Bir Yaşanmışlık, Ağustos
Güneş batsa da ben görünmediğimde de buradayım der bazı aylar, o günleri yaşıyor herkes, bu sıcaklar ise bana bir telefon için saatlerce yürüdüğüm o karanlık küçük sahil kasabası yollarını hatırlatır, daha turizm tam gelmemiştir ve bazen tarlardan geçmeniz gerekir, hızlı yürümezseniz telefon bekleyen kişiyi kaybetme tehlikeniz vardır.
Koşamazsınız da karanlık köşelere saklanmış zevk için beslenen sonrada ortalığa bırakılan kaliteli köpekler koşan kişiyi hiç sevmezler. Ağustos sıcağında taktığınız kravatı bile çıkarmak aklınıza gelmez çünkü o telefon dakikaları yaklaştıkça yürek çarpıntısı hızlanır, kelebekler nefes alamadıkları için kalbinize baskı yapar ve yerinden fırlayacakmış gibi atar o tatlı sese hasret yürek. Her şeyi unutursunuz.
Yanmış teninize yapışır beyaz gömlek, hem sıcaktan terlersiniz hem de kavuşma telaşından. Tek kişilik odanıza döndüğünüzde gömleğinizi yıkarken bile onun resmine bakarsınız. Küçücük camdan hava girmese de az önce duyduğunuz ses bir sonraki akşama kadar yüreğinizde uçuşan kelebekleri serinletmiş, yüreğinizde büyüttüğünüz koca yıkılmaz çınar ağacının dallarına kondurmuştur rengârenk yaşam kelebeklerini.
Bir şarkı vardı orda duymuştum, aslında çoğu kişi için geçerli kimimiz yazar kimimizde okur, “şimdi eşim dostum beni hastayım sanıyor aslında yastayım kimse bilmiyor”
Yaşamın o sıcak Ağustos aylarını yaşadık sonbahara girdik, lakin her sıcakta akla gelir yaşamın Ağustos ayları. Özlersiniz, aklınıza geldikçe gülersiniz, dönmek istersiniz o şarkıyı ilk dinlediğiniz ana ve kalbinizde o sıcağı ilk hissettiğiniz dakikalara.
Şuan nerde iseniz, nerde yaşıyorsanız, ne yiyor ne içiyorsanız, neler düşünüyorsanız da bitirmeyin yaşamınızda ki Ağustos aylarını. Hayatın Sonbaharından sonra istemesek de Kış geliyor, şuan bilemiyoruz o Kışlar nasıl geçer o Kışlarda Ağustoslar akla gelir mi?
Akla düşmek bile az da olsa o anı yaşıyoruz demekse tadına varın, gülün, o günlerin hatırına. Saygılarımla..
#