Dünyevi Meşguliyet
Ağaçların ardındaki, çok uzaklardaki, dağın arkasındaki yola varmış olsam, bulutların üzerindeki tepeden düz ovaya inebilsem, senin yaşadığın denizle çevrili, tuzlu suyla yüzün yıkandığı, incecik kumlarını ayaklarınızla verandalara taşıdığınız, gece yarısı ılık meltemle kahvelerinizi yudumladığınız zakkum ağaçlarının yan yana dizildiği harika denize varmam kaç vakit sürer acep.
Dünyevi meşguliyeti bir dala asıp, ruhu uçan halıya bindirsek yosun kokusunu orada içine çekse, ona orda bir yer yatağı açıverseniz, incecik pike bile yeter ona. Akşam ruhun yanına minik bir karafaki bıraksanız, buzu almayı o hatırlar. Anasonla yosun onun yorgunluğunu alsa, tabi ki sabah o ballı sofrayı da görse ve bana gelince anlatsa. Selamlarınızı bir küfeye koysanız, özlemlerinizi, muhabbetinizi sarıp sarmalayıp içine düşmeyecek şekilde yerleştirseniz. Ben onları açmaya bile kıyamam.
Ruhuma anattıramam bile, anlatınca o özlemim hasretim geçsin istemem. O her konuşma isteğinde sus derim, heyecanımı düğümleyip yanı başımda gezdiririm, bilirim istediğimde sarmaladığınız özlemi açacağımı. Bu bana birkaç yıl daha şevkle nefes alışı sağlayacak.
Sakın uçan halıyla gönderdiğim ruhu deniz kenarına götürmeyin, sakın pelerinin aralarına o ince kumlar kaçmasın, sakın ayaklarını yüzünü ıslatıp tuzlu kalp dalgaları olan cemallini bana göstermesin, sakın zakkumlara çok yanaştırıp zakkum suyuyla yaralarını iyileştirmesin, sakın ona benim oraları çok sevdiğimi anlatmayın, sakın!!! Ruhumun maskarası yapmayın beni.
Ona da benim dünyevi meşguliyetimi sormayın, acımayın bana, dünyevi kürenin içinde saklandığımı bilmesin kimse. Minicik küre yapıp kar yağdırmışlar, ellerde sallanıp duruyor. Kimseciklerinin aklına gelmemiş masmavi suları koyup içine birkaç damla tuz katmak.
Özledim, özledim ama özlemek için kendimi saklayan da benim. Özlemime özne gibi özlem yüklemek için özlemime özlemimi anlatıp tekrar özlemek için.
Hisse ile kıssa, payda ile pay, yazmak ile düşünce iç içe girince, kahve bol şekerli içiliyor. Saygılarımla..
#