Anneler Melektir....
Sevmek, insanın içinde olan Allah tarafından verilen; ince bir köprüdür.
Bir kış sabahı tren garında beklerken tanıdım.
Gözlerinde yorgun bir ifade, belinde biraz kambur gibi yarı açı eyiklik, biraz hayatla mücadelesinde yıpranmış bir teyze, garın girişinde elinde kocaman bir bavul ve tezgahı yapmaya çalışıyordu. Elinde yarı ıslanmış kutulardan kendine...
Yüzünde soluk bir ifade... Hazırladı tezgahını, önce altına örtüler serdi sonra yazmalar koydu, renk renk tezgahın üstüne inci boncuk türlü türlü bir çok çeşiti sıralayıp tezgahını süsledi.
Yıpranmış ellerinde hayat çizgileri mevcuttu. Dokunsam hayat ellerinde uçacaktı. Öyle acıyla bakıyorduki; gözlerinde buğulu bakışlarındaki acıyı gizleyerek. Düşündüm ” bir annenin şuan evinde olması gerekmezmi? “ diye. Neden burada? Mutlaka bir sorunu var yada evinde hasta yakınları, ne çok hikaye geçti aklımdan...
Soğuk, iliklerime kadar işlemişti üşüyordum. Ben daha genç ve sıkı giyinmişken, bu kadar üşüyorsam bu tezgah yapan teyze nasılda üşümüyordu yada o dertleriyle harmanlanmış olduğundan üşümeyi düşünmüyordu.
Böylesi soru çemberinde, yumuklaşan ellerimde gittim, yaklaştım yanına... Selam kolay gelsin “günaydın” dedim. Başını kaldırdı, bana gülen gözleriyle bir baktı, içimi ısıttı. Yüreğinde hoşgörüsünü gördüm biranda sanki... “ Neler satıyorsun bu soğukta” dedim. “Kızım, ekmek parası” diyebildi... Kısa ve öz cümleyle... “ Neden teyzem evde değilsinde buradasın bir sorunununmu var? “ dedim.
“ Kızım, herkesin bir koşturması var benimde bu yaşta yapabileceğim iş bu... Yaşlıyım ben bir mesleğim yok anca evde bunları yapıyor işliyorum burada satmaya çalışıyorum ” dedi. Ve ekledi “ Bu el emeklerinede artık pek önem vermiyorlar. Gençler sevmiyor anlayan bilenlerde, az para ödemek istiyorlar” diyebildi kısık sesiyle ve hüzünlü ses tonuyla... “ Haklısınız teyzem ama teknoloji birçok yeniliği getirirken el emeklerinide değerini yitirmesine sebep oldu, ama çalışanın yokmu senin tek başınamısın, teyzem ? ” dememle... Konuşmaya başladı, bir su şişesinden bir yudum su alarak... ” Torunlarım var, onlara bakmak ve okutmak zorundayım, ya nedenini sorma işte... “ dedi.
Kızar bir şekilde, o sırada gelen müşterisi’nin istediği eşarbı sardı. Biraz buruşmuş bir paket kağıdına... Ücretini aldı, gülümsedi... “ İlk siftah çok önemlidir. Uğurlu geldin, kız...” dedi güzel gözlerini açarak bana... Gülüştük birlikte; “ Ne güzel, faydalı olduysam ne mutlu bana” dedim.
Gülümsedi... Anlatmaya başladı... “ Torunlarım, annelerini ve oğlumu depremde kaybettiler. İki tane torunum var. Biri kız biri erkek çok akıllı ve çok çalışkanlar... Benden başka bir çok akrabaları var ama herkesinde kendi telaşı var. Kimseden birşey isteyememki; tek arzum benim ömrüm yetene kadar okula gitmelerini sağlayabilmek. Bunun içinde elimden geldiğince çalışıyorum, kızım... “ dedi. O güzel gözlerindeki; hüzünden bir kaç damla emeklerinin üzerine düştü. Sanki ateş, kor düştü tezgaha ve yüreğime... Konuşamadım. Hüzündü, içime çöken ve dilimi kitleyen... Ne desemki; şimdi ne söylesem... O sözlerin yanında ne ferahlatır, bu güzel annenin yüreğini... “ Allah sabır versin, teyzem sana güç ve derman versinki; seninle birlikte bu iki güzel çocuk büyüsün, büyük adam olsun okusunlar, bende katkıda bulunmak için birçok ihtiyacım olmasada tezgahından başka komşu annelere hediyeler aldım bu güzel yürekli annenin yüzü bir nebze gülsün diye... ” dedim. Çok mutlu oldu... Bende ellerini öptüm... ” Anneler günün şimdiden kutlu olsun. Yüreği umut ve güzellik dolu, anne “ dedim. Gülümsedi...
Helallaşarak ayrıldım, tezgahından, içimde buruk bir sevinç ve hüzün ile gözlerim ve yüreğim dolu bir şekilde ağladım. Evime gidene kadar annemi düşündüm ve eve gelince annemin ellerinden öpüp, sarılıp omuzunda bir çocuk gibi ağladım. “ İyiki varsın, annem “ dedim. “ İyiki varsın... Sen meleğim...” dedim.
Tüm anneler melek... Evimizde meleklerle yaşadığımızı unutmayalım, güzel dostlar... Şimdiden annelerin ve anne adaylarının anneler günü kutlu olsun.
Sevgilerim güzel yürekli, dost yüreklere...