Şok Olmaya Devam Ediyoruz
Abdurrahman ZEYNAL
Yayın:
Güncelleme:
Uludere’de 34 sivil hava kuvvetleri tarafından öldürülmüştü. İşler iyi giderken bu vahim hatada istihbarat hatası var mıydı? Yok muydu? Henüz netleşmedi ama terörle mücadelede bir inkitaya neden oldu. PKK ve onun destekçileri telsiz konuşmalarından anlaşıldığı kadarıyla memnuniyetlerini ilan ediyorlar ve derin nefes aldıklarını ilan ediyorlardı.
Gazeteler, yazar- çizer takımı bu işi dünya ölçeğinde analiz etmekten ziyade işi mahalle kavgalarına çevirdiler. Siyasiler bir türlü olayı doğru olarak kamuoyu ile paylaşmadılar. Günler kısır çekişmelerle geçti gitti. Tıpkı otuz yılı kaybettiğimiz gibi…
Ortadoğu, Arap dünyası içten içe kaynamaya ve Türkiye’nin etrafında alevlerin yükselmesine, ocakların sönmesine, masumların katledilmesine zaman ve zemin hazırlanıyor, Mısırda bir maçta çıkan olaylarda 79 ölü yüzlerce yaralıyla kargaşalık devam ediyordu.
Libya içine kapanmış milli servetleri bir ay önce bombalayanlar tarafından paylaşılıyordu. Yemen de ayaklanmalar devam ediyor insanlar ölmeye, öldürmeye devam ediyor, Somali de açlık kol geziyor, egemenler olan bitene sadece seyrediyordu.
Irak son yirmi iki yıldır istikrara hasret kalmış gerek işgal döneminde gerek mezhepsel çatışmalar sonucu milyonlarca insan ölmüş, göç etmiş açlık, yokluk ve sefaletin pençesinde kıvranmaktadır.
Suriye de kan akmakta, Suriye’nin ordusu şehirleri, kasabaları, köyleri tank ve top atışına tutmakta, insanları öldürmekle meşgul. Hama, Humus ve diğer şehirlerde feryatlar göklere yükselmekte dünya ise olan biteni bir film gibi seyretmekte, insanlık onur ve haysiyeti yok edilmektedir.
Yunanistan borç krizine düşmüş istiklalini Alman Fransız eksenine teslim ederken Batı Avrupa ekonomik sarsıntılarla boğuşmaktadır. Rusya ve Çin BM de yeni hamleler geliştirerek ülkelerinin menfaatlerini korumakta, egemenler satranç tahtasındaki hamlelerine devam etmektedirler.
Çevremizde ve Dünyada bunlar olurken biz ne yapıyoruz? Fert, toplum, üniversite, basın-yayın ve devlet katında doğru satranç oynayabiliyor muyuz? Bu sorunun doğru cevabı aynı zamanda ülkemizin geleceğini de belirleyeceğinden önemlidir.
2003 yılından beri ABD ve AB gerek Irak, gerekse Afganistan’da doğru işler yapmadılar. Bölgeyi ateşe çevirirken kendileri de ekonomik sıkıntılara düştüler. Türkiye bu sıkıntılar içinde siyasal istikrarın verdiği, Başbakanın iyi hitabeti sayesinde bölgede önemli bir aktör haline geldi. Şimdiye kadar Ortadoğu’da oyunu hep başkaları kuruyorken Türkiye satranç oyununda aktif hamlelere girişti. Bu durum 1876 yılından beri devam eden terk etme politikasının yerini sahaya girme ve oyuncu olma politikasıyla yer değiştiriyordu. İşte bu durum son yıllarda birilerinin hiç işine gelmedi, gelmeyecekti de!
Uzun yıllardan beri bölgede ve ülkemizde yer edinmiş derin yapılar yeni bir oyun kurmaya ve Türkiye’nin bu yükselişini durdurmak için hamle yapmaya başladılar. Öyle hamle yapıyorlardı ki Türk insanının beynini şok ediyorlar adeta sinir sistemine elektrik verip düşünemez hale sokuyorlardı. Bütün bu işlemler gözümüzün önünde gerçekleşiyor bizlerde bu oyunu seyrediyorduk.
Askerler tutuklanıyor, gazeteciler sorgulanıyor, emekli bir “Genelkurmay Başkanı” terör örgütü kurmak ve yönetmek suçundan içeri alınıyor, davalar bir türlü sonuçlanmıyor, biri bitmeden biri başlıyor, toplum bir o yana bir bu yana bakıp kafasını çeviriyordu. Kafalar karışık, bir şuursuzlaştırma başını almış gidiyordu.
Gerek iktidar, gerkse muhalefet meydan gelen bu büyük değişimi ve değişimin fotoğrafına bakamıyordu. Değişim o kadar büyüktü ki gözler kamaşıyor herkes kendi zaviyesinden olaya bakıp ah, vah çekip duruyordu.
Tam bunlar olurken yeni ve şok edici bir haber ekranları, gazetelerin birinci sayfasını, köşe yazarlarının köşelerini doldurdu. Bu MİT ile ilgiliydi. İthamlar feciydi. Anlaşılması zordu. İnsanlar boks ringinde kroki duruma düşmüş sahaya atılacak beyaz havluyu bekler hale sokulmuştu. Haberler havada uçuşuyor, MİT’in şimdiki ve bir önceki başkanı ve başkaları sorguya çağrılıyor, haklarında yakalama emri çıkarılıyordu. Ankara diken üstünde, kendi elleriyle açtıkları kuyuya düşüyorlardı.
Şimdi ise bu işten nasıl çıkarız hesabını yapıyorlar. Bakalım ne olacak. Yazıyı İsmet İnönü’nün meşhur sözüyle bitirelim. “Beyler durum acil ve vahimdir” inşallah Türkiye bu badireyi de kazasız belasız atlatır. Temennimiz bundan ibarettir.
#