Utanmanın Ölümü ile Paylaşımın Dirimi Arasında Facebook
“Kendilerinden hayâ edinilen (utanılıp-çekinilen) kimselerle oturup kalkarak kalbinizde hayâ duygusunu diriltin.”
*Hikmet ehlinden biri…
Modern insan, duygularına düşük yaptırıyor teknolojinin ebeliğinde.
İç dünyasının çocuklarını aldırıyor daha rahat uyum sağlayayım diye dış dünyanın pazarına.
O çocuklardan birini daha kaybetmek üzereyiz bugün.
Yitirmekteyiz.
Utanmak duygusunu.
Âdem’den şimdiye dek taşıdığımız nâzenin bir his.
İnsanlığımızın başlangıcı.
İlk günahın yarasını saran, Âdem’in kalbini kaplayıveren mahcûbiyet.
Âdem, utanmasa tövbe etmez, tövbe etmese affa müstahak olamazdı.
Âdem, hayâ edenlerin ilki idi.
Samimiyetin kendiliğinden oluşan sessiz ifadesiydi utanmak; henüz tövbe etmeden, pişmanlığı dile getirmeden önce.
Âdem’in, ilk insanın suç işleme hayâsı, rabbi olan Allah’ın karşısında çırılçıplak kalmanın hicabını soluk soluğa hissetmesi, bizim dünya maceramızın meddüceziri idi. Onu ancak kendi aynasından seyredebilirdi insan. Hayıf ki kendi aynasından kendisini seyredebilmek cesaretini bir ömür boyu tecrübe etmeden göçüp gitmek de var bu hayattan. Dışarının ayartıcı aynalarıyla iktifa etmek de.
Peki mâsûmiyet…
Mâsûmiyet, utanma libasını giyinip de Şuayib’in habercisi bir basîret olarak, Musa’nın yanına nasıl yaklaşıyor?
“Şuayib’in kızlarından biri hayâ içinde utana utana yürüyerek Musâ’ya geldi. Babam seni çağırıyor. Bize çektiğin suyun ücretinin karşılığı için.” (Kasas:25)
“Hayâ imandandır” diyor Kelâm-ı şari’.
Çekinmek, sakınmak, içtinap etmek, ihtiyatlı davranmak, uzak durmak, muhafaza etmek, korunmak, ihtirâzen, şerm-nâk, utangaç davranmak, hicab etmek, edep…
***
Texas’taki Sam Houstan State Üniversitesi'nde görev yapan Prof. Rowland Miller, geçen ay yayımladığı araştırmada, son yıllarda özellikle gençler arasında utanma duygusunun gittikçe ortadan kaybolduğunu ve bunun en büyük nedeninin teknoloji olduğunu belirtmiş.
30 yıl boyunca utanma duygusu üzerine araştırma yapan ABD’li psikoloji profesörü Miller’in yüzümüze çarpan sonucu:
“İnsan hayatlarının bütün detaylarını tüm dünyayla paylaşmalarını sağlayan facebook ve twitter gibi sosyal paylaşım siteleri utanma duygusunu yok ediyor.” (dunyabulteni.com)
Sebep değil, bir sonuç. Hatta sonucun küçük bir parçası, parçacığı.
***
Teknoloji, bütün olan biteni seyretmemize olanak tanıyor.
Her şey, seyirlik bir oyun kadar gerçeklikten uzak.
İlkin Körfez savaşıydı seyrettiğimiz. Sanki atari salonlarında jeton karşılığı bir oyundu oynatılan bize. Gecenin göğüne rengarenk ışıklar serpiştiriliyor, maytap ve havâî fişek huzmeleri yağıyormuşçasına, göğsüne göğsüne çapıyordu bombalar Bağdat'ın.
Yaşımız bunu hissettirmeyecek küçüklükte miydi?
Hayır.
Sınıfın penceresinden ilk düşen kar tanelerini sevinçle karşılamanın, Aliya’nın çocuklarına bir saygısızlık olacağını her fırsatta hatırlatan bir ilkokul öğretmenimiz vardı. Onun muntazam bir izahı, okuldaki Bosna kutusuyla ceplerindeki küçük harçlıklarını gönülden paylaşmayı sağlayabiliyordu çocuklara.
