Lider Muhammed (as)
Fahrettin YILDIZ
Yayın:
Güncelleme:
Kur’an’da, ona bir devlet kurma ve bu devlete başkanlık yapma gibi bir vazifenin verilip verilmediği net olarak belirtilmemiştir. Ancak onun Medine’de ümmete çekirdek olabilecek yeni bir toplum oluşturduğu ve bu toplumun başına geçip onları yönettiği tarihi ve sosyal bir gerçektir. Ayrıca Kur’an’ın gönderiliş gayesinin, insanlar arasında adaletle hükmetmek olduğunu ifade eden ayetler de buna zemin hazırlamıştır. (Maide 5/ 42; Nisa 4/ 60, 65, 105 vb.) Bu da devletin, dinin temel rüknü olmasa da İslam’ın değer ve ilkelerinin hayatta tam olarak uygulanabilmesi için gerekli olduğunu ortaya koymuştur.
Öte yandan yönetim denilince akla “bağımsızlık, ülke, iktidar, eşitlik, diplomasi ve ticari ilişkiler”le birlikte “yasama, yürütme ve yargı” da gelir. Hz. Muhammed’in oluşturduğu yönetim biçiminin de bu açıdan bakıldığında hiçbir eksiğinin olmadığı görülür. Demek ki Hz. Peygamber’in en büyük sünneti İslam iktidarını gerçekleştirmiş olmasıdır. Ancak onun oluşturup onayladığı yönetim, şekilden ziyade özü öne çıkardığından Hz. Peygamber, sabit ve katı bir yönetim şekli belirlemek yerine, Müslümanlara değişen şartlara uygun olarak dinamik yönetim kurmalarını sağlayacak bir rehberliğin ana hatlarını göstermiştir. Vefatından hemen sonra, başta Hz. Ebu Bekir ve Ömer olmak üzere bazı sahabelerin birçok meselede büyük değişimlere başvurmuş olmaları da ancak bununla izah edilebilir.
Yine Hz. Peygamber vefat eder etmez ashabın hemen devlet başkanı (halife) seçme teşebbüsü, onun ilk nesil Müslümanlarına kazandırdığı yönetim biçiminin tabii bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Çünkü sahabe, Hz. Peygamber’in Kur’an vahyini, önce Allah’ın elçisi olarak sonra da İslam yönetiminin başkanı olarak en mükemmel şekilde hayata taşıdığını çok iyi biliyordu. Bu yüzden onlar, Hz. Peygamber’in miras olarak bıraktığı bu emaneti ondan alıp öğrendikleri usullerle ve çeşitli boyutlarda yerine getirme gayreti içinde olmuşlardır. Diğer taraftan Hz. Peygamber’in çeşitli vesilelerle ortaya koyduğu tasarruflarının tamamı incelendiğinde, İslam yönetim biçiminin temel vasıflarını görmek mümkündür. Bugünkü anlayışla karşılaştırıldığında bunların yasama, yargı ve yürütmeye tekabül eden uygulamalar olduğu görülür.
Hz. Peygamber’in zaferlerle dolu siyasi ve askeri liderliğindeki başarısında, onun üstün ahlakının yanı sıra devlet idaresinin gerektirdiği her türlü taktik ve stratejilere başvurmasının, Allah yolunda malını ve canını gözünü kırpmadan verebilecek kadar iman ve moral gücü yüksek bir sahabe ordusu oluşturmasının, bütün bunlardan sonra Allah’ın yardımına mazhar olma liyakati taşımasının da büyük rolü olmuştur. İşte bu ve benzer sebeplerden ötürü Hz. Muhammed, dünyanın hiçbir yerinde hiçbir liderin bağlılarından görmediği sevgi, saygı ve itaati ashabından ve onların izini takip eden ümmetinden görmüştür, görmektedir, görecektir.
Daha önceki dönemlerde olduğu gibi son zamanlarda da ortaya çıkıp Müslümanların kutsallarına saldıran sonra da bu saldırı hareketini ifade özgürlüğü ile maskelemeye çalışan adi girişimler Hz. Peygambere duyulan sevgiyi ve saygı yok edemeyecektir. Çünkü Müslümanlar, Hz. Muhammed’in peygamberlik vasfı dışındaki bütün fonksiyonlarına sahip çıkarak onun hayatıyla ortaya koyduğu İslami uygulamayı kıyamete kadar yaşamaya ve yaşatmaya devam edeceklerdir. Bu onurlu görevi en üst düzeyde yerine getirmek için de elden ne gelirse onu yapmaktan geri durmayacaklardır. Çünkü Hz. Peygamber İslam’ı ümmetine; ümmetini de İslam’a teslim ederek bu dünyadan göçüp gitmiştir. dünyanın İslam ile yeniden ihyası ise nitelikli Müslümanların ve yetişkin kadroların bu görevi hakkıyla yapmaları sonucu gerçekleşmiş olacaktır.
#