Haccın Tevhid ve Vahdet Boyutu
Hak dinin adı İslam, İslam’ın özü de Tevhiddir. Tevhid, Allah tarafından peygamberler aracılığı ile her topluma önerilen doğru ve makbul imanın adıdır. Bu yüzden dinde hiçbir iş tevhidsiz geçerli değildir. Tevhidin dille ifadesi önemli ise de yeterli değildir. Ayrıca onun ikamesi de gerekir. Bu yüzden Kur’an tevhidin ikamesini yüceltmiş ve bu eylemi en büyük ödülün nedeni saymıştır.
İşte hem mal hem de bedenle gerçekleştirilen hac, tevhidin dille söylenmesinin yanı sıra onun fiilen ikamesini de ortaya koymaktadır. Hac dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen Müslümanlara İslam itikadının teorik ve pratik olarak öğretildiği “senelik bir kurs”tur. Bu kursta genel olarak tevhidin anlamı, birliğin önemi ve İslam kardeşliğinin ne manaya geldiği öğrenilir. Çünkü hac, kişinin Allah’a doğru yürümesi, birlik ve İslami düzen gösterisidir. Hacca giden Müslüman, bir ailenin ferdi, bir köyün, kasabanın ve ya şehrin sakini ya da bir devletin vatandaşı olarak ülkesinden ayrılır ama o hac ibadetiyle bir ümmetin ferdi olarak memleketine döner. O, artık deryanın damladan, damlanın da deryadan ayrı düşünülemeyeceğinin farkına varmıştır.
Hac insana daha yoğun bir dinamizm kazandırıp, dini daha üst düzeyde sahiplenme şuuru verir. Çünkü hac ibadeti yapılırken gerek Hz. Muhammed’in gerekse diğer peygamberlerin tevhid mücadelesi verirken yaşamış oldukları acı ve tatlı anılar adeta bir film şeridi gibi hacceden kişinin gözünün önünden geçer. Böylece tevhidin tarihi uzak bir anı olmaktan çıkar yaşanan bir realiteye dönüşür.
Hac vahdeti yani İslam toplumunun Allah’ın dinine hep birlikte ve aktif biçimde bağlılığını ifade etmektedir. Vahdet, Müslümanların İslam’ın temel ilkeleri ve hedefleri etrafında fiilen birleşip bütünleşmeleri demektir. Bunun için hac vahdet mefhumunun fikir halinden fiil haline gelmesidir.
Hac vahdeti sağlayan müesseselerin başında gelir. Dinin pratik yönü sosyal bir boyut kazanmadıkça vahdet gerçekleşmez. İşte Kâbe tevhid mesajının odaklaştığı mekândır. Şirke, zulme ve sömürüye karşı topluca bir kıyam yeridir. Tevhid dininin yeryüzündeki ilk mabedidir. Tevhidin gerçekleşmesi, zinde bir İslam toplumunun oluşması için bir semboldür. Zira oraya gelen Müslümanlar cihan şümul bir iman ve aksiyon beraberliği sergilemiş olurlar.
Kâbe iman birliği şuurunu sürekli canlı tutar, tevhid düzeninin ölümsüz olduğunu ifade eder, tevhidî düşüncenin geleceğe yönelik uzantısını dile getirir.
Ayrıca hac, Müslüman’ı ferdî şuurdan içtimaî şuura ulaştıran, müminleri Allah’ın evinde buluşturup kaynaştıran evrensel vasıflı bir ibadettir. Bu yüzden o, İslam birliğini temin eder, tevhid düzenine sürekli destek sağlar ve dünya barışına katkıda bulunur.
Sonuç olarak Kâbe Allah’ın evi, son dinin kıblesi ve İslamî hareketin yönüdür. Kâbe yapılalıdan bu yana tevhidin biricik sembolü olarak yeryüzünde varlığını korumakta, müminlerin kalbinde tevhidin ilk ve tek mabedi olarak yer almakta, bütün Müslümanlar onu ziyaret edebilmenin hasreti içinde yaşamaktadırlar. Kâbe’yi ziyaret eden mümin onda bizzat Allah’ın gücünü ve tevhidi görecek, O’nun koruduğu ve kutsadığı bir mabedi ziyaret etmenin onurunu ve sevincini yaşayacaktır.
#