Bir Yıldız Daha Kaydı
Erol AFŞAR
Yayın:
Güncelleme:
Oyum hiç nasip olmadı partisine ve kendisine ama ben de bir dönem Erbakancı oldum, en yakınlarının bile selam vermekten çekindiği günlerde, 28 Şubat sürecinde…
O'na küfür edildiğinde, ona küfür edenlere ana avrat düz gidecek ve bu sebeple ağır cezada yargılanacak kadar hem de…
Susulacak zaman değildi.
Küfür edilen bir Başbakan, müdahaleye uğrayansa milletin teveccühüne mazhar olup en fazla oyu alan partiydi.
O'na küfretmek, Türk milletinin ve devletinin manevi şahsına hakaretti.
O'nu iktidardan indirmek milletin iradesini, parlamentonun haysiyetini ayaklar altına almaktı.
Maalesef bu ülkenin siyasetçileri, gelmeyi arzu ettikleri ve her an gelebilecekleri müstakbel makam tecavüze uğrarken, parlamentonun şerefi çiğnenirken susmayı ve seyretmeyi tercih ettiler.
Yazılarımda ve konuşmalarımda; bugün iğdiş edilen hatta tecavüze uğrayan makam, sizin bir gün gelmeyi umut ettiğiniz makamdır. O makam tecavüze uğrarken sesini çıkarmayanlar, yarın o makama şerefsizce oturmayı göze alanlardır, demem de ayrı bir dava konusu oldu.
Muhatabı kim olursa olsun 28 Şubat denilen şerefsizlik başlı başına bir ABD operasyonuydu.
Başbakan Erbakan'ın hedefleri ve hamleleri ABD ve AB için büyük bir tehdit oluşturuyordu.
ABD devlet başkanı adına, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın ABD Ankara büyük elçiliğine "GİZLİ" başlığı altında gönderdiği yazıda, Erbakan'ın Başbakanlıktan indirilmesi için her türlü eylem ve çalışmanın yapılması emrediliyordu.
Bugün o belgeyi paylaşalım ki, bu ülkede ne pahasına iktidar olunduğu ve hangi diyetlerle iktidarda kalınabildiği bir kez daha anlaşılsın;
"Departmanımız, Türk hükümetinin milli eğilimlerinden ve Başbakan Erbakan'ın ideolojisinden ilham alarak dış politikayı Batı'dan ayırıp Arap ve Müslüman dünyasına doğru yeniden yönlendirmesinden dolayı derin endişe içerisindedir.
Kanaatimizce Türkiye'nin İran, Irak, Libya, Nijerya ve sudan ile bağlarının kuvvetlendirmek konusunda ki mevcut tutumu, bizim milli menfaatlerimize aykırıdır (düşmancadır).
Doğru Yol Partisi, Erbakan'ın radikal İslami söylemlerini (taahhütlerini) ılımlaştırmada başarılı olamadığına göre, kendisinin Refah partisi ile koalisyonu verimsiz görünmektedir. Biz inanıyoruz ki, Tansu Çiller'in koalisyondan çekilmesi Erbakan'ı düşürür ve ülkeyi erken genel seçimlere götürür.
Sonuç kesin olmamakla birlikte, Refah Partisi büyük bir ihtimalle seçimlerden eskisinden daha güçlü çıkacaktır.
Türkiye, Birleşik devletlerin anahtar stratejik ortağı kalmak mecburiyetindedir ve onun bu pozisyonunun gerçekleştirip, sürdürmede ki başarınız bizim milli menfaatlerimiz doğrudan etkileyecektir.
Türk askeriyesi, bu sonucu elde etmeye doğru daha büyük bir çaba sarf etmesi için harekete geçmeye zorlanmalıdır.
Bu konuda ki aksiyon planlarınızı ve yorumlarınızı bekliyoruz."
Ardından 54. Hükümetin sonunu getiren Milli Güvenlik Kurulu toplantısında yaşananları da bizzat Rahmetli Erbakan'ın ağzından dinleyelim ki, Türkiye'de ki mevcut siyaset anlayışının ipliği pazara çıksın; "Kurulda ilk sözü askerler aldı. O zaman Genel Kurmay istihbarat başkanı olan Çetin Doğan paşa söz alıp tam 5 saat konuşma yaparak sözde irtica tehlikesi ile ilgili görüşlerini açıkladı. Kurul bildirisinin acilen imzalanarak Hükümet tarafından uygulanmasını istediler. 5 saat sonra Demirel'in önünde duran Anayasa kitapçığını istedim ve kitapçığı elime aldım.
Tansu Çiller ve ekibi beni yalnız bırakmıştı. Kurulda adeta tek başıma kalmıştım. Söze Neden Anayasanın ikinci maddesini okumuyorsunuz. Anayasanın birinci maddesinde Türkiye'nin Sosyal bir Hukuk devlet olduğunu neden söylemiyorsunuz diye sordum.
2 partili koalisyon hükümeti değil de, tek başına iktidar gibi hükümeti savundum. Alınan kararların Tavsiye kararı olduğunu bu karanın uygulanıp uygulanmamasına hükümetin karar vereceğini açıkladım
Demirel hiç ses çıkarmadan askerlerin yaptığı konuşmayı adeta tasdik ediyordu. Hükümete ve demokrasiye hiç sahip çıkmamıştı.
Ben ABD darbesi yüzünden istifa etmedim. Tansu Çiller, partimden 50 milletvekili istifa edecek hükümet düşecek, ben bu milletvekillerini seçimde tümü ile tasfiye edeceğim dedi.
Genel seçime gitmek şartı ile hükümetin istifasını kararlaştırdık.
290 imza ile Demirel'e çıkıp "Bakın sayın Demirel siz bulun 226'yı düşürün hükümeti diyordunuz, bende 290 milletvekilinin imzasını size getirdim. Ben istifa ediyorum, seçime gitme şartı ile Tansu Çillerin başbakan olmasını destekliyorum dedim.
Demokrasi şampiyonu Demirel 290 milletvekili imzasını hiçe sayarak Hükümeti kurma görevini Mesut Yılmaz'a verdi. Ondan sonrada yaşananlar malum." Sözün özü; Erbakan nezdinde bu ülkede yaşananların analizi sadece siyaset bilimcilerce değil, halk düzeyinde de yapılmalı ki milletin gözü gönlü açılsın.
Allah'tan rahmet, yakınlarına ve sevenlerine başsağlığı dileklerimle…
#