Taraklı'da Bir Bisiklet Hırsızı: Saadeddin Abi
Görebilsek mavi gözlerinin derinini, gökten âyetler inecek tepemize. Kasketini kaşlarına kadar indirmesi, kimseyle göz göze gelmeme arzusundan olmalı. Tanınmamalı. Hangi hayat mertebesinde yaşadığını kestiremediğim bir garip insan: Saadeddin Abi.
Soğuk ve siyah gecelerde kurum kaplayan bacalar, bembeyaz dumanıyla insanı gebe bırakırken sıcacık bir hayata; çatılarından buz sarkan bir beldede, kışın ortasında sebepsiz de yaşanabileceğinin delilidir o. Bir delidir. İnsanın hayat mertebesinde, yaşamak için sebepler zinciri olan yeme, içme, barınma ve sair kodlarla mukayyet olmayan delice cesur bir şizofren!
Ne sanıyorsa kendini?
Ve çaldığı bisikletler üzdüğü çocuklara hayat bağışlamış olabilir mi gerçekten? Hızır gibi yetişen bir hırsızlık, çocukları çalmış olabilir mi kamyonların altından, hayat bırakan…
Şizofren ne sanıyor kendini?
Hızır mı yoksa?
… … …
Şizofreni farklı farklı hâllerde nüksedebilen bir hastalık ki bu akıl hastalığının bizi ilgilendiren iki boyutuna değinmek yetecek meramımızı anlatmaya:
İnsana, kendisinin ya çok önemli biri olduğunu sandırıyor, ya da başkasına ait olan bir şeyin kendisine ait olduğu zannını yaşatabiliyor.
Şöyle ki:
Saadeddin Abi, çaldığı bisikletlerin ya kendisine ait olduğu vehminde; veyahut gerçekten iş üstünde.
Yani bu mekânsız, ya Hızır, ya da hırsız!
… … …
Geçtiğimiz kışın çetin ayazında, soğuktan yanıp yakınan bir arkadaşa sordum:
-Sana, bir garibin camı çerçevesi olmayan sıcacık yuvasını göstereyim mi?
Uzakta değil, az ilerde, oracıkta duran virâneye vardığımızda arkadaş her şeyi özetledi:
-Abi bu harâbenin camı değil, duvarı bile yok! Bu insan nasıl yaşıyor burada?
-Onu insan yerine koyan yok zaten Enes! İnsan değil o!
… … …
Hızır’ın insanı şaşırtması, şaşılacak şey değildir. Biz şaşmadığımıza şaşalım!
Hızır insanı hayrette bırakır hep. Zaman zaman yemek yemesi, su içmesi normal insanlar gibi mecburen yaptığı şeyler değildir. Hızır farklı bir hayat mertebesinde solur ve an gelir kaybolur.
Ve biz bir kucak genç, bir kucak odunla aklımızı çalan bir hırsızın peşine düşeriz, onu içeri tıkmak için! Fakat bu akıl hırsızı idrakimizi kapıp çoktan kaçmıştır dağlara. Lakin Saadeddin Abi’yi tutup tıkacağımız bir dört duvar bulunmaz ya Taraklı’da!
Hırsız da olsa dağlarda nasıl yaşar insan? Musa, Hızır’a tahammül edememişken, bir hırsızla mahallede kim komşuluk edebilir? Onun bu garip işlerini kim kaldırabilir?
Ve bizim elimize yüklü paralar geçer Saadeddin Abi’ye dört duvar örmemiz için. O Bisiklet Hırsızı’nı beşerin hayat mertebesine hapsetmek bize düşmüştür. Fakat onun için verilen onca para, bir türlü nasip olmaz ona. Ya arsa bulunmaz, ya onu isteyen olmaz. Buna rağmen zenginin bile yapamadığını Saadeddin Abi yapar bu memlekette:
Onun hesabına yatan paralarla tam bir yıldır çocuklar okutulur. Ya da tam da bu süreçte borçlular borçtan kurtulur. Ona ayrılan paralar insanların imdâdına Hızır gibi yetişir adeta! Ve bütün bunlardan Saadeddin Abi’nin sağ elinin de, sol elinin de haberi bile olmaz. Zira “Hızır bunların hiçbirini kendiliğinden yapmaz.” Nihayetinde koca yeryüzünde onun barkının kuracağımız bir yer buluruz da, bu kez elimizde parası kalmaz.
Ve bu şizofren hırsız için başka Hızırlar aramaya koyuluruz biz; ve başka hırsızlar…
“Hayatta roller her zaman değişir.”