Bosna katliamını gördük kare kare. Hendeklerin kenarına dizilmiş, elleri arkadan bağlanmış insanların nasıl tarandığını. Türkiye’deki bitmek bilmez kirli savaşı özel kanalların kameralarından seyrettik. Grozni delik deşikti. Afrika Bilalsiz. Bağdat ikinci kez vuruldu, Filistin hiç durulmadı ve Gazze kumandamızın tuşu kadar yakın, Mars kadar uzaktı. Medeniyet, Afganistan’a da ulaştı, teknolojiden uzak, yalın insanların ülkesine. Ve hepsini gördük görselliğin ihtişamıyla kendimizden kaçarak.
Görmekteyiz.
Fakat göz ardı etmekteyiz. Teknoloji bizi birbirimize paylaştırmakta, üleştirmekte(!) bununla iş(ti)gal insanlık. Yaklaştıkça uzaklaşmak, bütünden kopmak, parçada kaybolmak…
Yüzümüz kızarmıyor. Haysiyet-i insaniye ayaklar altında.
“Elem bir yüreğin kârı değil oturup ağlaşalım” diyor büyük Akif.
Ağlaşmak, yalnız başına olmaz. Birden fazla yüreğe ihtiyaç var.
***
İnternet ve teknoloji profesyonellerini buluşturan Webrazzi Summit’e Facebook Uluslararası İş Geliştirmeden sorumlu üst düzey yöneticisi Christian Hernandez Gallardo, ana konuşmacı olarak katıldı ve Türklerin Facebook kullanımına ilişkin ilginç açıklamalarda bulundu. Gallardo'ya göre Türkler Facebook’u seviyor, "çünkü paylaşmayı seven, sıcak insanlar”.
“Dijital Ekonomi ve Sosyal Medya” temalı Webrazzi Summit’te konuşma yapan Christian Hernandez Gallardo Türklerin Facebook’ta dünya dördüncüsü olmasının bir nedeninin de geçmişten gelen kahve ve muhabbet kültürü olabileceğini söyledi.
Gallardo, “Dünya geneline baktığımızda Facebook’taki arkadaş sayısı 130. Ancak Türklerin arkadaş ortalamaları bu sayının üzerinde. Türkler arkadaşlık bağları güçlü insanlar” açıklamasında bulundu. (ntvmsnbc.com)
***
Sosyolojinin, sömürüyle ilişkili bir şey olduğunu söylersek, yeni bir şey söylemiş olmayız. Şu cümlelerin teviline ne hâcet!
“Türkler Facebook’u seviyor, çünkü paylaşmayı seven, sıcak insanlar. Geçmişten gelen kahve ve muhabbet kültürü… Türkler arkadaşlık bağları güçlü insanlar.”
Aslında paylaşmak ne hoş bir sedâdır kulağımıza gelen, almanın da vermenin de emânet bilinciyle kendisinin asıl sahibi olmadığını bilen ünsiyet yüklü yürekler için. Bütünün içinde sonsuz olduğunu bilen paylar, en küçük cüzde hissedar olduğunu bilen paylar; paylaşarak çoğalan: ekmeğin, sevincin, fikrin… paylaşarak azalan: acının, kederin, derdin… çoğalarak paylaşan: insanın…
***
Teknoloji paylaşmayı seviyor.
Şeytan da seviyor ve paylaştırmak istiyor hissesine düşeni, bölüştürmek, kendisini mükellef kıldığı şeylere ortak etmek cömert varlığı.
İnsan fıtratındaki bütün yüce hassaları dumura uğratmaya çalışan liberal-kapitalist pazarın bir kapısı da yok. Bu sebepten hancı tavuklarının yolcu b...larından geçinmesinin en parazit küresel çağındayız bugün .
Peki ya siz! Besleyen misiniz, beslenen mi?
Biz hâlâ iddialıyız, Ashâbı Kehf’i olmayanın, Ashâbı Facebook’u olmasının kaçınılmazlığı noktasında.