Hasetlik Hastalığı Ve Erzurum
Abdurrahman ZEYNAL
Yayın:
Güncelleme:
Onun var benim niye yok? Ondan neyim eksik? Onun yaptığından ben daha iyisini yaparım anlayışı.
Birilerinin makamında gözü olmak, ah o makamda ben otursaydım! Ben işleri daha iyi idare ederdim! Düşünceleri içimizi kurt gibi kemiren, dışa vurulmayan ama içten içe patlamaya hazır yanar dağ gibi gönlümüzü karartan duygudur hasetlik.
Hasetlik; İnsanlık tarihinin korktuğu, kanser türünden bir hastalıktır. Nasıl etsem ayağını kaydırsam, müşterisini kapsam, onun koltuğuna ben otursam mantığı.
Tersinden; devletin bir makamını işgal eden yönetici, kendi dışındakilerin “makamımda gözü var” olarak ikinci şahıslara bakması, eğer birini bir yere getireceksem onun benim yerimde gözü olmaması gerekir anlayışı. Bunun için “bilen” biri değil, söz dinleyen ,”aman efendimci” binin olması gerekir. Ehil olmaktan ziyade emrim altında kalacak birinin olması önemlidir.
Etkili ve yetkili bir yerdeyse ve karşısındaki eğer daha zeki ve başarılı ise onun ayağını kaydırmak için yaptığı ayak oyunları.
Bütün yukarıdakiler; toplumları, milletleri ve insanların birbirini rakip görüp ayak oyunlarıyla bir birini ekarte etmesidir. Milletlerin yükselişinde ve çöküşünde etkili sebeplerden biridir hasetlik.
Konuyu bir örnekle izah edelim.
Yıl 1590’lar.Osmanlı devletinin kudretli zamanları. Ordular Kafkaslarda, Viyana kapılarında, Hint okyanusunda cirit atamakta. Devrin tek süper devleti, İmparatorluğunun azametli yılları, işte olay o yıllarda cereyan ediyor.
Özdemiroğlu Osman Paşa Erzurum’dan Hareket ederek bu günkü Azerbaycan’ı ve Dağıstan’ı fethediyor. Savaşlar uzun sürüyor. Yıllarca Osmanlı Ordusu Kafkas hâkimiyetini kurmak için gaza ediyor.
Özdemiroğlunun başarıları dilden dile, kulaktan kulağa masal gibi anlatılıyor. Paşanın şöhreti Osmanlı mülkünü dolaşıyor. Bunu üzerine devrin Padişahı; bu kadar başarılı paşasını Payı- Taht’ta çağırıp ağırlamaya karar veriyor. Paşayı İstanbul’a çağırıyor. Sarayda hazırlıklar devam ederken, Vezirleri ve Paşaları bir korku alıyor. Hasetlik ve çekemezlik başını alıp gidİyor. Ya Vezirlik giderse, Ya Paşalık giderse düşünceleri sarayın içinde yankılanıyor. Vezirler, Paşalar Özdemiroğlunu kötülemek için yalandan numaralar arıyorlar. Sonunda Özdemiroğlunun iki saatte bir esrar içtiğini, eğer esrar içmezse aklını ve dengesini kaybedeceğini, fısıltı gazetesi aracılığıyla etrafa yayıyorlar. Konuşulanlar Padişahın kulağına gidiyor.
Padişah anlatılanları duyunca; hiddetlenip karşılama törenlerinin iptal edilmesini, normal bir yol izlenmesini ferman buyuruyor.
Kafkas Fatihi saraya gelip destur alıp huzura kabul ediliyor. Padişah; Osman Paşanın savaşlarını soruyor, Paşa anlatıyor. Padişah soruyor, Paşa anlatıyor. Padişahın gözü saatte. İki saat oluyor Özdemiroğlu berrak zekâsıyla soruları cevaplandırıyor.
Dört saat geçiyor Paşada değişme yok. Soruları hayli rahat cevaplıyor. Altı saat geçince değişme olmadığını gören Padişah ayağa kalkıp:”Hani Özdemir kulum iki saatte bir esrar içerdi” diye bağırınca…! Her yer buz kesiyor.
Özdemiroğlu Osman Paşa “Hâşâ Padişahım ben öyle bir şey yapmam” deyince mesele anlaşılıyor. Saraydakiler kendi makamlarının elden gideceğini anlayınca böyle bir yalanı uydurmuşlardır.
Padişah veziri azlederek yerine Özdemiroğlu’nu vezir yapar.
Günümüzde de bu ve buna benzer yüzlerce olay yaşanmaktadır.
Erzurum’da bu çekememezlik, hasetlik maalesef had safhadadır.
Erzurum, eğitimde, sanatta, kültürde, ekonomide geri gitmektedir.
Çare hasetlik duygularını bırakıp, makam ve mevkileri benden olanlara değil, ehil olanlara teslim etmek, güzel düşünmeyi, kıskanç olmamayı, gönüllerimize yerleştirmek ve nefislerimizi ıslah etmekle olur.
#