AHLÂKÎ ENERJİ
Fahrettin YILDIZ
Yayın:
Güncelleme:
Allah’ın kelamı ve muradıyla diyoloğa girmek isteyen kimsenin öncelikle Kuran’a yönelmesi, onunla hem bilgi hem de ahlaki eylemler ( salih ameller) düzeyinde temas kurmaya çalışması gerekir. Zira Kuran, Hz. Peygamber’e bir kerede iletilmemiş; aksine insanlığın gelişmesi ilkesine uygun olarak yavaş yavaş ve bölüm bölüm vahyolunmuş; böylece o, tarihten kopuk soyut bir gerçekliğe değil, tarihin ve insanlığın kalbine yönlendirilmiştir.
Kuran-ı Kerim’in bütün davası, Allah’ın yaratılıştan insana bahşettiği “ahlâkî enerjiyi” ortaya çıkarmaktır. Gerisini, insanın kendisi yapacaktır. Ne var ki çok sayıda insan, onu her konuda hazır bir çözüm gibi görmek istemektedir. Oysa Allah’ın muradı, değişik iklimlerde oluşan çeşitli ormanlar gibi, değişik insan toplumlarında da her bir insan tekinin, keşif ve ahlak kahramanlığı anlamında binlerce değişik meyve verebilen birer ahlaki şahsiyet haline gelmesi, değer ve erdem üretebilmesidir. Çünkü her bir insan tekinin tohumu, bu kapasiteye sahiptir.
Bu yüzden insanın mensup olduğu tarih ve içinde yaşadığı toplum çok önemlidir. Zira toprak konumunda olan tarih ve toplum, onun sahip olduğu fıtri tohumu ya çürütür ya da gelişip açılmasına zemin hazırlar. Bu sebeple insan, tohumunu ve toprağını daima kontrol ve ıslah etmek durumundadır. Şayet insan ahlaki anlamda meyve verme potansiyeline sahip bir tohum ise İslam da bu tohumun meyve vermesi için gerekli olan toprak ve en uygun iklimdir. Diğer iklimlerde ise meyve ağacı yetişmez; sadece kavak ve söğüt yetişir.
Sonuçta, Allah katından nazil olup mübarek vahyin tamamını ihtiva eden Kuran, insanları her türlü sapıklıktan, yanlışlıktan ve taşkınlıktan kurtaran bir hidayet rehberi, hakikat ve adalet belgesidir. Bunun için Kuranın lafız, mana, maksat ve maslahat ekseninde okunup anlaşılması gerekir. Ancak onu anlayarak okuyup inanarak uygulamak isteyenler genelde azınlıkta kaldığından insanların çoğu, ondan yüz çevirmiştir. Bu yüz çevirme işi Kuran’ın ilk muhatapları açısından kuru inatlarına ve atalarının katı geleneklerine körü körüne bağlı kalmak; sonraki muhatapları açısından da materyalist Batı adetlerine tapmak suretiyle gerçekleşmiştir. Oysa bu durum, hangi asırda olursa olsun sadece Kuran’dan değil, aynı zamanda fikir, izan, insaf ve güzel ahlaktan da uzak kalmak anlamına gelmektedir.
#