Geçmişi Gözümün Önünden Geçirdim....
Geçmişi gözümün önünden geçirdim adeta film şeridi gibi.
Ankara caddesini bir başından öbür başına kadar.
Yakın maziden geldiğimiz noktada kaybettiklerimizi hatırladım.
Tegavit Mustafa Amcayı hatırlıyorum.Beypazarı’ dan gelen havuç yüklü kamyonları hatırlıyorum. Sucuklu yumurta pişirip şoförlerin karnını doyururdu Mustafa Amca... Az ilerde Ton Ton Ali Yener Amca iş yerinde Aygaz tüplerinin başında oturuyor. Karşıdan karşıya konuşuyor koca Kadir’in Mehmet Amca ile. Kozcağızlı Selahattin Amcanın sesini pek duyamazdık çarşıda. Terzi Ali Çetin’in dükkânı, bizim pastahane, Halit Çakmak’ın dükkânı. Sadece geçmişte kalan günleri hatırlatıyor şimdi.
Pazar yerine çıkan merdivenlerin başında Kozcağızlı Hasan Amca leblebi kavurur üzümle karıştırırdı. Hemen yanında Mahdumlar köyünden Tozlu Dayı küflü çivileri satın alır onları düzeltirdi.
Köşede terzi dükkânını da hayal meyal hatırlıyorum. Zira o dükkânda ben oturuyorum şimdi. Urgancı Apti Amca boy boy dizerdi ip ve urganları.
Alt çarşıda nalbant semercilik gibi mesleklerin yanı sıra basma ve orloncu dükkanları vardı.Hasan Özduman'ın dükkanında ne ararsan vardı.
Orta çarşıda tekstil ve giyimdeki gelişmeler terzilik gibi ince bir sanatın sergilendiği dükkanlar ayakkabıcılar vardı.
Keşkapan Hüsamettin Amcanın pamuk çuvallarının üstünde oturuşu, mutafçıyı da hatırlıyorum. İzzet Mehmet Amca,Yakup Aşçı,Nail Amca Katip Rüştü bakkallık mesleğinin temsilcileri idi adeta.
Zeytinci Faik Amcanın dükkanının yanında Gölcüklü Rüştü Aldemir’in ayakkabı tamir dükkanında keyifle seyrederdim ayakkabı tamiri yapışını. Hem konuşur hemde işini yapardı rahmetli Rüştü Amca.
Pamuk Cemal Kara’nın kahvesinde radyoda günlerce bitmek bilmeyen “Akşama Doğru” ve “Arkası Yarın” oyunu hikâyelerini dinlerdim her gün.
Babamı aradığımda Sinop’lu Mehmet Demirtaş’ın terzi dükkanında bulurdum hep.
Terzi Turan Amca elle dikiş dikerdi çoğu zaman..
Odabaşı Saim Amca ve ekmekçi Nazif Amca,pastacı Naim Abi çarşının eskimeyen simasıydı hep.
O günlerden bu güne hiç değişmeyen siması ile ihtiyar delikanlı Hüseyin Aydın hala aynı vakarlığını koruyor.
Hacı Osman Nalbant Amcanın ömrü hep traktör tepesinde bahçelere koşuşturmakla geçti. Ekrem Doğu’nun dükkanı camekanlı büsküvi kolileri ile süslü olurdu.Raflardaki istif imrendirirdi adeta. Sadi Amcanın lokantasını da hayal meyal hatırlarım.Kahve oldu orası sonradan.Avcılar iyi muhabbet yapardı Sadi’nin Ali’nin kahvesinde. Yağcı Mehmet Amcanın dükkanında varildeki toz şekerden kesekağıdına şeker tartması gözümün önüne gelir her zaman
Kasetçi Akçapınarlı Mustafa Abi, lokantacı Durmuş unutamadığım simalar.
İsmail Dedeoğlu’nun lokantasını da iyi hatırlarım.Ama aynı yerde Abdullah Abinin (Abdullah Doğan)ızgaraya dizdiği köftelerin kokusu çarşının her yerine yayılırdı.
