Yorgan Yok ki Ayak Uzatalım
Ayağını yorganına göre uzat diye bir atasözü var bizde. Taaa dedelerimizden gelmiş. Dedelerimiz babalarımıza, babalarımız bizlere, bizler oğullarımıza, oğullarımız oğullarına söyleyerek devam edip gidiyor. Yorganın hiç büyümediğini her geçen gün küçüldüğünü gören geleceğimiz nihayet toparlanmış ve sonunda büzülmüş, küçük bir minderin altında topaç gibi çömelmiş beklemektedir. Ne yapsın ki, çarelerin yolları tıkanmış bir yerde yaşamak, hazır olda durmak, emirlere itaat etmek ve ardından riyakârların ve dalkavukların her geçen gün meydanlarda boy gösterdiği bir ortamda yaşamak zorunda bırakılmak. Onurlu bir insan için en zor olan şey böyle bir ortamda başka seçeneği olmadan yaşamak zorunda kalmak. İnsanın büyüklüğü doğruyu seçmede değil, seçme hürriyetinin olmasındadır. Ama bizler değil seçmeyi seçilmişleri bile seçerken bir işe yaramadığımızın bilincinde ve 20 TL. nin hesabını vermek için ordayız. Böyüklerimiz, Böyük Türkiye derken insan gururlanıyor adeta. Ancak bu Böyük Türkiye de yaşam şartları aynı değil. Ne demiş Rahmetli Büyük Üstat Necip Fazıl “Allah’ın on pulunu, Paylaşa dursun on kul. Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa, Yaşasın kefenimin kefili kara borsa”. Öyle bir düzen kurulmuş ki, emeğinin hakkı, hak etmeyenin hakkından daha az. On lira çalmanın dokuz lira cezası olan bir yerde neyi halledebilirsiniz ki. Her yedi yılda zaman aşımıyla suç işleyenlerin suçları bağışlanıyor ise, vicdanlarda bağışlanmalar beddualarla sessizliğe bürünmüş olarak hayat sürdürülüyorsa, işin sonu vahamet demektir. “Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır" Hadisi- Şerifi-i aslında insan olan için her şeyi anlatıyor. Erdemini kaybeden toplumlar için tabii ki bir his doğurmaz. Çünkü onlar menfaatinin esiri olup üç kuruşluk hayata kendilerini adamışlar ve fırıldaklarını çevirmektedirler. Hep diyorum ki, iyi ki ahiret var. Yoksa insan olmanın başka bir manası kalır mıydı? Mazlumların, yoksulların, ezilmişlerin, haksızlığa uğramışların hakkı nasıl alınacaktı. Haklının gücü yok edilmiş, güçlünün hakkı savunula gelmiş. Günümüzde en zor iş haksızlıklara karşı durabilmektir. İnsan onuru ve şuuru da burada yatmaktadır.
Evet dostlar,
Ömrüm boyunca hep hakkı savunmaya çalıştım. Gönlüm hep mazlumlardan yana oldu. Güçlülerin koltuğu altında bende bilirdim sümüklü böcek gibi yaşamayı. Ama o zaman insan olmanın onurunu yaşayamazdım. Yatağıma yattığımda uyuyamazdım. Ya uyku ilacı alıp uyumam, ya da sarhoş olup sızmamla geçecekti gecelerim. Uyandığımda kâbus görerek kalkacaktım yatağımdan. Ben iyi niyetle verdiğim mücadelemin verdiği huzurla yaşıyor ve o huzurla da uykumu uyuyorum. Gece yarıları uykum bölündüğün de, yine yoksullar sokakta kalmışlar aklıma geliyor Elhamdülillah. Er geç her nefis ölümü tadacak ve yaşadığı hayatın hesabını verecektir.
Evet değerli dostlar, yaşadığımız bu coğrafyada birilerinin minderleri yorgan olurken, birilerinin yorganları da minder oldu. Bazılarının ki de kayboldu gitti. Minder bulamayanların sayıları her geçen gün çoğalırken birilerinin yorganları da her geçen gün büyümeye devam ediyor. Bu işin sonu nereye varır ben bilemiyorum. İşsizlik hem üst seviyede hem de alt kesimde artmaya başladı. Bu her geçen gün artacak. Bunu hep beraber göreceğiz. Geç alınan tedbirin tedbirsizlik olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak üç kuruşluk keyiflerimizin de bozulmasını istemiyoruz. Keyiflerinin bozulmasını istemeyen beyler; yarın ülkemizin keyfi kaçınca bakalım hangi önermeyi sunacaklar.
Ülke insanı huzur içinde olmadan huzur içinde yaşayanlara diyeceğim hiçbir şey yok. Sadece Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek’in şu dörtlüğünü buradan aktarmak istiyorum.
“ Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
Siz hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?”.
Saygılarımla değerli dostlarım.
#