Humma
küçüktü yarınlar
bedenimi kemiklerimden ayırıp kırıyordu
bulutların arkasına dalan güneş gibi
bakınca yok olan düşlerim
sustu sesindeki noktalar
çitlere takılan rüzgarın nefesi gibi
gökkuşağı hırkasını bırakınca
cümbüşünü çoşturuyordu yalnızlığım
karanlığımı yarıyordu içime düşen
kıpırtısı bilinmezlik ateşindeki
sevinçlerim
öyle serinki bazen duygular
ne geri adım vites atıyor
nede koşar adım ileriye
dolanbaçlı birkaç merdivene girdap yükler gibi
dönme dolap kaderimin arka yüzünde
isteksiz yaşam
biten kuruntularda salkım saçak
yırtık geçmişin savaş izleri
alnı açık düşlerimin acıları
karalanmış beyazdan öte toprağıma ölüm gibi
yoktu senden önce yaşanmışlık
ötelerde çizilen bir kaç kumdan barınaklar
içi boştu hayallerimin
bedenimin
tıkanan soluksuz keşmekeşlerimden
saklımda kalan sadece hıçkırık
oysa şimdi sen doldurdun boşluktaki yüreğimin yazgısını…