Canım
Canım bir yanlışlık yapmak istiyor, can içimde biriken kirli tozları silkelemek istiyor. Evdeki paspası balkona asıp kalın sopa ile vurarak geçmiyor canımdan geçen düşünce, alamıyorum hıncımı. Can kıvırmadan sokağın ortasına dikilip haykırmak istiyor.
Can, ufak çaplı değil büyük nara istiyor. Can tepeden geçen kuşun başına yapmasını beklemeden bildiklerini söylemek istiyor. Can akşamdan kalıp, baş ağrısını, kan çanağı gözlerini unutup, büyüğe saygıyı sandalyeye oturtup bildiklerini söylemek istiyor.
Can balık kavağa çıkmadan sofrasında görmek istiyor, balık sepetinde aslan sütü de getirsin cam önüne sofra kursun istiyor. Can kendini aslında makaraya doluyor, balık da tuzu oluyor, salamura değil derdi, derdi salamuraya yatırılmadan sokağın ortasında küçük değil büyük narayla konuşmak istiyor.
Canım, canım olanlarla paylaşmak istiyor, canımlar la sohbet istiyor, derdi masaya yatırıp, neşterleri doğru yerlere dokundurmalarını istiyor. Canımların canımdaki kirli tozları üfleyerek çok uzaklara götürüp toprak anaya emanet etmelerini istiyor. Anam ihanet etmez ebedi saklar biliyor canım.
Canım, o canım varya neleri saklıyor, hapsediyor, doldu taşıyor, boşaltın sokağı geceden kalıp sabah güneşiyle oraya geliyor. O dikilen can benim can, ellerini yaratanına kaldıran tek ondan medet uman, güneşin doğmasıyla haykıran can, yakın toprakla buluşması. Can haykırıyor, canı toprağı çağırıyor, doğduğu yere koşuyor can, can beklendiğini biliyor.
Can biliyor, duyuyor, görüyor ama susuyor. Can gidiyor…
#