Özellikle pazarın kurulduğu Cumartesi günleri Ankara caddesinin en belirgin zenginliği ayakkabı boyacılarıydı.Yenidoğan mahallesinden gönlü zengin boyacıları ve boya sandıklarını hatırlıyorum. Ankara caddesinde boyacı sandığının arkasına baterist gibi oturup ellerine aldıkları fırçaları boya sandıklarına vurarak müzik yaparken ayakkabılarını boyayacakları müşterilerini beklerlerdi hepside.
Çetin Ardıç ‘ın altın sarısı işlemeli,basamak basamak boyaların sıralandığı sandığı Sakaryaspor logosu ile müşterilerine sevgi yayardı.O gün Çetin Kardeşimin boya işleri iyi gittiyse bilin ki ertesi gün Sakaryaspor maçına giderdi.O yıllarda Sakaryaspor fırtına gibi esiyordu tabi 1.ligde..
Bir zamanlar filmlere konu olmuş tarihi Hacıatıflar hanı restore ediliyor şimdi.
Sürekli İstanbul’a gidip gelen Taraklılı bir işadamı İ Hakkı Akay Amcanın dükkanındaki akvaryumda ki balıkları da hiç unutmam.
Eski Reis terzi Mustafa Amcanın terzi dükkanında duvarda bir saat ve saatten gelen bir ses “tlak tilalak,tilalak tlak tlak...” Bakıyorum bu sesin geldiği yere.Saatin yanıbaşında muaazzam bir Atatürk posteri.
Berber Ali Amcanın koltuğuna ayaklarımı uzatarak otururdum hep. Sevgi dolu bir tebessüm olurdu hep yüzünde.
Dedem Yusuf Kömürcü "Kapının önünü süpür,sula sana harçlık vereceğim" derdi bana her dükkana gidişimde. Çoğu zamanda "Paşa Çayı" ısmarlardı hep.
Aypar eniştemin (Aypar Güven) semerci dükkanında küçük radyoda bir türlü aranan radyo istasyonunu bulanamazdı.Radyoyu dinleyebilmek için ucuna tel bile bağlandığını hatırlıyorum.
Semerci İbrahim Turoğlu'da hala eski simasını koruyanlardan
Eskiden sinemamızda vardı.Gündüz oynatılırdı hep filimler.
Gante Ahmet’in ustalığı ile binerdi bisikleti arıza yapan bisiklet sahibi çocuklar bisikletlerine.
Daha kimleri sayayım !!!
Yukarıda pazar yerinde, tam bir beyfendi manifaturacı Aksulu Hüseyin Doğan Amca,kasap köftesi pişiren kasaplar,küçücük masasında ayna, tarak, don lastiği satan Çaylı Aziz (Deli Aziz) simit satan Garip Osman (Osman Demirtaş) demirci körüğünün başındaki Madam Mehmet Amca (Mehmet Özdemir), Kalaycı Ustası Ethem Amca, yine orta çarşıda kitap satan "Vatandaş", Çentik, Lokantacı Sırrı Kazım ve yardımcısı Çöteli Mehmet ve daha sayamadığım devrin pek çok ismi.
Rafet Tepenin jeep marka jibi.Kaptan Niyazi Kaynar’ın babası Mustafa Amca’nın beline kuşak sarışı,hacı polis Naci Amcanın gözlüklerinin üstünden bakışı,karayollarından emekli Mehmet Sarıbıyık’ın aheste aheste caddede voltası, mesleği tuhafiyecilik ama lakabı Bakkal Saim olan Saim Çetin hepsi gözümün önünden bir film şeridi gibi geçiyor
Ankara caddesinin bir başından öbür başına kadar geçmişten bu güne tanıdığım insanları bu satırlara sığdırmaya çalıştım.Mutlaka pek çok değerli büyüklerim var.Unuttuğum önemli şahsiyetler var.
Vefat etmiş büyüklerimize bir kez daha Allah’dan rahmet diliyorum.Hayatta olan büyüklerimin ellerinden öpüp sağlık, huzur içerisinde uzun ömürler diliyorum.
Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum…Tekrar görüşmek dileğiyle selamlar .
#