Prof Dr Mehmet Erkal (Misafir Kalem)
Taraklı’da Bahar
Tarihçesinden, coğrafi yapısı, mimari ve sosyal dokusundan, yeterli olmasa da, bahsedildi. Eski yeni eserler, farklı makaleler bu konuları ele aldılar. Fazlası lafı uzatmaktır. Ancak etrafı sarıçam ağaçları ile kaplanmış, dağlarla çevrili, genişçe bir tabana oturtulmuş ve bu tabanın hemen tamamı meyve bahçeleri ile dolu, yaklaşık 500 metre yükseklikte içinde bahar çiçeklerinin renkleri ile dans ettiği bir vazoya benzetmek fazla abartılı olmaz, eminim. Klasik kaynaklarda hep etrafı orman denizi olarak tasvir edilmiş, tabanın meyve bahçeleri ile yeşillendiği üzerinde pek durulmamış, oysa bu güzelliği ve özelliği, öncekinin de önceliklisi olmalı. Zira yıllar yılı geçim kaynağı, ekmek teknesi bu olmuştur. Meyve bahçeleri. Bu sene iryadlar nasıl olacak? Allah bilir, kış uzun olacağa benzer, çünkü ayvalar geçen sene çok oldu! Hiçbir meteorolojik bilgi ve bulguya değil de sadece önceki sene çokça olan ayvalara dayalı tahmin ve umut, bazen ağaçlar çiçek açana kadar sürer. Açtı mı çiçekler bir başka olur Taraklı, bembeyaz çiçek denizi, yer yer kırmızı ve mor adacıklar. Baharda bizim Taraklıda bülbül sesinden uyuyamazsın, akşam eve giderken mahallede. oynayan çocuklara biraz para verdim bülbül kovdurdum, uyuyamıyorum kardeşim diyenler de dahil, her Taraklı lının içinde bir tedirginlik, bir endişe de vardır bu mevsimde. Belki bu endişeyi biraz olsun hafifletmek için onlar çiçeklerin en yoğun bulunduğu birer dal koparıp gece kahvelere getirir masaların üzerlerine koyarlar. Bu gösterinin ödülü genellikle hayret ve biraz da kıskançlıkla bakanların -Bu sene senin iryatı tır arabaları da kaldıramaz- cümleleridir. Açan baharı koruyabilmek için bütün tedbirler alınır. Hava raporları an be an takip edilir. Belediye hopörleri halkı bilgilendirir,kırağı yağacak ,tabir bu, yağacak mı yağmayacak mı !!! ??Her türlü olasılığa karşı bahçelere öbek öbek samanlar yığılır. Gece 12 de (Taraklı’da saat 24:00 olmaz hatta yaz ve kış saat uygulamalarının ilk aylarında, eski saat mi yeni saat mi diye önüne sıfat konulur) en az bir şişe benzini eline alan gençler bahçelere dağılıp o saman yığınlarını ateşe verirler, bahçelerin üzerinde oluşan kesif dumanın kırağıdan baharı koruması için. Çoğu kere bu yapay duman bulutunun sadece dar bir bölgeye, mesela -Kuzgun- sürüklendiği görülür. Taraklı,da bahçelerin, İstanbul örneğinde olduğu gibi( Beyoğlu,Karaköy vb) semt isimleri vardır.Çukurtarla, Kiremitlik, Türbe, Konakyeri, Bağlarbaşı,Çay, Gabırtarla, Türbeler, Kuzgunlar v.s. Hangi bahçe sorusunun cevabi, -canım konakaltında ki- cevabi verilir. Bahçelerimizin bir ! Bülbüller Cenneti olduğunu söylemiştik. Taraklı,nın _Koca Usta Rahmetli Alaaddin Öncü Abimizden sonra-en doğru ve sahih ravisi Değerli dostum Naci İşsever’in nakline göre ve zirai mücadele ilaçlamaları çıkmadan İstanbul kanarya sevenler derneği üyeleri kanaryaları katar katar tırlara yükleyerek Taraklı’ya getirir, ikindi-akşam namazı arasi ve sabah namazından sonra kafesleri bahçelerde ağaçlara asar, özellikle kanarya ötme ve ses yarışmalarından önce, kuşlarına Taraklı kanaryalarından ses talimi aldırırlarmış (bir nevi makam dersi).
Unutmadan söyleyelim TaraklI’da zaman ve uzaklık ölçüleri daima ezanla ilişkilendirilir. -Ne zaman kalkarsın?- -Sabah namazı-, -Ne zaman yemek yersin?- . -Öğleden sonra- .-Ne zaman bahçeden gelirsin?-,- İkindiden sonra- -Ne zaman yatarsın?- -Yatsı namazından sonra- -Nerede buluşalım?- -Cami avlusunda-. -Şu köy ne kadar uzakta?- -İki namaz arası-
Kısa mesafeler için mesafe tayini sigara içimidir. -Şuraya varmak ne kadar sürer?-, -İki sigara içimi- gibi.
Baharda ,bütün uğraşlara rağmen, kırağı (çiğ) yaktığı zaman çiçekleri (Kararttığı ve canlılığını giderdiği zaman) Taraklı’lı nın içi de yanar ve kararır. Can evi düğün evinden kalabalıktır. Hüzün kelem gibi dürülür içinde. O esnada hiçbir şakayı kaldıramaz. -Senin başka işin yok mu abisinin git işine, beni söyletme!- der.
Çok geçmeden içinde bulunulan kasavetli hal unutulur, veya üzerine perde çekmeye çalışılır. Karartılır. Çünkü o sene belli kış zor geçecektir. Ekonomik zorluklar kapıdadır. İş yok, emekli maaşı yok, sosyal güvence yok. Hadi cesaretin varsa birinden -iryatlarda öderim- diyerek biraz ödünç para iste Sana yok yere darılanların sayısını artırırsın. En samimi hatta akrabalarından alacağın cevaplar belli. Bazıları - küstüm sana kardeşim dün niçin gelmedin. Yengene sor kenarda biraz para vardı, Toramanların Ali istedi ona verdim-, der sıyrılmaya çalışır. Eğer borç istediğin eniştelerinden biri ise,-ablana sor dün Hasfellerin (Haci efelerin) Bekir darda kalmış geldi ona verdim-, diyerek doğruluğuna delil olarak en yakınını gösterir. Ticaret erbabı yakınlarından talepte bulunduğunda borç yerine günün ekonomik dalgalanmaları hakkında geniş bilgi alırsın. — Bak kardeşim Avrupa da ki kriz var ya bize de yansıdı. Piyasalar durgun, para akışı yok, nakit sıkıntısı had safhada.
-Hiç unutmam... Bir defasında-... diye söze başlayanların yanından hemen kaç. Çünkü o ya askerlik yahut bir anısını anlatacaktır. Bunlardan daha insafsızları da var. —Gençliğimde, böyle sıkıntılı bir zamanda, birinden borç istemiştim. Ne cevap verse beğenirsiniz? -Üç gündür sol gözüm seyriyordu. Yoramamıştım. Başıma bu gelecekmiş !-
Bu aralarda kahvelerde yeni sene için yeni projeler de geliştirilir. Bir masada - Biz de hep meyveciliğe takıldık kaldık, oysa bahçelerimizde soğan, sarımsak yetiştirsek çok para var, hayır ceviz esas para onda-, bu münakaşalar uzar gider. Nihayet biri kızgınlık ve hüzün karışık bir sesle bağırana kadar - icad çıkarmayın!!!
Peki icad çıkarmayalım.Hoşça kalın.