiyat ve maneviyat aynı şeydir. Ayırmaya ve üzerinde koca koca kalın kitaplar yazmaya gerek olmadığı kanaatindeyim. Metafizik, yani fizikötesi ile mitleştirmek ve gizemlileştirmek yerine ölçülemeyen fizik ele alınarak içerisinde yaşadığımız kâinat ve tüm sistemin aslında ne kadar olağan olduğunu ve muhteşemliğini idrak etmek sağlanabilir. Örneğin, aşkın ne kadar olağan üstü bir duygu olduğu sanısı yerine, beş duyu organı ile beyne aktarılan verilerin işlenmesi sonucu salgılanan hormonların bu hissi meydana getirdiği gerçeğini fark etmek ve bu işlem adımlarının mükemmelliğini incelemek, öğrenmek ve bilmek.
***
Almanca ile sanat bir birine çok uzak, oturmuyor bir türlü dişliler yerine; Fransızca da aynı aslına bakarsanız, boğulmak üzere olan bir insanı anımsatıyor. Bir türlü ahengi yakalayamayan Hindu müzikleri gibi, acayip bir his bile uyandırmıyor insanda boya dökülmüş tuvaller. Absürt sanat pişnde koşup, birbirlerine hava atmak isteyen yandan çarklı bestekârların sapıtıp durduk yere kemanı parçalama isteklerini de notaya dökmüşler nedense.
Akıl-Fikir Sözleri:
• Olmayanı var zannetmek, var olanları unutmaya yol açar. E.Ç.
• Herkesin üç kişiliği vardır; Ortaya çıkardığı, sahip olduğu, sahip olduğunu sandığı. Alphonse Karr
• Ne kadar bilirsen bil, anlatabildiklerin, karşındakinin anlayabileceği kadardır. Mevlana
#