… … …
İnsanların merhametini celbetmek adına, normal bir insan -rol icâbı- odunsuz, kömürsüz, sobasız.. hatta camsız, çerçevesiz, duvarsız bir harâbede nasıl yaşayabilir? Hangimiz sabah kalktığımızda yüzümüzü yıkayacak sudan bile yoksun kalmayı göze alabilir?
Böyleyken eşrâfın bir kısmı inat etti:
- Evinde su olmasa da olur. Hâcetini nerede giderirse gidersin. O, insanlardan para alabilmek için pejmürde dolaşıyor.
- Ama o bir deli! Kendi menfaatini bilemeyecek, ihtiyacı sorulduğunda bunu güçlükle dile getirecek kadar akıl nimetinden yoksun bir adam?
- Yok yok! Numara yapıyor o! Sizin kafanız hiç çalışmıyor. Yardım etsinler diye, çalışmamak için rol yapıyor! Fakat ben yine de bir miktar para vereceğim size. Mâdem bunun için kapıma gelmişsiniz, sizin gibi gençleri geri çevirmek olmaz. Ama siz yarın gelin. İş yerimin parasından değil de, kendi hesabımdan vereceğim size.
Sözünü bile tutamayacak kadar âciz olan bu çokbilmiş adam, kendi(!) parasından da veremedi. Ertesi günün dününde bu konuşmalar sanki aramızda hiç geçmemiş gibi yüzümüze bön bön baktı, geçti gitti yanımızdan ve hâlâ bir yalanın peşinden gitmeye de devam ediyor. Yaşananları hayal zannetti belli ki. Güzel güzel en şık elbiselerini giymiş, "akıllı rolü" yapıyor.
Çocuk kandırıyor sanki!
… … …
Yazının başında da dediğimiz gibi:
Şizofreni; insana kendisinin ya çok önemli biri olduğunu sandırıyor, ya da başkasına ait olan bir şeyin kendisine ait olduğu zannını yaşatabiliyor.
İşte bazı akıllılar(!) da kendilerini bir şey zannettiklerinden kendilerine ait olmayan mallarını, sanki ebedî kendilerinde kalacakmış gibi kıskanıyor, sahipleniyor.
Böyle olunca sormak, sorgulamak düşüyor bize:
Şizofren, her şeyi ama her şeyi sahiplenen bizler mi, yoksa birkaç bisikleti sahiplendi diye Saadeddin Abi mi? Mülk Allah’ın ise nedir bu, “Benim evim, benim arabam, benim kafam, benim aklım” edâları?
Ve “Zenginin malında fakirin hakkı var” ise; hırsız olan Saadeddin Abi mi, yoksa hakkı gaspedip hakkı iade etmeyen bizler mi?
Saadeddin Abi gibi dersini Hızır’dan alan, rol yapan bir hırsız, kendisi için kurulmaya çalışılan bu yuvaya da kalmaz! Ne biliriz, bir bakarız, kendisi için sarfedilen bunca emeği elinin tersiyle itiverir: Cennet köşklerini elimizin tersiyle itmemizi tefsir eder.
Hırsız bu ya:
Saadeddin Abi aklımızı çalıp yine kaçıverir dağlara. Dağlarda bir mezar kazar kendine; ölmeden bir çukuru siper eder cesedine. Zira yıllarca evsiz, penceresiz, perdesiz, tülsüz, süssüz, püssüz ve onca gereksiz şeylersiz de yaşanabileceğinin kanıtıdır o. Ve bu beldede hâlâ güzel insanların yaşadığını, hatta kulak verildiği taktirde bu cılız sesimize Almanya'dan bile ses verilebileceğini de ispatlar bize.
Ümit bahşeder.
Not 1: Taraklı eşrâfı Saadeddin Abi için üzerine düşen görevi yaptı. Bayramdan hemen sonra, evin çatısı bittince Saadeddin Abi’nin de sıcacık bir yuvası olacak artık. Allah, Taraklı eşrafından razı olsun.
Not 2: Bu konu her açıldığında: Devlet yapsın, bu bizi aşar, diyenlere… Allah cehennemde Kamu Kurumlarını, Devlet Dairelerini yakmayacak! 'Yakıtı taşlar ve insanlar olan cehennem'den sakınması gereken bizleriz.
Not 3: Şizofreninin bir özelliği daha vardır ki, hasta, hayalle gerçeğin ayırdına sağlıklı bir şekilde varamaz. Hayali gerçek, gerçeği hayal sanabilir. Yazıdaki Saadeddin Abi’ye dair anlatılan her şey gerçektir. Anlatılanların hayal ürünü olduğu vehmine kapılanlar, kendilerinin şizofren olup olmadıklarının testini, bu yazıyla yapabilir.
Zira ışık yönetmenimiz Nurullah ettikçe:
"Hayatta roller her zaman değişir!"
#