İsrail; Vahşet Ve Katliam Demektir
Filistin’e insani yardım götüren silahsız ve 50 ülke vatandaşlarından meydana gelen bir gurup beyaz bayraklı gemilerle yardım götürürken 30 Mayıs sabaha karşı İsrail komandolarınca ele geçirilerek en az 20 insan öldürülürken 50’den fazla insanda yaralandı. Bu aslında İsrail’in uluslar arası hukuka meydan okuması ve biz Tevrat’ın izinde istediğimizi yaparız anlayışının sonucudur. Yahudilerin insanlık tarihiyle başlayan bu kan dökücülüğü bu olayla bir kez daha tescillenmiş oldu.
İsrail oğulları Filistin toraklarına yerleştikten sonra, kan, gözyaşı, ahlaksızlık ve zulüm eksik olmadı. Kendi peygamberlerini şehit eden bu insan müsveddeleri Hz. İsa’yı çarmıha germekten geri durmadılar. Hz. Ömer döneminde Kudüs fetih edilince uzun dönem Filistin topraklarına adalet ve hak hâkim oldu.
Haçlı seferleriyle bölge yeniden kan gölüne çevrildi. Bölgenin ekonomik varlıklarını talan etmek İçin gelen haçlı yamyamlar binlerce Müslüman’ı katletti. Selahattin’i Eyyübiy’le bölge sulh ve sükûna kavuştu. Ancak geçen zaman içinde feodal yapılar kan dökmeye devam ettiler. Bu arada Türkmen Aşiretleri de Abbasilerle bölgeye gelip yerleştiler. Özellikle Cenin ve Han Yunus bölgesi göçebe Türkmenlerle doluverdi.
Osmanlılar 1517 yılanda Mercidabık Seferiyle başlayıp, Mısır’ın alınmasıyla sonuçlanan harekâttan sonra, Filiskine sulh ve sükûn hâkim oldu
Tam dört asır bu topraklarda münferit olaylar hariç güvenlik hâkim oldu. Birinci dünya savaşıyla başlayan süreçte İngiliz Baflor’ un deklarasyonu ile 1917 yılından sonra bölge yeniden kan gölüne dönmeye başladı.
Dünyaya dağılmış Yahudiler Filistin’e önce parayla gelip Araplardan toprak satın aldılar. Hâlbuki Sultan Abdülhamit; Teodel Herzel başkanlığında ki heyetin “Osmanlını tüm borçlarını silmek kaydıyla” Filistin topraklarını satın almak istemesine karşı “dedelerim o toprakları kanla aldılar ben satamam” demesine karşılık Araplar sattılar ve torunlarına bu ihaneti yaptılar. İşte bu gün karsılaştığımız vahşetin tohumları o zaman atıldı.
Yahudiler; İngiliz himayesinde, parayla satın alma, sindirme, korkutma, öldürme politikalarıyla Arapları bölgeden sürüp attılar. !948 yılında Birleşmiş Milletlerde yapılan oylamayla bağımsız devlet oldular. Büyük İsrail hedefinden vaz geçmeyen Yahudiler öldürmeye, göç ettirmeye dayalı politikalarını sürdürdüler.
1967 ve 1973 savaşlarını kazanan İsrail binlerce Filistinlin sürülmesine neden oldu. Binlerce masum Filistinli öldürüldü.1982 yılında Ariel Şaron komutasında ki Yahudi ordusu yapılan baskınla “Şabra ve Şatilla” kamplarında masum ve çocuk 1500 sivili dünyanın gözü önünde öldürdüler. Batı, Avrupa ve Amerika tam bir çifte standart uygulayarak üç maymunları oynadı. Sözde demokrasi havarisi olan bu güruhlar kıllarını bile kıpırdatmadı.
İsrail; Bir Filistin devletini istemediği gibi Tevrat’ta vaat edilen topraklardan da vazgeçmedi. Bu eli kanlı katiller “Nil’den Fırat’a kadar seni hükümran kıldım” Muharref Tervratın ön görüsünü geçekleştirmek için var güçleriyle çalıştılar.
Harran ovasında alınan topraklar, Musul, Kerkük civarında alınan topraklar en az yüz yıl sonrası düşünülerek ve Tevrat’ın istekleri doğrultusunda yapılmış olaylardır. Bunlar doğru algılanırsa Bölge halkı için yeni bir Filistin oluşmaz. Aksini düşünmek bile zor.
25 Aralık ta başlayan İsrail saldırıları ne yazık ki sözde medeni dünyanın gözleri önünde İsrail Hava, Deniz Ve Kara kuvvetleri tarafında 300 e kadar sivil insan öldürülmüş, yüzlercesi yaralanmış ve suçluda aç suçsuz, Filistinliler olmuştur. 6 aylı bebeler, nineler, dedeler hastaneler vurulmuş ve vurulmaya da devam ediyorlar ABD ve Avrupa da olayları sadece seyrediyor. İnsanlık yeni bir testten geçiyor. İnsanlık Filistinlinin çığlığını duymak zorundadır.
Çıkarılan krizler, Birinci ve ikinci dünya harpleri hep bu köhnemiş, kana doymayan Yahudi düşüncesinden çıkmaktadır. Eğer Tevrat, Talmut ve Yahudi efsaneleri iyi okunursa yaşadığımız olaylar anlaşılır, insanlık bir beladan kurtulur. Aksi halde İsrail daha çok bölgede kan dökmeye devam eder.
İsrail vuruyor, öldürüyor katliam üstüne katliam yapıyor. Sözde demokrasi havarisi; Avrupalılar, Amerikalılar ve utanmaz Araplar bu zulme seyirci kalıyor. Ey Adli ilahi demekten kendimi alamıyorum.
Arap Devlet başkanları da artık uyanıp bu işi diplomasi yoluyla çözmelidirler. Aksi halde Ortadoğuda ve Filistin’de barışın tesis edebilmesi için Gustav Le Bon ‘un Dediği gibi “Osmanlının gelmesini beklemek” gibi bir hayale kapılırız.