Yokluk Vardı, Huzur vardı
Bizler çilelerin çocuklarıyız. Çocukluğumuz yokluk ve sefalet içinde geçti. Ankara lastiğinden başka giyecek bir şeyimiz yoktu. Kumaş pantolonun eseri yok. Şeker çuvallarından külotlu pantolon diktirmişiz. Sevincimizden yanımıza varılmıyordu. Çünkü birçok arkadaşımız onu da bulamıyordu. Yol yok yordam yok. Kar tatili nedir bilmeyiz. Diz boyu kar olsa da okulumuz her gün açıktı. Köy hayatına katlanan, köy halkıyla iç içe olan öğretmenlerimiz vardı. Düğünlerde oynar derse geç kalmaz ve dersleri kaynatmazlardı. Ne müfettiş vardı ne de bir denetleyen. Ama vicdan vardı ki, O’ öğretmelerimiz tam gün tam ders işini bir fiil yapardı. O dönemin öğrencileri mecburiyet olmadığı halde okuma hevesini almışlar ve birçoğu da okumuş öğrenim görmüştür. Yokluklar içinde okula giden okumayı seven çocuk sayısı azımsanmayacak kadar çoktu.
Evet değerli dostlar.
Okumanın önemini bizlere anlatan öğretmenlerimiz okuyan kişinin aydın olacağını ve etrafını aydınlatacağını, böylece karanlıkların yok olup her yerin aydınlanacağını söylüyorlardı. Suçlar azalacak hapishaneler kalkacak, insanlar mutlu bir dünyanın tadını çıkaracaklardı. Çünkü “Bir okul açan bin hapishane kapatır” atasözünü bizlere açıklamaya çalışıyorlardı. Bizlerde bu özlü sözlerin tesirini içimize sindirerek gelecekte çok daha iyi bir geleceğin bizleri beklediğine inanıyorduk. O günlerde bizlere bu duyguları yaşatan öğretmenlerimize sonsuz teşekkür ediyoruz. Ölenlere Allah tan rahmet dilerken sağ olanlara da sağlıklı ömürler diliyoruz.
Bugün ise gelişen ve değişen dünya da birçok nimetlere kavuşurken, birçok külfetlerinde ardı ardına geldiğini görüyoruz. Bugün o günler kadar mutlu değiliz. O günler kadar umutlu değiliz artık. Dünya da olup bitenleri gördükçe, suçsuz masum insanların haksız yere öldürüldüklerini gördükçe artık umutlarımız kalmadı. Biryanda can çekişen insanlar bir yanda futbol seyreden insanlar. Film seyreder gibi geliyor bizlere. Dünyadaki egemen güçler dengeleri kendi çıkarları doğrultusunda kurdukları için aleyhlerine olan her olgunun önünü kesmekteler. Acıların küreselleştiği bir dünya bu gün sessiz kalanları da hesaba çekecek. Sessiz ve hissiz kalmanın cezasını mutlaka çektirecektir.
Sonuç, geleceğimiz olan torunlarımızı birazı cık düşüne biliyor isek susmamamız lazım. Olup bitenler hakkında duyarsız kalmamamız lazım. İnsanlık haksızlıklara karşı cesaretini yitirmiş ve duyarsız hale gelmiş ise kıyameti bekleyin. Yinede menfaatlerimizin esiri değil vicdanımızın sesine kulak verelim. İpte cambaz seyrettirenleri de görmeye çalışalım. Oyun içinde oyunlar oynanıyor. Bizlerde hala çelik çomak oynuyoruz. Eğer doğruları destekler isek, haksızlıklara karşı mücadeleyi birlikte verirsek belki kurtuluşumuz olur. Aksi halde kurmaya çalıştığımız üç kuruşluk hayatımız hüsranla son bulur.